26 Ağustos 2016 Cuma

KUR'AN-I KERİM'İN AHLÂK EĞİTİMİ-2

KUR'AN-I KERİM'İN AHLÂK EĞİTİMİ-2
                                   
                      Kıssa (Olay) Anlatımı ile Eğitim
   
İnsanları doğru yola yönlendirmek için iyi ile kötüyü karşılaştırmalı bir şekilde tanıtmak, her birinin mükafat ve cezasını belirtmek yeterli görülebilir. Fakat kullarına karşı son derece şefkatli olan ve dünyada bir kez tanınan sınavı kaybetmelerini istemeyen Allah Tealâ, onları kötü sondan bir başka şekilde daha uyarmakta, bu sınavı kazanan ve kaybeden geçmiş milletlerin ders alınması gereken kıssalarından söz etmektedir. Böylece Kur’an-ı Kerim’in muhatabı olan kullarının, daha öncekilerin yaptığı yanlışlara düşmemelerini istemektedir. İşte Allah (c.c.)’ın, Ashab-ı Kehf, Ashab-ı Eyke, Ashab-ı Hicr, Ashab-ı Kahre, Ashab-ı Medyen, Ashab-ı Res, Ashab-ı Uhdud ve Ashab-ı Fil gibi kıssaları anlatmasının hikmeti budur.
       
Kıssa anlatımı ile eğitimin birçok amacı vardır. Her şeyden önce kıssada anlatım kolaylığı vardır. Bunun yanı sıra, edebi tasvir fırsatlarının çok oluşu nedeniyle, kıssa ile anlatımda, anlatıma daha bir çekicilik ve güçlülük kazandırma imkanı vardır. Kuşkusuz, Allah Tealâ’nın Kur’an-ı Kerim’de çeşitli kıssalar anlatmasının daha başka ve önemli hikmetleri de bulunmaktadır. Şöyle ki:
a)     Okuma-yazması olmayan Hz. Peygamber (s.a.v)’in geçmiş milletlerin hayat hikayelerinden bahsetmesi, onun ilâhi vahye muhatap olduğunu ispat eder.
 
b)    Her Peygamberin, temel esaslar olarak ümmetine aynı sözleri söylemesi, bütün dinlerin amacının aynı olduğunu ve aynı kaynaktan beslendiğini gösterir.
 
c)     Kıssaların en önemli amacı, kuşkusuz ilâhi çağrıya kulak vermeyen, Peygamberlere inanmayan insanların feci sonunu gözler önüne sermektedir.
 
d)    Peygamberlerin yanında yer alan, onlara inanan ve destekleyen kimselerin, korkunç felaketlere rağmen her zaman kurtulduğuna, ilâhi rahmetin hep onların yanında olduğuna dikkatleri çekmektedir.
 
e)     Geçmiş milletler artık bir tarih olmakla beraber, onları azdırıp baştan çıkaran ve insanların ortak düşmanı olan şeytanın bütün oyunlarını perde perde sahneleyerek bu ezeli rakibin iyi bilinip ondan sakınılmasını sağlamaktır.
 
f)      Bütün bunlarla beraber insanın Allah’a inanıp O’na boyun eğmesi, yaratılışının en önemli amacıdır. Bu sebeple, Hz. Adem (a.s.)’in ve ondan sonra da Hz. İsa (a.s.)’nın babasız olarak dünyaya gelişindeki hikmetin, Ashab-ı Kehf ve benzeri olaylardaki sırların bir kıssa havası içinde gözler önüne serilmesiyle Allah’ın kudreti ve büyüklüğü, her anlayış düzeyindeki insanın zihin ve anlayış seviyesine yaklaştırılmıştır.
 
Şimdi Kur’an-ı Kerim’deki kıssalardan kısa örnekler sunalım:
Peygamberleri yalanladıkları ve onlara haksızlık ettikleri için helak edilen geçmiş  toplumlardan birkaçı Hac süresinde bir arada zikredilerek şöyle buyurulur:
“ Ey Muhammed! Onlar seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh kavmi de, Ad kavmi de, Semud kavmi de, İbrahim kavmi de, Lut kavmi de, Peygamberlerini yalancı saymış, Musa da yalancı sayılıp reddedilmişti. Ama ben kafirlere önce mühlet tanıdım; sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler! Nice şehirlerin halkını haksızlık yaparken yok ettik. Artık çatıları çökmüş, kuyuları körelmiş, sarayları yıkılmıştır. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, (harabeler karşısında) ibret alacak kalpleri, işitecek kulakları olsun. Şüphesiz kör olan sadece gözler değil, asıl sinelerdeki yürekler kör!.” (1)
 
Ankebût sûresinde Lût ve Şuayb (a.s)’ın kıssaları verildikten, Ad ve Semud kavimlerinin yok edilmelerine deyinildikten, Firavun ve Haman’ın da yok edildiği belirtildikten sonra çeşitli kavimlerin çarptırıldığı azap şekilleri şöyle anlatılır:
“ Her birini suçüstü yakaladık: Kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik; kimini bir çığlık yok etti; kimini yerin dibine geçirdik; kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu; onlar kendilerine yazık ediyorlardı.” (2)
     
Zariyât sûresinde çeşitli kavimlerin suçları ve başlarına gelenler, ibret alınması tavsiye edilerek şöyle anlatılır:
 
“İbrahim, insan kıyafetine girip Tanrı misafiriymiş gibi evine gelen meleklere hitaben: ‘Ey elçiler! Sizin işiniz nedir?’ dedi. Onlar da: ‘Biz günahkar bir kavme gönderildik. Onların üzerine taş yağdıracağız. Bu taşların her biri, aşırı gidenlere ait olmak üzere Rabbin katında nişanlanmıştır. Bunun için de orada bulunan müminleri ayırıp çıkardık; fakat orada Müslümanlardan yalnız bir ev halkı bulduk. Orada, acıklı azaptan korkanlara bir ibret bıraktık.’ dediler.”
 
'Musa’nın kıssasında da ibret vardır: Hani biz onu apaçık bir delille Firavun’a göndermiştik. Firavun ordusuyla birlikte imandan yüz  çevirmiş ve Musa için: Bu adam ya büyücü, ya delidir! Demişti. Biz de onu ve askerlerini alarak denize döktük. O bu sırada kendi kendini kınayıp durmakta iyidir.'
 
'Ad kavminin başından geçenlerde de ibret vardır: Hani onların üzerine kasıp kavuran fırtınayı göndermiştik de, fırtına uğradığı her şeyi kül gibi havaya savurmuştu.'
 
“Semud kavminin akıbetinde de ibret vardır: Hani onlara, bir zaman için geçinip eğlenin, denmiş; onlar ise Rablerinin emrine isyan etmişti. Bu yüzden kendileri de göre göre onları yıldırım çarpmış; ne ayakta durmağa güçleri kalmış, ne de yardım görebilmişlerdi. Daha önce Nuh kavmini de helak etmiştik; çünkü onlar da yoldan çıkmış bir milletti.”
 
Kur’an-ı Kerim’de geçmiş milletlerin ibretli kıssalarından başka, Peygamberlerin ve diğer büyüklerin üstün ahlâklarını, faziletli davranışlarını çekici bir üslup ile anlatan bir çok kıssalar vardır. Örneğin, Yusuf (a.s)’un kıssası bu açıdan değerlendirildiği zaman pek çok ahlâk esasının iyi ve kötü örnekleriyle birlikte karşılaştırmalı bir şekilde verildiği görülür.
 
---------------------------------------
(1) Hac sûresi, 22/42-46.
(2)  Ankebût sûresi, 29/49. 
 
 
 
 
 
 


--
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder