11 Aralık 2016 Pazar

HAYIR İSTEMEK

HAYIR İSTEMEK
 
‘Hayır’, taşıdığı özellikler nedeniyle istenilen, arzu edilen, değerli, dünya ve ahirette faydalı, yarayışlı olan her şeydir.
 
Hayır ister bir davranış, ister bir ibadet, isterse mal, yani dünyalık yönünden olsun; dinî ve dünyaya ait konularda yararlı olan, arzu edilen şeyleri ifade eder.  
 
Hayr’ın karşıtı ‘Şerr’dir.
 
Kur’an’ın en geniş kapsamlı kavramlarından biri de ‘hayır’ kelimesidir. Bu kelimenin hem dünya işlerini hem de dini değerleri anlatan birkaç boyutu bulunmaktadır.
 
Hayır, iyi ve faydalı, rağbet edilen ve tercihleri ifade ettiği için; ibadet, iyilik etmek, Allah (c.c.) yolunda harcamak, faydalı mal, kişiye sevap ve şeref kazandıran şeyler hakkında da kullanılmaktadır.
 
‘Mutlak hayır’, Allah (c.c.) tarafından gönderilen elçiler aracılığı ile bütün insanlara bildirildiği için, insan tarafından bilinir. Bunun dışında olan ve insanların zaman zaman karşılaşacakları olayların, elde ettikleri şeylerin ve kendilerinden kaynaklanan bazı davranışların ‘hayır’ olup olmadığını bilmek zordur. Ancak iman edip imanın nuruyla basiret sahibi olan gerçek müminler, çoğunlukla kendileri hakkında  ‘hayır’ olan şeyleri anlarlar. Örneğin, bu gibi müminler başlarına gelen bir musibeti ‘şerr’ sayıp isyan etmezler. Aksine onu Allah (c.c.) tarafından bir sınanma sebebi sayar, sabreder ve gereğini yaparlar.
 
Hayır ve şerri yaratan Allah’tır.(c.c.) İnsan, kendi özgür iradesiyle bunlardan birisini isteyerek yapar. Ancak onun tercih ettiği ‘hayır ve şerr’ işlerin yaratıcısı Allah’tır. Bir başka deyişle, ‘hayır ve Şerr’ işlerin yapılmasına izin veren, bu konuda insana hürriyet veren Rabbimizdir. Kimilerine göre Allah (c.c.) ‘hayrı’ yaratır, şerre razı olmaz. İnsanın ‘hayır ve şerr’ ile denendiğini, onun yaptığı bütün hareketlerden dolayı hesaba çekileceğini düşünürsek; insana şer işleme izninin verilmesini anlarız. Mutlak yaratıcı yalnızca Allah (c.c.)’tır.
 
Müminler, kendileri şerre sebep olmazlar, şerri üretmezler. ‘Hayır’ sayılan işlerin takipçisi olurlar. Kendi iradeleri dışında bir şerr ile karşılaştıkları zaman sabrederler, ya da o şerri hayra çevirmeye çalışırlar. Müslümanlar, her zaman kendi nefisleri için istedikleri ‘hayrı’ diğer müslüman kardeşleri için de isterler. Kendi nefisleri için istemedikleri ‘şerri’ diğer müslüman kardeşleri için de istemezler. Bu onların en önemli özelliklerindendir.
 
Hayır, bir anlamda Allah (c.c.)’tan korkup sakınma bilinciyle işlenen bütün salih (güzel) ameller, yapılan iyilikler ve faydalı işlerdir. Bunun zıddı olan şerr ise, bütün kötülükler, faydasız ve zararlı işlerdir. Bu bağlamda denilebilir ki, ‘hayır’ imanın ve itaatın gereği, ‘şerr’ ise inkarın ve isyanın diğer adıdır.
 
Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor: 
“Artık kim zerre ağırlığınca Hayır işlerse, onu(n karşılığnı) görür. Kim de zerre ağırlığınca şerr işlerse, onu(n karşılığını) görür.” [1]
 
İslâm ümmeti, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı topluluktur. Çünkü onlar Allah (c.c.)’a iman eder, iyiliği emreder ve münkerden sakındırırlar. [2]
 
Kur’an, “Sizden, insanları ‘hayra’ çağıran bir topluluk bulunsun..” [3] buyurmaktadır. Tefsircilere göre buradaki ‘hayır’, İslâm’dır, İslâm’ın ilkeleridir, salih amellerdir, faydalı olan her türlü iş ve ahlâktır.
 
Kur’an, her türlü hayrın kaynağı olarak ‘vahyi’ göstermektedir. Hayra ulaşmak, hayırlı ameller işlemek ve bunların sonunda da hayırlı bir neticeye ulaşmak isteyen insan, vahyin doğrultusunda hareket etmek zorundadır.
 
Toplumların işlerinin ‘hayır’ olabilmesi, yöneticilerinin ‘hayra’ gönül vermiş kimselerden olmasına bağlıdır. Şerli kimselerin yönettiği toplumlarda ‘hayır’ barınamaz.
 
İnsanlar çok farklı hedeflere koşarlar. Kendilerince önemli buldukları işleri yaparlar. Birçokları da kendi yaptıkları ile övünür ve bununla avunurlar. İslâm’a göre ise, ‘Hayat bir hayır işleme yarışıdır.’ 
 
“Herkesin yüzünü kendisine doğru çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda birbirinizle yarışın...” [4]
 


[1] Zilzal sûresi,  99/7-8. 
[2] Al-i İmran sûresi,  3/110. 
[3] Al-i İmran sûresi,  3/104. 
[4] Bakara sûresi,  2/148. 
[5] Sâd sûresi,  38/47.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=592

--
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder