Zaman gazetesindeki bu güzel yazıyı inşallah bölümler halinde yayınlayacağız...
Çanakkale kahramanlarının torunları anlatıyor [Çok özel röportajlar - ZamanTV]
ŞEYMA ERCANLI, SEVDE NUR TUNÇ
Korkar, kalleşlik yaparsam beni vurun
Binbaşı Halis Bey, nam-ı diğer Kör Halis, Çanakkale ve İstiklal savaşlarında gazilik unvanı alan başarılı komutanlardan biriydi. Balkan Harbi’nde gözüne isabet eden şarapnel parçasıyla ağır yaralanmış ve yüzde 50 görme kaybına uğramıştı. O günden sonra lakabı Kör Halis olarak kalan gazi, atandığı 27. Alay’ın 3 taburunda görev almıştı. Kendi komutası altındaki erler tarafından cesaret timsali olarak adlandırılırdı.
Torunu Serdar Halis Ataksor anlatıyor: “Karaya çıkan düşmanı karşılayan askerlerin komutanı olan dedem hakkında bilgilerin çoğunu babaannem ve cephede tuttuğu elyazması günlüklerden alıyoruz. Dedem, savaşın en çetin geçtiği günlerde Seddülbahir’de 20-30 kişilik İngiliz askeri ön keşif için karaya çıkmış. Dedem Halis Bey, erlerinin yanına gitmiş ve şu konuşmayı yapmış:
‘Burada görevimiz düşmanın karaya ayak basmasına engel olmaktır. Bir kişi dahi çıkarsa sizi vururum, ben de herhangi bir kalleşlik yaparsam siz de beni vurun.’ demiş.”
Binbaşı Halis Bey’in nadiren siper içine girdiğini anlatan torunu Ataksor, “Dedem kolundan, iki ayağından bir mermi almış. Komutası altındaki askerler yaralı haline rağmen dedemin, ‘Düşman mutlaka denize dökülecektir’ dediğini ifade ediyor. Askerlerden biri dedemin hareketlerinin yavaşladığını fark edince ‘sıhhiye çavuşu’ diye bağırmış ancak dedem askerin morali bozulmasın diye susturmuş.
Kan kaybından halsiz düşünce askerlerin yardımıyla cephe gerisine gitmiş. Dedem hastaneye götürülünce koluna hemen müdahale etmişler. Çok kan kaybediyormuş. Hemşireler üstünü çıkartmaya başlayınca çizmesine sıra gelmiş. Meğer ayağını da bir mermi sıyırmış. Kan orada çizmeyle derisi arasında sıkışıp beton etkisi yapmış ve çizme ancak kesilerek çıkartılabilmiş. Dedem onun acısını hissedememiş bile.”
15 Mart 2015, Pazar
Dile kolay bir asır geçti üzerinden... Anadolu’nun dört bir yanından yarım adaya koşup, geri dönme gayesi taşımadan şehit düşenlerin arkada bıraktıklarıyla görüştük. Gördük ki her ilden yüzlerce kayıt defteri tutulmuş. Bize ise o kahramanlık hikâyeleriyle dolu defterlerin yapraklarını aralamak düştü.
Dile kolay bir asır geçti üzerinden. Ancak büyüklerinden o kahramanlıkları dinlemiş, hâlâ anlatacak bir şeyleri olan nesillere ulaşmak mümkündü. Anadolu’nun dört bir yanından yarımadaya koşup geri dönme gayesi taşımadan şehit düşenlerin geride kalanlara emanet ettikleri kıymetlilerinden savaşı dinledik. Çanakkale’den yola çıkıp İzmir, Bursa, Karabük, Ankara ve İstanbul’a döndüğümüzde gördük ki her ilden yüzlerce kayıt defteri tutulmuş. Bize ise sadece o defterlerin yapraklarını aralamak düştü.
Serdar Halis Ataksor
Korkar, kalleşlik yaparsam beni vurun
Binbaşı Halis Bey, nam-ı diğer Kör Halis, Çanakkale ve İstiklal savaşlarında gazilik unvanı alan başarılı komutanlardan biriydi. Balkan Harbi’nde gözüne isabet eden şarapnel parçasıyla ağır yaralanmış ve yüzde 50 görme kaybına uğramıştı. O günden sonra lakabı Kör Halis olarak kalan gazi, atandığı 27. Alay’ın 3 taburunda görev almıştı. Kendi komutası altındaki erler tarafından cesaret timsali olarak adlandırılırdı.
Torunu Serdar Halis Ataksor anlatıyor: “Karaya çıkan düşmanı karşılayan askerlerin komutanı olan dedem hakkında bilgilerin çoğunu babaannem ve cephede tuttuğu elyazması günlüklerden alıyoruz. Dedem, savaşın en çetin geçtiği günlerde Seddülbahir’de 20-30 kişilik İngiliz askeri ön keşif için karaya çıkmış. Dedem Halis Bey, erlerinin yanına gitmiş ve şu konuşmayı yapmış:
‘Burada görevimiz düşmanın karaya ayak basmasına engel olmaktır. Bir kişi dahi çıkarsa sizi vururum, ben de herhangi bir kalleşlik yaparsam siz de beni vurun.’ demiş.”
Binbaşı Halis Bey’in nadiren siper içine girdiğini anlatan torunu Ataksor, “Dedem kolundan, iki ayağından bir mermi almış. Komutası altındaki askerler yaralı haline rağmen dedemin, ‘Düşman mutlaka denize dökülecektir’ dediğini ifade ediyor. Askerlerden biri dedemin hareketlerinin yavaşladığını fark edince ‘sıhhiye çavuşu’ diye bağırmış ancak dedem askerin morali bozulmasın diye susturmuş.
Kan kaybından halsiz düşünce askerlerin yardımıyla cephe gerisine gitmiş. Dedem hastaneye götürülünce koluna hemen müdahale etmişler. Çok kan kaybediyormuş. Hemşireler üstünü çıkartmaya başlayınca çizmesine sıra gelmiş. Meğer ayağını da bir mermi sıyırmış. Kan orada çizmeyle derisi arasında sıkışıp beton etkisi yapmış ve çizme ancak kesilerek çıkartılabilmiş. Dedem onun acısını hissedememiş bile.”
http://www.zaman.com.tr/pazar_canakkale-kahramanlarinin-torunlari-anlatiyor-cok-ozel-roportajlar-zamantv_2283311.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder