‘Haşyet’, korku, korku ile birlikte duyulan saygı anlamındadır.
Haşyet, Kuran-ı Kerim’de bir çok ayette “Havf” ile eşanlamlı olarak geçmektedir.
Eşanlamlı olmalarına karşılık, literatürde havf daha çok maddi olan, gözle görülür sebeplerden kaynaklanan korkuyu; haşyet ise saygıdan doğan, ümide yönelik, yüceltmeyle birlikte bulunan bu korku duyma durumunu anlatmak için kullanılır hale gelmiştir. Havf, dünyevi bir korku; haşyet ise uhrevi ve ilâhi bir korku anlamını yüklenir olmuştur. Bu anlam yüklemesinin ‘gönül alçaklığı, boyun eğme, itaat’ biçiminde duyulan duyguyu anlatmak için Arapça’da kullanılan ve haşyet kelimesiyle ise gerek kök, gerek anlam bakımından aralarında hiçbir bağ bulunmayan huşû’ ile haşyet arasındaki ses benzerliğinden kaynaklanmaktadır.
Kur'an-ı Kerim, haşyet ve havf kelimelerini, bir çok ayetlerde bir birleriyle eş anlamlı olarak almıştır. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.)’tan korkmanın gereği vurgulanırken, haşyet sözcüğü kadar havf kelimesi de kullanılmış; insana ait bir endişenin anlatımında ise kimi yerde havf denirken, kimi yerde haşyet denilmiştir.
“Ama, kim Rabbinin azametinden korkup, kendi nefsinin hevasından alıkoymuşsa..” [1] anlamına gelen ayetteki korkuyu karşılamak için haşyet daha uygun gibi göründüğü halde, Kur'an havf kelimesini kullanmıştır. “İnsan onlara, ‘düşmanlarınız size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun dediler’, bu onların imanını artırdı da Allah bize yeter, ona güzel vekildir’ karşılığını verdiler.” [2] ayetinde geçen korkunun ise, havf sözcüğü ile anlatılması beklenilirken, Kur'an burada da haşyet kelimesini kullanmıştır. “Arkasında zayıf zürriyet bırakmış olmak korkusu.” [3] gibi dünyevi korkuları da Kur'an-ı Kerim hep haşyet kelimesi ile ifade etmiştir. “Onlara savaş farz kılındığında, içlerinde bir takımı hemen, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkar ve Rabbimiz, bize savaşı niçin farz kıldın; bize yakın bir zamana erteletemez miydin?’ derler”[4] ayetinde ise, hem insanlardan olan korku, hem Allah’tan korku, hem de insanlardan Allah’tan daha çok korkulmakta olduğunu anlatan kelime olarak hep “haşyet” kelimesinin kullanılması, havf ve haşyet farkının zanni olduğunu açık bir biçimde gösterir.
Haşyet ve Allah (c.c.)’a ve Ahirete iman, namaz ve zekat ile birlikte [5] Allah (c.c.)’a ve peygambere itaatin yanı başında anılabilecek ölçüde önemli bir tutumdur. [6]
Kitap, bunları ürpertir. [9] Onlar insanlardan değil, Allah (c.c.)’tan korkmanın uygunluğunun [10] ve gerekliliğin [11] bilinci içinde bulunmakla, tebliğ sırasında insanlardan çekinmezler. [12]
Haşyet, yalnızca insanların duyduğu bir korku değildir. Taşlar, Allah (c.c.) korkusundan yuvarlanır. [13] ve dağlar, insanları ürperten Kur'an-ı Kerim’in kendilerine inmesi halinde Allah (c.c.) korkusuyla baş eğerek parça parça olma özelliğindedir.[14]
Allah (c.c.)’tan korkmak için zorlanmaya veya korkunç bir şeyle tehdide de ihtiyaç yoktur. Yumuşak söz de, “ona (Firavun’a) yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar” anlamındaki ayette belirtildiği üzere, haşyet uyandırmaya yetebilir.
Haşyet kelimesi, hadis-i şeriflerde aynı anlamlarda geçmekte, müminlerin azametinden ve celalinden korkmaları ve bu korku sonucu münkere dalmamaları, Allah (c.c.)’a ibadet ve itaatta eksikliklerinin olmaması istenmektedir.
Müminin haşyet ahlâkını kazanması, tefekkür, tedebbür, hayret ve dehşet ahlaklarının da doğal bir sonucudur. Çünkü Allah (c.c.)’ın yarattığı evren ve ondaki varlıkları tefekkür edip hayret ve dehşete düşen mümin, akıllara durgunluk veren bir sistem içinde yaşayan bu varlıkların Yaratıcısından ve O’nun vereceği azap ve cezadan da haşyet duyacaktır. Bunu sürekli duyması halinde haşyet onun ahlâkı olacak ve ayetlerde müjdelenen sonuçlara ulaşacaktır.
[1] Naziat sûresi, 79/40.
[2] Al-i İmran sûresi, 3/173.
[3] Tevbe sûresi, 9/24.
[4] Nisa sûresi, 4/77.
[5] Tevbe sûresi, 9/18.
[6] Nur sûresi, 24/52.
[7] Müminun sûresi, 23/23.
[8] Beyyine sûresi, 23/8.
[9] Zümer sûresi, 39/23.
[10] Ahzab sûresi, 33/37.
[11] Maide sûresi, 5/3.
[12] Ahzab sûresi, 33/39.
[13] Bakara sûresi, 2/74.
[14] Haşr sûresi, 59/21.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder