Ahmed Şahin
AİLE-SAĞLIK
Bu beden benimdir, istediğim yerde kullanırım, diyebilir miyiz?
Okuyucumla haram helal tartışması yapan muhatabı: “Bu beden benimdir istediğim yerde dilediğim gibi kullanırım, kimse karışamaz!” demiş.
Şaşıran okuyucum da bize sorma gereği duymuş, gerçekten de bu beden bizim yapımız mı, her türlü kötülüğe kullanabilir miyiz, yaratan sormaz mı nerede kullandığımızı, demiş?
Aslında azıcık düşünen insan hemen anlar ki, Rabb’imiz hassas ve şeffaf insan ruhunu, kendi yarattığı bir beden içine koyarak göndermiş bu dünyaya. Bu sebeple bu beden, bizim yapımız değil ki istediğim yerde dilediğim gibi kullanabilirim, onunla her tülü haramı işleyebilirim, kimse karışamaz, deme hakkına sahip olalım.
İsterseniz Hazret-i Bediüzzaman’ı dinleyelim bu önemli konuda. ‘Bu beden benimdir’, diyebilen tefekkür mahrumu kimselere ne türlü uyarılarda bulunuyor, neleri hatırlatıyor bir görelim:
-Ey insan! Bil ki, Cenab-ı Hakk’ın sana ikram ettiği vücudun, cismin, organların sende emanettir, mülk değildir! Yani Cenab-ı Hak senin istifaden için kendi mülkünü senin eline emanet olarak vermiş, istifade et diye ikram ve ihsanda bulunmuştur. Senin gibi o vücudu idare etmekten aciz ve tedbirden gafil bir şahsa mülk olarak vermemiştir! Sen ev sahibi değil, evde kiracı durumunda bir emanetçisin. Bunu unutma!
-Eğer bu bedeni sana mülk olarak verseydi, idaresini de sana bırakmak lazım gelirdi. Aldığın gıdaların beden hücrelerine dağıtımını da senin yapman icap ederdi. Acaba, sadece bir midenin idaresini yapamadığın halde, nasıl göz, kulak gibi irade ve şuurun haricinde idare isteyen organlara malik olabilirsin? Nasıl idare edecektin bu eşsiz azaları? Gözün görmesini, kulağın işitmesini, beynin çalışmasını nasıl düzenleyecektin?.
-Madem sana verilen bu hayat mülk değil, emanettir. Öyle ise emanetçi sorumluluğuyla kullanman gerekir bu hayatı ve bu bedeni.
-Nasıl ki bir ev sahibi, ziyafete davet ettiği misafirlerine ziyafet meclisindeki eşyadan ve ziyafetten istifadeyi serbest kılıyor ama mülk olarak vermiyor; ev sahibinin rızası dahilinde hareket etmeyi gerektiriyor. Öyle ise orada israf edemez, başkasına ikramda bulunamaz, sofradan bir şeyler kaldırıp başkasına sadaka olarak dahi veremez, zayi edemez. Eğer şahsına mülk olarak vermiş olsaydı, bunları yapabilirdi ve evde kimse kendisine karışamazdı.
-Bunun gibi, Cenab-ı Hak sana sadece istifaden için verdiği hayatı, bedeni, intihar ile sona erdiremezsin. Mesela gözünü çıkaramazsın, manen gözü kör etmek demek olan gözü verenin rızası haricinde haram yerde kullanamazsın, kulağı, dili ve bunlar gibi cihazları harama sarf etmekle emanete ihanet edemez, manen öldüremezsin.
-Yani dünyada sana verilen bütün nimetler, bu dünya misafirhanesinin sahibi olan Zat-ı Zülcelal’in kanunlarının izin verdiği ölçüde tasarruf etmeni gerektirir, günahlarda, haramlarda kullanamazsın!..
- Öyle ise istediğin yerde bu vücudu canlı bomba olarak patlatmak suretiyle imha edemezsin. Açlık greviyle işkence yaparak öldüremezsin. Organlarını satamazsın. Sana böyle bir izin verilmemiş!
-Bu bedeni yapan ve senin eline emanet olarak veren, intiharın ve öldürmenin her türlüsünü yasakladığını ayetlerinde haber vermiştir:
-Kendinizi öldürmeyiniz!. Allah size karşı merhamet sahibidir. Zorlandığınız yerlerde size kurtuluş çareleri ihsan eder. Kim sınırları aşıp haksızlık ederek kendini öldürürse biz onu ateşin ortasına koyarız. Bunu yapmak da Allah için çok kolaydır.!”
Öyle olunca ruhunuzu içinde iskan ettiğiniz bedeninizi haramlardan koruyun, günahlarla harap etmekten de kaçının. Bu organları tamire izin var, tahribe izin yoktur!.”
-Fatebiru ya ülil ebsar! Bu beden benimdir istediğim yerde kullanırım, diyerek emanete ihaneti göze alabilen insanlar, isterseniz birazcık düşünün! Bu beden sizin yapınız mı, yoksa Yaratan’ın size muvakkat olarak teslim ettiği emaneti mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder