14 Ağustos 2016 Pazar

AHLÂK İLE HUKUK İLİŞKİSİ

AHLÂK İLE HUKUK İLİŞKİSİ


Hukuk, yasal otoritenin zor ve gücünü kullanarak, toplum düzenini sağlamak amacıyla kötülükleri ortadan kaldırır ve insanların haklarına kavuşmalarını sağlar. Fakat kötülükleri insanların kalbinden çıkarıp atamaz. Konunun en önemli noktası budur. Zorla kimsenin ahlâkını düzeltmek, onu doğru yola sevk etmek de mümkün değildir. İçlerinde kötülük taşıyan insanlar, kanun gücünün kendilerine ulaşmadığı yerlerde hemen kötülük, haksızlık ve zulüm yapmaya başlarlar. Bunun için toplumdaki kötülükler yalnızca kanun ve hukuk gücü ile kaldırılamaz, yok edilemez. (1)



İslâm, kötülükleri önlemek için kendi hukuk sistemine özgü doğrudan doğruya kanunlar ve yaptırımlar koymuştur. Örneğin, haksız yere adam öldürmek, hırsızlık, yol kesmek, zina etmek, sarhoş edici içkiler içmek, iftira gibi suçlar için Kur’an-ı Kerim’de açık ve kesin cezalar vardır. Bu cezaların uygulanması İslâm devlet otoritesine bırakılmıştır. Bu suçların dünyada cezasının yanında ahirette de ceza görecekleri bildirilmiştir ki, bu husus da eylemin ahirete ilişkin yönünü ifade eder. Bu eylemler, aynı zamanda ahlâkın konusuna girmekte ve ahlâk da bunları ‘kötü eylem’ olarak kınamaktadır.



İslâm bütün emirlerinde, kamu düzeninin sağlanması için hukuk ve adalete önemli bir yer vermiş, bireysel konularda da ahlâk ve maneviyatı ön planda tutmuştur. İnsanlığın korunması ve gelişmesinin en emin yolu da budur. Çünkü İslâm adalet ve insafı, zorla, kuvvet kullanarak hakim kılmaya çalışmakla beraber, ahlâkî ölçüleriyle de insanlığın ruhsal gelişmesine zemin hazırlamıştır.

hukuktan daha önce kötülüklerin önüne geçmeye ve düzeni sağlamaya çalışır.



Allah (c.c.) buyurdu: ‘Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar. Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışı sağlarsa, onun ecri Allah’a aittir. Doğrusu O zulmedenleri sevmez.’ (2)



Bu âyetten anlaşılacağı üzere müslüman hiç kimseye zulmetmez. Kendisine zulmedilir, haksızlığa uğrarsa o zaman hakkını arar, kanuni olarak zalime yaptığı zulmün cezasının verilmesini ister. Bu onun hakkıdır. veya diyete razı olur. ayrıca bir Müslüman kendisine yapılan bir kötülüğü büyüklük göstererek affedebilir. Hatta kötülüğe iyilikle karşılık verebilir. böyle davranırsa karşılığını Allah’tan alır. sabrı ve affı ile ihsan sahiplerinin derecesine yükselir.



---------------------------------------------------------------------------

(1) İslâm Ahlâk Nizamı, S. S. Nedvi, Trc. A. Genceli, s.59.

(2) Şûra sûresi, 42/39-40.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder