24 Ağustos 2016 Çarşamba

KUR'AN-I KERİM'İN AHLÂK EĞİTİMİ

KUR'AN-I KERİM'İN AHLÂK EĞİTİMİ 
                        
                             İyi ile Kötüyü Tanıtma
 
İslâm dininde insanın kazanması istenen ahlâkî eylemlerin hepsine birden genel anlamda ‘fazilet’ veya ‘hayır’ denir; kaçınması istenen fiillere de ‘rezilet’ veya ‘şer’ adı verilir.
 
Her Müslüman, ‘hayır’ adıyla bilinen güzel davranışları öğrenmek ve onları yapmak durumunda olduğu gibi, ‘şer’ olarak kabul edilen fiillerden de kaçınmak zorundadır. Bu sebeple onun iyi ile kötüyü dengeli bir şekilde tanıması gerekir. Kur’an-ı Kerim’de bu ölçüye titizlikle uyulduğunu görmekteyiz.
 
Zira bir şeyin güzelliği veya çirkinliği, onun zıddıyla daha iyi anlaşılır. Anlatılmak istenen anlam ve amaç böylece daha net ve kolay bir şekilde belirtilmiş olur. Verilen bu tür örnekler üzerinde insanın derin derin düşünmesi, bunlardan dersler ve ibretler alması istenir:
“Allah’ın nasıl örnek verdiğini görmüyor musun? İyi bir söz, kökü sağlam, dalları gökyüzüne yükselmiş, Tanrısının izniyle her zaman meyvesini verip duran iyi bir ağaç gibidir. Kötü bir söz ise, gövdesi yerden koparılmış ve artık tutunacak yeri kalmamış bir ağaç gibidir.” (1)
 
Her seviyedeki insanın kolayca anlayabileceği bu güzel örnekte iyi ve faydalı sözün kalıcılığı ve her zaman fayda vereceği anlatılırken, altında oturup gölgesinden ve meyvesinden yararlanmak için herkesin arzuladığı büyük ağacın örnek olarak seçilmesine dikkat etmek gerekir. Bir zamanlar ne kadar büyük ve heybetli olursa olsun, kesilmiş bir ağaç ta insanların gelip geçmesine engel olan bir odundan başka bir şey değildir.
 
Malını, Allah (c.c.) rızası için harcamanın iyiliği ve insana sağlayacağı yararlar, görünüşüyle bile insanı sevindiren ve ona nice duygular esinlendiren olgun başak örneği ile şöyle anlatılır:
“ Mallarını, Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tek tohuma benzer. Allah dilediğine kat kat verir. Allah ihsanı bol olan ve hakkıyla bilendir.” (2)
  
Malını, Allah (c.c.) rızası için yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine vermek, iyi bir davranış olmakla beraber, verilen kişiyi utandırarak, gönül kırarak, başa kakarak yapılan iyiliğin de hiçbir değeri yoktur. Bu durum da, sevimsiz bir manzara görünümünde şöyle bir benzetme ile yerilir.
 
“ Ey iman edenler! Mallarını sırf gösteriş için veren ve Allah ile ahirete inanmayanlar gibi sadakalarınızı başa kakmak ve azarlamak ile değersiz bir hale getirmeyin. Bunların hali, bol yağmur yağınca, üzerindeki toprakların sıyrılmasıyla kaskatı bir taş kesilen bir kayanın haline benzer. Riyakârlar da yaptıklarından hiçbir şey kazanamazlar. Allah, inanmayan toplumlara hidayet vermez.” (3)
 
İnsanları arkadan çekiştirmek, yüzlerine karşı söylenemeyecek sözlerle onların dedikodularını yapmak İslâm ahlâkına göre çirkin bir davranıştır. Müslümanları bu ahlaksızlıktan sakındırmak ve bunun iğrençliğini göstermek için Kur’an-ı Kerim’in verdiği örnek de çok anlamlıdır:
“ Ey iman edenler! Zannın (şüphenin) bir çoğundan sakının. Zira zannın (şüphenin) bir kısmı günahtır. Birbirimizin kusurunu araştırmayın. Birbirimizi arkadan çekiştirmeyin. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. Allah’tan sakının. Allah tevbeleri kabul eder, bağışlar.”
---------------------------------------
(1) İbrahim sûresi, 14/ 24-26.
(2) Bakara sûresi, 2/ 261.
(3) Bakara sûresi, 2/264.
 
 
 
 
 
 
 
 

--
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder