Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Onlar geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi.” (Zâriyât, 17-18) |
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Gecede bir saat vardır ki, Allah’tan dünya veya âhiretle alâkalı bir hayır talep eden bir müslüman o saate rastlarsa, Allah istediği şeyi ona mutlakâ verir. Bu saat, her gecede vardır.” (Müslim, Müsâfirîn, 166) |
|
Gece namazı ve tesbîhâtı, âdeta Yüce Yâr ile buluşup sohbet etme mâhiyeti taşır. Seherler, feyz ve rûhâniyetini bütün bir güne taşıyacak bir vecd içinde ihyâ edilmelidir. Herkes uyurken uyanık olmak, Mevlâ-yı Müteâl’in rahmet iklîmine girmek, Hak Teâlâ’nın muhabbet ve merhamet meclisine dâhil olan müstesnâ kullarından olmak demektir.
Hasan-ı Basrî Hazretleri’ne sordular:
“–Gece namazı kılanların yüzleri niçin güzel ve nurlu olur?”
Şöyle buyurdu:
“–Çünkü onlar, Rahmân ile başbaşa kalmışlardır...”
Bu beraberlik dolayısıyla âşıklar, gecenin nasıl geçtiğini anlayamadan iştiyak ve muhabbetleri artmış bir vaziyette sabaha ulaşırlar.
İlâhî sır ve hakikatlerin keşfi için gecelerin kıymetini ifade sadedinde Bâyezid-i Bistâmî Hazretleri de şöyle buyurur:
“Geceler gündüz olmadan bana hiçbir şey fetholunmadı.”
Yine Hasan-ı Basrî Hazretleri gece ibadetinden mahrûmiyetin sebebi hakkında der ki:
“Gece ibâdetine kalkmak, günahlar altında ezilen kişiye ağır gelir.”
(Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Hak Yolculuğu, Erkam Yay.) |
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder