17 Aralık 2016 Cumartesi

HİCAP

HİCAP
 
‘Hicap’ sözlükte, bir şeyi örtmek veya bir şeye engel olmak demektir ki, tesettüre yakın bir anlamı vardır. ‘Hicab’ isim olarak, örten, gizleyen, saklayan, görülmeye engel olan şey demektir.
 
Tasavvufçulara göre ‘Hicap’ ‘bu oluş alemindeki suretlerin, Hakk’ın tecellisinin kabulüne engel olacak derecede kalpte yer tutmasıdır. Bunu yırtıp geçmedikçe insana Hakk’ın tecellisi kolayca olmaz.
 
‘Tesettür’ kavram olarak, kadın ve erkek müslümanların, avret yerlerini örtmelerini ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de örtünmeyi emreden ayetlere ‘Hicab ayetleri’ denir. Tesettür, birçok İslâmi kaynakta ‘Hicab’ olarak geçmektedir. Ancak Türkçe’de ‘tesettür’ kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır.
                                  Avret Ne Demektir?
Avret, İslâm’a göre insanların örtmeleri, giyinmeleri veya dinen yabancı sayılan kimselere göstermemeleri gereken organlarına verilen addır. “Tesettür” ise, avret yerlerini örtme, gizleme, saklama ve koruma konusundaki İslâmi prensiptir.
İslâm’a göre müslümanlar, yıkanma, tabii ihtiyaç ve temizlenme (taharet) gibi durumlar dışında avret yerlerini başkalarına bir zaruret olmadıkça gösteremezler. Bu, Kur’an’ın müslümanlara getirdiği bir ölçü, bir hüküm ve aynı zamanda bir fazilettir.
Aslında insan için örtünme fıtrî (yaratılıştan gelen) bir özelliktir. Sebebi ne olursa olsun, insan örtünürse yaratılışına daha uygun hareket eder. Birçok hayvanın örtüleri tüyleridir, kıllarıdır veya telekleridir. Onlar, bu dış örtüleri ile güzel, bu dış örtüleri ile doğal olmaktadırlar.
İnsan da böyledir. O da örtünmeye yarayan araçlar (elbiseleri) giyerek kendisini değerli kılar, yaratılışına uygun davranmış olur.
Kur’an, örtünmesi gereken yerlere çirkin yerler deyip, bunları örtecek elbisenin Allah (c.c.) tarafından verildiğini açıklıyor:
“Ey Âdemoğulları, biz sizin için çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giysi indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.” [1]
Rabbimiz (c.c.), yarattığı insanın bazı organlarına çirkin demekle onların saklanması, gizlenmesi gerektiğini haber veriyor. Bu, insanı aşağılamak değildir. İnsanın böyle oluşu normal bir durumdur. Çevremizde, insanların çirkin veya güzel dediği binlerce bitki ve hayvan bulunmaktadır. Çirkin diye nitelenenler asıl itibariyle çirkin değildir. İnsan duygusu onları öyle gördüğü için çirkin sanılmaktadır.
Başkalarının görmekle rahatsız olacağı, insanın cinsini belli eden, bir kusur değil ama insana ait bir sır gibi olan “avret” yerlerinin gösterilmesi hoş karşılanmamış, bunu örtecek elbise var edilmiş, sonra da böyle bir giyimin insan için yüceltici, değer kazandırıcı bir süs olduğu vurgulanmıştır. Bütün bunların olabilmesi de insanın teslim olduğu Rabbinden hakkıyla çekinmesi anlamıyla “takva elbisesi”ni kuşanması gerekir. İlk insanlar; Hz. Adem (a.s.) ile O’nun eşi Havva, cennette giyinmiş olarak yaşıyorlardı. Ancak şeytan onları aldattı ve onların yasak ağacının meyvesinden yemelerini sağladı. Böylece onlar cennetten çıkmak zorunda kaldılar ve ayıp yerleri kendilerine göründü.
“Ey Ademoğulları, şeytan, anne, ve babanızın (Adem (a.s.) ile Havva) ayıp (çirkin) yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de belaya uğratmasın...” [2]
                                   
                                     Tesettür İbadeti
Mümin erkekler ve mümin kadınlar, Kur’an’ın örtünme (tesettür) emrinden sorumludurlar. Tesettür emri Kur’an-ı Kerim’de çok açıktır ve başka bir yoruma da yer yoktur. Şüphesiz Kur’an, Allah (c.c.)’ın sözü ve hükmüdür ve Rabbimiz insanlara ne vahyettiğini bilmektedir.
İnsanların İslâm’daki tesettür (örtünme) ile ilgili çeşitli yorumları, konuyu bilmeden ve yetkisizce konuşmaları ve yazmaları tamamen kendi nefislerinin dürtüleri, imanın olgunlaşmamasının bir sonucudur. Hatta bunlardan bir bölümü de İslâm’a düşmanlıktan kaynaklanmaktadır. Allah (c.c.)’a gerçekten teslim olmuş, O’nun azabından korkan ve O’nun va’dine güvenen takva sahibi bir mümin nasıl olur da Rabbinin emrini tartışır? Nasıl olur da kendi arzusuna göre Allah (c.c.)’ın ayetlerini nefsin arzularına göre yorumlar? Nasıl olur da Allah’ın hükmünü kendi aklına, kendi pozisyonuna, kendi zevkine, kendi hükmüne, kendi sistemine ve kendi prensibine uydurmaya çalışır?
Böyle bir tavır mümin kimselerin tavrı olamaz. Kur’an-ı Kerim açık ve kesin bir ifadeyle şöyle ifade etmektedir:
“Mü’min erkelere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Böyle (yapmak) kendileri için daha temizdir...” [3]
Kadınların örtünmesi ile ilgili ayette de şu söylenmektedir:
“Ey peygamber, eşlerine, kızlarına, ve mü’min kadınlara dış elbisesinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; bu, onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olandır. Allah Ğafur’dur, Rahimdir.” [4] Bu ifadeyi tamamlayan bir başka ayette şöyle buyuruyor:
“Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısımlar hariç. Baş örtülerini yakalarının üzerine koysunlar (örtsünler).” [5] Ayetin devamında zinet yerlerini kimselere gösterilebileceği sıralanıyor.
Peygamber (s.a.v.) bu ayetleri hem tefsir etti hem de bizzat uygulayarak maksadın ne olduğunu gösterdi. Bu konudaki haberler hem sağlamdır hem de açıktır. Bu güne kadar gelen iyi niyetli bütün âlimler de meseleyi Kur’an doğrultusunda böyle anladılar ve bu şekilde açıkladılar. Birkaç noktada ki farklı görüşler, haberlerin farklı oluşundandır.
Tesettürle ilgili fıkhı bilgiler daha geniş olarak fıkıh kitaplarında ve tefsirlerde bulunabilir. Biz yalnızca bu İslâmi ibadetin önemine işaret etmeye çalışıyoruz. İslâm, Allah’ın insanlar için seçtiği bir yaşama biçimi ve saadet yolu, kurtuluş aracıdır. İslâm’ın bütün ilkeleri, emir ve yasakları kendine aittir. Her bir emrin ve yasağın bir hikmeti, bir sebebi; yasakların insana ve topluma zararı, emirlerin ise kişiye ve topluma faydası vardır.
İman eden kişiler Rablerinin emrine teslim olurlar ve ellerinden geldiği kadar emirlere uymaya, yasaklardan kaçmaya çalışırlar. Ama asla Allah’ın emirlerini ve yasaklarını münakaşa konusu yapmazlar. Onlar bu tehlikeli yola girmekten şiddetle korkarlar.
İslam sağlam bir kişilik, sağlam bir toplum ve sağlıklı nesiller yetiştirme amacındadır. O, müfsit insanların bozduğu toplumu, kişilikleri ve nesilleri düzeltmek istiyor. Bunun tedbirini almalarını müslümanlara emrediyor.
Birçok kötülüğün aşırı isteklerden, dizginlenmeyen şehvetlerden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Şehvetlerin alabildiğine serbest olduğu yerlerde huzur kalmaz, aile bağları gevşer, nesiller bozulur, kadının ve erkeğin şerefi zarar görür. Şehvetin peşine gidenlerin toplumun üst makamlarında olması pek mümkün değildir. İnsanın fıtratı temiz aile ve temiz nesilden yanadır. Eşlerin birbirlerine bağlılığı, insanların birbirine saygısı, kişinin değerinin yüce olması faziletli davranışlardan geçer.
İslâm bunun için işe hain bakışların önünü kapatarak başlıyor. Sonra hem kadını, hem erkeği, hem nesli, hem de fazileti korumak için erkeğe ve kadına tesettürü emrediyor.


[1] A’raf sûresi, 7/26.
[2] A’raf sûresi, 7/22.
[3] Nur sûresi, 24/30
[4] Ahzab sûresi, 33/59.
[5] Nur sûresi, 24/31.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=595

--
.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder