Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - Allah için birbirini sevenler
Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001) |
(İNŞALLAH ARTIK HER CUMA SABAHI RAHMETLİ ESAD COŞAN HOCAEFENDİNİN SOHBETLERİNDEN DERLEDİĞİMİZ KISA BİR BÖLÜMÜ PAYLAŞACAĞIZ...)
HAYIRLI CUMALAR
Allah İçin Birbirini Sevenler
Peygamber SAS Hazretleri buyurmuş ki:
RE. 107/4 (İnnel-mütehàbbîne fillâhi fî zılli arşillâhi yevme lâ zılle illâ zılluh, yefzeun-nâsü ve lâ yefzeûn, ve yehàfun-nâsü ve lâ yehàfûn.)
Muaz RA'dan Taberânî rivayet etmiş. Bu konuda pek çok hadis-i şerifler var. Onlardan müjdeli bir tanesi. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(İnnel-mütehàbbîne fillâh) "Birbirlerini Allah için seven mü'minler..." Bu sevgi kadınla erkek arasındaki cinsel temâyül değil. Mü'min mü'mini mü'min olduğundan, iman kardeşliğinden, Kur'an kardeşliğinden, İslâm kardoeşliğinden dolayı seviyor. Mü'minin mü'mini sevmesi, birbirleriyle ahbab olması... Birisi Kars'ta, birisi Edirne'de; birisi Sinop'ta, birisi Adana'da; ama askerlikte tanışıyorlar, hacda tanışıyorlar, mektepte tanışıyorlar, muhabbet ediyorlar. İkisi de namazlı, niyazlı, müslüman, namuslu, helâl kazanmayı, helâlden yemeyi, çirkin işlere bulaşmamayı düşünen insanlar, birbirlerini Allah yolunda seviyorlar. Mü'minlerin kardeş olduğunu Allah Kur'an-ı Kerim'de söylemiş diye seviyorlar.
İşte böyle birbirini din kardeşi olarak sevmek, arkadaşını Allah için sevmek, ahiret için sevmek... Bu çok önemli. Böyle insanları Allah çok büyük mükâfâtla mükâfâtlandıracak. Her zaman buna dair hadis-i şerifler geliyor karşımıza, bu da onlardan bir tanesi... İşin sadece bir safhasını gösterecek, sonucuna doğru olan bir safhasını anlatacak bir hadis-i şerif.
Size tavsiye ederim ey mü'minler, ey müslümanlar! Birbirlerinizi candan sevin, candan yardımlaşın, candan kardeşlik edin! Çünkü, Allah için birbirleriyle muhabbet edenler, ahiret kardeşi olanlar, ahiret yolunda birbirlerine dost olanların mükâfâtı çok büyük.İşte buyuruyor ki:
(Fî zılli arşillâhi yevme lâ zılle illâ zılluh) "Arş-ı A'lânın gölgesinden başka gölgenin olmadığı günde, bu birbirini Allah için sevenler Arş'ın gölgesinde olacaklar."
Arş-ı A'zam, Cenâb-ı Hakk'ın Arşı, Arşullah çok büyük bir yaratık... Onun altı da gölge ve çok safâlı bir gölge... Mahşer halkı meydanda, güneş tepelerine yaklaştırılmış, terlere batmışlar, ter toprağa işlemiş. Kimisinin topuğuna, kimisinin dizine, kimisinin göbeğine, kimisinin boynuna, kulağı hizasına, ağzının hizasına gelmiş... Terler içinde yüzüyorlar, çırpınıyorlar, sıcaktan patlayacak gibi, hesabı bekliyorlar.
Daha azab değil, cehennem değil bu, sadece mahkeme-i kübrâ olacak, hesaba çekilecekler, cennetlik mi cehennemlik mi olacakları kararlaştırılacak... Öyle korkulu bir gün. O günde güneşin altında bekliyorlar.
Şimdi tabii Türkiye'deki kardeşlerim kış mevsimindeler, havalar soğuk... Ama Avustralya'daki kardeşlerimiz sıcaktan nereye sığınacaklarını şaşırıyorlar. Çok sıcak, bazı yerlerde 40 derece, 45 derece sıcaklıklar oluyor. Bayağı insanı eritecek gibi bunaltıcı sıcaklıklar oluyor. Dünyanın öbür tarafında da, meselâ Sibirya'da soğuktan insanların ayakları, elleri donuyor. Hastanelerde kan revan içinde, elleri ayakları sarılmış, donmuş insanlar... Sonunda elleri ayakları kesilecek.
Öyle soğuk, böyle sıcak, dünya böyle... Tabii, cehennemde de soğuklar, sıcaklar var. Ama daha cehenneme gitmeden, mahşer yerinde güneş tepelerine yaklaştırılmış, güneşin altında beklemek çok zor bir şey...
Orada sadakaları, zekâtları mü'minlere gölge edecek. Ama özel meziyetleri olan, Allah'ın özel ikramına mazhar olacak kullarvar. Onlar Arş-ı A'lâ'nın gölgesi altında gölgelenecekler. Bir kere Arş-ı A'lâ yüksek; o kadar yüksek ki, Arş'ın gölgesinde olanlar, mahşer halkına, yukarıdan aşağıya, yıldızların dünyaya baktığı gibi bakacaklar. Yerdekilerle yıldızdakiler arasındaki fark gibi fark olacak.
İşte onlardan, Arş'ın gölgesinde gölgelenen insan topluluklarından birisi de, birbirlerini Allah için seven insanlar. Onun için, birbirinizi lütfen şu maddî dünya için, küçük hesaplarla veya maddî sebeplerle, paraydı, puldu, borçtu, alacaktı, mirastı ve sâireydi diye; veya komşulukta, "İşte o bizim bahçemize çöp attı da... Onun ağacı benim bahçeme geldi gölge yaptı da... Onun çocuğu bizim çocuğa çelme taktı da, o buna bir yumruk attı da... Top oynarken bizim camı kırdı da..." filân diye kırmayın, darılmayın! Değmez. Birbirinizle Allah'ın seveceği tarzda güzel kardeşlik edin!
Böyle yaparsanız, Cenâb-ı Hak sizi Arş'ın gölgesinde gölgelendirecek, özel muamele yapacak. Sıradan müslümanlar, özel muameleye mazhar olamayanlar aşağıda güneşin altında bekleyecekler. Onlara sadakaları, zekâtları gölge yapacak ama, yine de aşağıdalar, yine de terler içindeler... Arş'ın gölgesinde gölgelenenler çok yüksek insanlar. Onun için birbirinizi Allah için sevin, Allah için birbirini sevenler sınıfına girmeğe çalışın!..
"Allah için birbirini sevenler, Arş-ı A'zam'ın gölgesinde gölgelenecekler. (Yevme lâ zılle illâ zılluhû) Allah'ın Arş'ının gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı günde..." Sadakaların, zekâtların gölge yapması var; başka...
Sonra, (Yefzeun-nâsü) "İnsanlar dehşette kalırlar, telaş içinde, korku içinde kalırlar." Korkunç bir heyecan, kalbleri güp güp atıyor. Sıraları gelince hesaba çekilecekler; bakalım cennete mi gidecekler, cehenneme mi gidecekler?.. Durumu bilmiyorlar, sonucun nasıl tecelli edeceğini bilmiyorlar. Çünkü tartı var, hesap var, sevaplar günahlar tartılacak. (Ve lâ yefzeûn) "İnsanlar böyle korku içindeyken, bunlar dehşette, korkuda, heyecanda değil." Allah Allah, millet aşağıda ne kadar telaş içinde; bunlar Arş'ın gölgesinde, hiç telaşsız, korkusuz, sâkin, huzur içindeler.
(Ve yehàfün-nâs) "İnsanlar korkuyorlar. 'Acaba cehenneme atılır mıyım? Acaba Cenâb-ı Hak beni kahrına gazabına mı uğratır?' diye korkuyorlar."
O mahkeme-i kübrâ zorlu bir gün, Peygamberlerin dahi korkuları olacak. Kimsenin kendisine güvenemediği bir zaman. Kardeşin kardeşten kaçtığı, karının kocadan kaçtığı, evlâdın babadan, anadan kaçtığı, karı kocanın birbirinden kaçtığı, firar ettiği bir gün.
(Yevme yefirrül-mer'ü min ahîh. Ve ümmihî ve ebîh. Ve sàhibetihî ve benîh. Liküimriin minhüm yevme izin şe'nün yuğnîh.) [O gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, hanımından ve çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.] (Abese: 34-37)
Bu ayet-i kerimeyi de size sık sık hatırlatıyorum. Herkes birbirinden kaçacak, çünkü akrabalık bağları kalmayacak, herkes birbirinden hakkını istemeğe gelecek. Ancak müttakîler müstesnâ... Müttakîler de yine, birbirini Allah için sevenler oluyorlar.
Allah için sevenlerden olursanız, kurtulursunuz.
--Neye dayanarak söylüyorsun?..
--Hadis-i şeriflere dayanarak söylüyorum.
Onun için, Allah için birbini seven, din kardeşi olan, ahiret kardeşi olan, takvâ ehli olan insanlar haline gelmeğe çalışın! Başka bir çıkar yol yok... Onun için o yola girin, cennet yoluna girin, takvâ yoluna girin, nefsi terbiye yoluna girin; insanda aşkullahı, muhabbetullahı uyandıracak yola girin, o eğitimi alın! Başka kurtuluş yok, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!..
HAYIRLI CUMALAR
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
26. 01. 2001AVUSTRALYA'DAN AKRA Fm CUMA SOHBETİ
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
************************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder