23 Haziran 2014 Pazartesi

Efkan Vural - Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-30

Efkan Vural - Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-30

SEVGİLİ EFKAN HOCAM NAÇİZANE FAKİRİNİZ HAKKINDAKİ Milliyet Blog'daki Yazı dizisine ŞÖYLE DEVAM ETMİŞ...  Allah razı olsun hocam...
Sizi çok seviyorum canım hocam...

http://blog.milliyet.com.tr/her-seye-ragmen-yasamak-cok-guzel-30/Blog/?BlogNo=465353

Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-30




Celal ÇELİK’in  hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi düşünce ve yorumlarını beğeniyle  sunmaya devam ediyorum.


Sebepler Perdedir

Öncelikle sebep ve müsebbeb kelimelerini öğrenelim. Sebep nedendir. Müsebbeb ise neticedir. Müsebbebin olması sebeplere bağlıdır. Neden – sonuç ilişkisi...

Örneklerle açıklarsak; Elma müsebbebdir, ağaç sebeptir. Yağmur müsebbebdir, bulut sebeptir.
Aslında herşeyi yapan Allah’tır (cc). Şifayı veren de, yağmuru yağdıran da, rızıklarımızı veren de, herşey Cenab-ı Hakk’tandır.

Çoğu zaman biz Allah’ı (Müsebbibi) unutupsebeplere takılıyoruz. Mesela başımız ağrıyor, ilaç içince iyileşiyor. Ama genelde insanlar bu ilaç, bana şifa verdi deyip, bilmeden affedilmez günah olan Şirk’e düşüyorlar. Şifayı veren yalnız Allah’tır (cc).

O ilacın aklı yok, ilmi yok, gücü yok, nereden bilsin de, mideye inince çözülüp kan hücreleriyle beyin damarlarına taşınsın... Sebepler perdedir, etkisizdir, yapan değildir. Kukla oyunu gibi... Biliriz ki perdenin arkasında kuklayı oynatan biri vardır.

Tabi genelde bizler bu konuda sebeplere pek takılmıyoruz. Yani şu doktor beni iyileştirdi, şu ilaç bana şifa verdi, pek demiyoruz. Hamdolsun milletimiz basiretli; hastalara ziyarete gittiğimizde hep Allah sana şifa versin, diye dua ederiz.

Allah her neticeyi sebeplere bağlamıştır. Sebeplere sonuna kadar sarılacağız. Çünkü Allah kainattaki düzenini öyle kurmuştur. İşte bu imtihan sırrıdır.


İnsanı Allah’a götüren dostları olmalı

1993’te hastalığım ortaya çıktı. 1994’te Allah bana, engelli kadrosuylaKarel’de çalışmayı nasip etti. O zaman  beşinci katta kirada oturuyorduk.

İlk hastalandığım zamanlar babamın kolunda merdiven korkuluğundantutarak beşinci kata inip çıkabiliyordum. Hastalığım ilerleyince merdiven çıkamaz oldum. Zaten 1998’te tekerlekli sandalye kullanmaya da mecbur kalmıştım.

Babam birikim, borç derken bir de yapım aşamasında kooperatif dairesini satarak para denkleştirdi. Ağustos 1998 yılında şu an oturduğumuz giriş katdaireyi aldı hamdolsun.

Efendim uzatmayayım. 2003 yılında ramazanda oruca ve anlayarak ve uygulayarak Kuran-ı Kerim meali okumaya başlamam neticesinde Allah bana hidayet verdi, doğru yolu gösterdi.

Yeni taşındığımız apartmanımızda komşuları tanımıyordum Engelli psikolojisi ile topluma da girmekten utanıp çekiniyordum. 2003 yılındaki hidayetimle birlikte herşeye Kuran gözlüğünden bakmaya başladım. Komşularla muhabbete başladım.

Radyoda dinlediğim bir sohbette rahmetli bir Hocaefendi, Allah bir kuluna hidayet verir onu doğru yola sokarsa, mutlaka ona salih dostlar da nasipeder, demişti.

         Evet Allah çevremizde bize çok iyi dostlar nasip etti…O dostlar ki bizi iyi şeylere yönlendiriyor, Allah’ı hatırlatıyorlar…

(YAZININ DEVAMINDA BANA ALLAH'I HATIRLATAN DOSTLARIMDAN BİRİNCİSİ EFKAN VURAL HOCAMDIR DİYE YAZMIŞTIM. FAKAT EFKAN HOCAM O KISMI ÇIKARMIŞ MÜTEVAZILIĞINDAN... SENİ ÇOK SEVİYORUM HOCAM... Celal)

Efkan Vural

 (Devamı 27/06/2014 Cuma )
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder