ZEVKLERİ YERLE BİR EDENE DAİR-2
Dünya hayatı sınırlıdır
Bu sınırlı hayatın ötesinde ebedî bir hayat vardır. Kişi, bu dünyada yapıp ettiklerinin sonuçlarıyla orada muhakkak yüz yüze getirilecektir.
İnsan için önemli olan, kendisine verilen zaman dilimini olabildiğince ahiret hayatında kazançlı çıkacak şekilde değerlendirmektir. Bu durum, hayatın, dünya için de en yararlı şekilde değerlendirilmesi anlamına gelmektedir.
Korkunç olan ölüm değildir, korkunç olan ölüme hazırlıksız yakalanmaktır.
Hz. Ömer (r.a)'in şöyle söylediği rivayet edilmektedir:
حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا وَتَزَيَّنُوا لِلْعَرْضِ الأَكْبَرِ وَإِنَّمَا يَخِفُّ الْحِسَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى مَنْ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِي الدُّنْيَا .
“Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz. Kendinizi en büyük buluşma için hazırlayınız. Kıyamet gününde hesap, ancak dünyada kendini sorgulayanlar için kolay olur.” (Tirmîzi, Kıyame, 25 (Hadis No: 2459).)
O Gün İnsan Ne Yapmışsa Onu Karşısında Bulur
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ اَمَدًا بَعيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَاللّهُ رَؤُفٌ بِالْعِبَادِ
O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger. (Al-i İmran, 3/30)
Hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ve her şeyin apaçık ortaya çıkacağı Kıyamet gününde bu dünyada tüm yapıp ettiklerimizin kaydedildiği kitap elimize tutuşturulduğu zaman;
فَاَمَّا مَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمينِه فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُا كِتَابِيَهْ (19) اِنّى ظَنَنْتُ اَنّى مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ
19- Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.." 20- "Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der. (Hakka, 69/19-20) diyerek alnımız açık, yüzümüz ak mı olacağız; yoksa:
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمينَ مُشْفِقينَ مِمَّا فيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغيرَ
ةً وَلَا كَبيرَةً اِلَّا اَحْصيهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا
O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: "Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş" dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf, 18/49)
وَاَمَّا مَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه فَيَقُولُ يَالَيْتَنى لَمْ اُوتَ كِتَابِيَهْ (25) وَلَمْ اَدْرِ مَاحِسَابِيَهْ (26) يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ (27) مَا اَغْنى عَنّى مَالِيَهْ (28) هَلَكَ عَنّى سُلْطَانِيَهْ
25- Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,
26- Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,
27- Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
28- Malım bana hiç fayda vermedi.
29- Gücüm de benden yok olup gitti." (Hakka, 25-29) diyerek geri dönüşü olmayan bir hüsrana mı sürükleneceğiz?
Geri Dönmek İster Ama Artık İş İşten Geçmiştir:
حَتّى اِذَا جَاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ () لَعَلّى اَعْمَلُ صَالِحًا فيمَا تَرَكْتُ كَلَّا اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
99- Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"
100- "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır. (Mü'minûn, 23/99-100)
Son pişmanlık neye yarar,
Her şeyin bedeli var,
Buraya kadar…
Bu ölçüye göre hiç kimse Allah'ın belirlediği zamandan bir saniye bile önce ölmediği gibi onun belirlediği zaman diliminden bir saniye de fazla yaşamaz.
Mümin buna şeksiz şüphesiz inanır.
Bu imanı, mümine, ölüm karşısında sükunet ve metanet içinde olma imkanı verir.
Zaten ölüm, Allah dostları için vuslat anıdır, "Şeb-i arus''tur, “Likaullah”tır.
“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde.” (Yahya Kemal)
“Öldüğüm gün tabutum yürüyünce,
Bende bu dünya derdi var sanma.
Bana ağlama ''yazık yazık” “vah vah” deme,
Şeytanın tuzağına düşersen vah vahın sırası o zamandır,
“Yazık yazık” asıl o zaman denir.
Cenazemi gördüğün zaman “ayrılık ayrılık” deme
Benim buluşmam asıl o zamandır.” (Mevlana)
Ölüm, nice hırslara son verir, nice zalimlerin belini kırar ve nice zorbaları yere serer. Nice zevkleri yerle bir eder!
İmam-ı Gazali'nin çarpıcı tasvirlerinden (Gazali, İhyau Ulûmi'd-din, Elif Ofset, İstanbul, 1985, Temel Neşriyat, 16/103 (2847).) hareketle söylersek; kim, saraylardan, villalardan ve her çeşit konforu muhtevi ikametgahlardan kabirlere intikal etmek, pahalı avizelerin aydınlığından yer altının karanlığına girmek, bakılmaya kıyılamayacak güzellerle oynaşırken böceklerin kurtların içine düşmek, bin bir çeşit yiyecek ve içeceğin zevkini tadıp dururken ağzını topraklara sürmek, kuş tüyü yatakları terk edip rutubetli yerlere serilmek ister?
Sağlam Kalelerde Bile Olsanız..
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فى بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ
“Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız…” (Nisa, 4/78)
Önemli olan, bu sınırlı hayatın sonuyla sınırsız Ahiret hayatının başlangıcı olan çizgiye varıp, ebedi yolculuğa çıkarken azıksız olmamaktır.
Bu yolculuğa azıksız çıkmamanın yolu, Peygamber Efendimizin şu mübarek talimatına uymaktan geçer:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ يَعْنِي الْمَوْتَ
Ağızların tadını bozan ölümü çokça hatırlayınız. (Tirmîzi, Zühd: 4 (Hadis No: 2308).)
Ölüm Şiirlere Konu Olmuştur;
Gururlanma insanoğlu, ölmemeye çare mi var?
Tabut denen ağaç ata binmemeye çare mi var?
…………………………
Ölüm vardır behey gafil sakın meyletme dünyaya
Ecel bir gün canın alır sakın aldanma hülyaya..
Çalış emr-i ilahiyi gücün yettikçe icraya
Gelenler hep sefer eyler muhakkak dar-ı ukbaya
Yüzün dön iltica eyle, Cenab-ı Zat-ı Mevla’ya
Gerçek Akıllı Kim?
Dünya hayatında çeşitli hile ve desiselerle istedikleri makamları, mevkileri, malları, mülkleri elde eden bir çok kimse, kendini akıllı sanır. Halbuki
Peygamber Efendimiz, asıl akıllı kişiyi şöyle tanımlıyor:
وعن شَدّادِ بن أوْسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ(صعم): اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمنَّى عَلى اللّهِ.
(5371)- Şeddad İbnu Evs (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:
"Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevasının peşine takan ve Allah'tan temennide bulunan kimsedir." [Tirmizî, Kıyamet 26, (2461).]
Ölüm güzel şeydir, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder