Müslüman’ın Dokunulmaz Hakları-3
Dün sizlerle ilk bölümünü paylaşmış olduğumuz Müslüman’ın dokunulmaz hakları konulu vaazımızın bugün ikinci bölümünü sizlere aktarmaya çalışacağım. Müslümanlar arasında İslam ile tesis edilen manevi bir kardeşlik vardır. Bu kardeşliğin sağlamlaştırılması için yapmamız gerekenler olduğu gibi yapmamamız gerekenlerde vardır. İşte sosyal hayatta yapmamamız gerekenler dokunulmazlık haklarını oluşturmaktadır. İbadetlerimizi yerine getirmekle Rabbimize yapacağımız yolculuğumuzda bu haklara riayet ettikçe kâmil bir Müslüman olma özelliğini elde edeceğiz. Bu sebeple hak ihlallerine dikkat edelim, bizlere karşı yapılmasını istemediğimiz davranışları kardeşlerimize yapmayalım.
Bizler Müslüman olarak bize ne yapılmasını arzu ediyorsak Müslüman kardeşimize de öyle davranmamız gerekir. Şahsımıza yapılmasını hoş karşılamadığımız bir şeyi başkasına yapmak hem insani değildir, hem de Efendimiz bundan bizleri nehyetmiştir. Bir hadislerinde Hz. Fahr-i Kainat (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
مَنْ أحبَّ أن يُزَحْزحَ عن النَّارِ ، ويَدْخَل الجنَّةَ ، فلتَأتِهِ منِيَّتُهُ وهُوَ يُؤمِنُ باللهِ واليَوْمِ الآخِرِ ، وَلْيَأتِ إلى النَّاسِ الذي يُحِبُّ أنْ يُؤْتَي إليْهِ
"Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah'a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın."[1]
Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. O zaman Müslüman Müslüman’a küsmez, ilişkisini kesmez ve ona sırt çevirmez.
Aynı inancı gönlünde bulunduranlar arasında mutlak manada olması gerekenler vardır. İnanan kardeşine karşı, merhamet göstermek, yumuşak davranmak, mütevazı olmak, şefkatle muamele etmek bunlardan bir kaçıdır. Bu saymış olduğumuz davranışların zıddı ise asla inananlar arasında bulunmaması gereken davranışlardır ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in bir hadislerinde yapmamamız gerekenler bizlere şöyle bildirilmektedir.
لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ
"Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir."[2]
Okumuş olduğumuz hadis-i şerif bizlere çok büyük mesajlar vermekte, toplum hayatımızda neler yapmamamız gerektiğini bize bildirmektedir. Hadiste ön plana çıkan şu hususlar çok önemlidir.
Buğzetmek: Müslüman’ın sevdikleri, saygı duydukları olabileceği gibi, sevmedikleri, buğzettikleri, kin besledikleri de olacaktır. Bu da pek tabiîdir. Zira sevgi ne kadar tatlı ve sıcak; buğz ve kin ne kadar sert ve soğuk görülürse görülsün, "Allah için" oldukları zaman, aralarında fark kalmaz, her ikisi de aynı hükümde birleşirler. Her ikisi de "en üstün amel" derecesine yükselirler. Nitekim Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. "Amellerin en üstünü Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, kin tutmaktır" buyurmuştur.[3] Bu sebeple de bir müslümanın bir başka müslümana buğzetmesi, her şeyden önce kardeşlik kavramına ve duygusuna ters düşer. Ancak buğz, tamamen dini kaygılar sebebiyle ve Allah rızâsı için olursa, o zaman sakıncalı olmaktan çıkar ve olumlu bir anlam kazanır.
Haset: Başkasının sahip bulunduğu maddî mânevî bir değerin onun elinden çıkmasını istemek demek olan haset, dilimizde kıskançlık kelimesiyle karşılanmaktadır. Bu mânada müslümanların birbirlerini kıskanmaları, çekememeleri, her birinin yekdiğerinin imkânlarında, malında, mülkünde, mevki ve makamında gözü olması, önce kardeşlik hukukuna sığmaz, sonra da toplumda emniyet ve güven bırakmaz.
Sırt çevirme: Buğz ve haset birer duygu idi. Sırt çevirmek ise, bu duygulara dayalı olarak, düşmanlık olsun diye müslümanlara arkasını dönme, görüşüp konuşmama, onlardan kopma demektir ve bu bir davranıştır. Müslümanların birbirlerine arka vermeleri, destek çıkmaları gerekirken, birbirlerine sırt dönmeye kalkışmaları, elbette "kardeşlik"le bağdaşmaz. O yüzden de yasaklanmıştır.
İlişki kesme: Maddî mânevî bütün ilişkileri koparma, müslümanlarla ilgilenmeme demektir. Eskiler buna kat-ı alâka derler. Kardeşler arasında, ciddî ve meşrû bir sebebe dayanmayan bir ilişki kesme, çok ciddî mânada bir bozgun alâmetidir.
Küsme, konuşmama: Çok farklı sebeplere dayalı olarak insanlar birbirlerine kızabilir, küsebilirler. Ancak bunun makul ve meşrû bir sürede sona erdirilmesi gerekir. Bu süre hadîs-i şerîfte en fazla üç gün olarak belirlenmiştir. Üç güne kadar küs durmanın hiç bir sakıncası yoktur, sanılmamalıdır. Onun da sakıncası vardır ama küsme olayı üç günü taşarsa, işte o zaman açıkca "haram" sınırına girmiş olur. Kişisel değil de tamamen dinî sebeplerle üç günden fazla küs durulabilir.[4]
Günümüzde bazı gerekçeler ön plana sürerek küslüğü devam ettirenlerimiz vardır. Bu karı-koca arasında olabileceği gibi, ana-baba çocuklar arasında, kardeşler, akrabalar, komşular arasında olabilmektedir. Üzülerek görmekteyiz ki, bu küslüğü çok uzun sürelere taşıyanlar vardır. Bu hususun ne kadar yanlış olduğunu ve kişiye neler kaybettirdiğini bildiren bir hadisle bu hususu bitirmek istiyorum. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyuruyor.
تُفْتَحُ أبْوابُ الجَنَّةِ يَوْمَ الاثنَيْنِ ويَوْمَ الخَمِيس ، فَيُغْفَرُ لِكُلِّ عبْدٍ لا يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيئاً ، إلاَّ رجُلاً كانَت بيْنهُ وبَيْنَ أخيهِ شَحْناءُ فيقالُ : أنْظِرُوا هذيْنِ حتَّى يصطَلِحا ، أنْظِرُوا هذَيْنِ حتَّى يَصطَلِحا
"Pazartesi ve perşembe günleri cennet kapıları açılır. Din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah'a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, evet siz bunları birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin! buyurulur."[5]
Ahmet ÜNAL
Vaiz
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder