3 Haziran 2014 Salı

Ahmed Şahin - Hocaefendi’nin ‘Mefkûre Yolculuğu’ndan mesaj yüklü misaller

Ahmed Şahin - Hocaefendi’nin ‘Mefkûre Yolculuğu’ndan mesaj yüklü misaller



AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Hocaefendi’nin ‘Mefkûre Yolculuğu’ndan mesaj yüklü misaller

 
 
Hocaefendi’nin yeni kitabı “Mefkûre Yolculuğu”ndan mesaj yüklü misaller arz etmeye çalışacağım bugün sizlere. Araya girip de sözü uzatmamak için hemen Bakara Sûresi’nin  (155.) ayetinin mealiyle giriyorum bu önemli konuya:   
 
 
“-Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. Ey Peygamber! Sen bu imtihanlarda sabredenleri müjdele!” buyurulmak suretiyle, insanın çok farklı imtihanlara maruz bırakılacağı ifade edilmiş, daha sonra da, bu bela ve mihnetlere sabredenler müjdelenmiştir.
 
 
- Buna göre tıpkı ibadetlerin insanın derecesini yükselttiği gibi, menfi ibadet sayılan imtihanlar da sabredildiği takdirde insanı günahlarından arındırır ve onu en yüce ve en yüksek makamlara çıkarır. O halde Allah’ın insanları imtihandan imtihana sürüklemesi ve onları farklı imtihan unsurlarıyla test etmesi karşısında mümine düşen vazife, maruz kaldığı her imtihanda dişini sıkıp sabretmesi;  ayrıca bu durumu kendisiyle yüzleşme, kendini bir kere daha gözden geçirme ve iyi bir kıvam sergileyip sergileyemediğinin muhasebesini yapması adına bir fırsat bilmesidir.
 
 
-İmtihanlarda alınacak mükafat ve sevap nispetinde, meşakkat ve zorluk çekilmesi de önemli bir düstur olduğuna göre, insanın varacağı hedefin büyüklük ve kıymetine göre maruz kalınan imtihanın şiddeti de  farklı olacaktır.
 
 
-Mesela şehit olup farklı bir hayat mertebesine uçma çok önemli bir mazhariyettir. Fakat böyle bir mazhariyetin elde edilmesi Allah yolunda savaşmaya, yaralanmaya ve O’nun yolunda canın feda edilmesine bağlıdır. Bu sebepledir ki, yüksek bir mefkureye gönül veren ve yüksek mefkurenin gereklerini yerine getirmeye çalışan bir insan, karşısına çıkan bela ve musibet her ne olursa olsun, katlanmasını bilmeli, dişini sıkıp sabretmeli ve çok defa kendisine rağmen yaşayabilmelidir.
 
 
İsterseniz bu noktada birazcık durup Hazret-i Pir’in sözlerine kulak verebilirsiniz:
 
 
-Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum; ömrüm hep, harp meydanlarında, esaret zindanlarında ve çeşitli çilehanelerde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı.
 
 
Divan-ı harplerde bir cani gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan (insanlarla görüşmekten) men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki de bugün Said topraklar altında çürüyüp gitmişti..”
 
 
- O Hazret’in maruz kaldığı imtihanlar bu denli ağır olunca, (Allah celle celaluhu) da onu, insanî kemalatın zirvesine çıkarmıştır. Bilemiyoruz, belki de çektiği sıkıntılar ve onlara sabretmesi sebebiyle, Cenab-ı Hak izni, inayeti, keremi ve lütfuyla onu arkada kalanlar için yol gösterici bir rehber kılmıştır.
 
 
-Aslında hayatı bir baştan bir başa imtihanlar zinciri olan insan, bu dünyada sadece bela ve musibetlerle imtihan olmaz. Aynı zamanda o, maddî-manevî başarı ve ihsanlarla da imtihana tabi tutulur.
 
 
Evet, insan, hayatında öyle yerlere uğrayacak ve öyle menzillerden geçecek ki, bazı yerler onun başını döndürecek, bazı makam ve payeler  -Allah korusun- onun ayağını kaydıracak, çekip gittiği yerlerdeki bazı virüs ve mikroplar onun manevî hayatına musallat olacaktır. Kısaca insan, uğrayıp geçtiği yerlerde bazen rahatla, bazen şan u şöhretle, bazen makam ve mansıpla, bazen de alkış ve alayişle imtihana maruz kalacaktır.
 
 
- Dünya hayatında maruz kalınan bu tür imtihanların en önemlilerinden biri de, mal, mülk arzusu, para hırsıdır. Hatta denilebilir ki, tarih boyu insanların büyük çoğunluğunun en büyük zaafı bu mal, mülk hırsı olmuştur. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve selem) insanın bu zaafına şu hadis-i şerifleriyle işaret buyurmuştur:
 
 
-Ademoğlunun bir vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu kadar var ki, Allah tevbe edenin tevbesini de kabul eder!.”
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder