TABİÎN ve SONRAKİLERİN AHLÂKÎ KİŞİLİĞİ
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sahabilerinin devrine yetişen, onları gören, iman sahibi olduğu halde onlarla beraber bulunan, iman üzere vefat eden Müslümanlara ‘Tabiin’ denilir.
Arapça bir kelime olan Tabiun, (Tabiin), birinin izinde yürümek, ona tabi olmak, beraberinde bulunmak, namaz kıldıran imama uyarak namaz kılmak anlamındaki ‘tebia’ fiil kökünden gelmektedir. ‘Tabiun’, uyanlar, tabi olanlar anlamındadır. İslâm kültüründe, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sahabilerine tabi olan, onları takip eden kuşak için kullanılır. Tabiun veya Tabiin şeklinde kullanımı ise kelimenin Arap gramerine göre cümle içindeki durumuna göre değişir. Anlam olarak her iki kelime de aynıdır.
Müslüman bir kişinin Tabiun’dan sayılabilmesi için, sahabileri gördüğünde, görüp işittiğini belleğinde tutabilecek bir yaşta olması gerekir.
Tabiun devri hicri 120 tarihlerine kadar devam etmiş olup, İslâm kültür hayatının son derece gelişen ve parlak olan devridir.
Sonradan fetvaları taklid edilen ve mezhep imamı olarak kabul edilen kişilerden yalnız İmam Ebu Hanife, Tabiun kuşağındandır.
Tabiun’un fazileti Kur’an’a dayanmaktadır:
“Muhacirlerden ve Ensar’dan (İslâm’a girmekte) ilk önce geçenler ile bunlara güzelce tabi olanlar…
Allah onlardan razı olmuştur, Onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah onlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur.” (1)
Ayette geçen ‘Tabi olanlar’ ifadesi, tefsirciler tarafından iki anlamda yorumlanmıştır. Birincisi onları takip edeni onlardan sonra gelen Tabiun kuşağı demektir. İkincisi ise, kıyamet gününe kadar, din, iman, ahlâk ve takvada onlara tabi olan insanlar olarak kabul edilmiştir.
Fıkıh, Tefsir, Hadis, Sarf, Nahiv ve ahlâk gibi bütün İslamî ilim dalları Tabiun döneminde gelişme kaydetmiştir. (2)
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, hadislerinde Tabiun’u övmüştür.
“Ne mutlu beni görüp iman edene ! Ne mutlu beni göreni görene! (3)
“Ümmetimin en hayırlıları, benim zamanımda yaşayan Sahabilerdir. Ondan sonra, onlardan sonra gelen nesildir ve ondan sonra hayırlı olanlar da, onlardan sonraki nesildir.” (4)
------------------------------ ---------
(1) Tevbe sûresi, 9/100.
(2) Şamil İslâm Ansiklopedisi.
(3) Ahmed b. Hanbel, 248.
(3) Buhari, Fedailu’s-Sahabe, 1.
--
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder