SEVGİLİ EFKAN HOCAM NAÇİZANE FAKİRİNİZ HAKKINDAKİ Yazı dizisine ŞÖYLE DEVAM ETMİŞ... Allah razı olsun hocam... Bazen diyorum bunları ben mi yazmışım.
Bu yazılar bana Rabbimin ikramıdır. Beni kalem gibi kullanıp yazıları fakirinize nasip eden Allah'a binlerce hamdolsun.
http://blog.milliyet.com.tr/her-seye-ragmen-yasamak-cok-guzel-12/Blog/?BlogNo=457791
Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-12
Celal ÇELİK’in hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi düşünce ve yorumlarını beğeniyle sunmaya devam ediyorum.
Şeytan
Bizler şeytanı, maddi varlığı olmadığından tanımıyoruz. Onun içinde aldanabiliyoruz. İnsanın aklına gelen kötü düşünceler, hayaline gelen kötü dürtüler şeytanın fısıltılarıdır.
Şeytan da bize kötü şeyler fısıldıyor. Fakat bizler o düşünceyi hemen uyguluyoruz. Halbuki zihnimize düşen o vesveselerin şeytandan olduğunu bilsek kendimizi kontrol edeceğiz.
Bakın mesela şeytan insanı hangi sözlerle kandırıyor?:
- Bir defayla bir şey olmaz.
- Daha genciz, hayatımızı yaşamalıyız.
- Benim kalbim temiz.
- Allah ile kul arasına girilmez.
- Emekli olduktan sonra başlarım.
- Zaman size değil siz zamana uyun.
- Bir şey olmaz, Allah affeder.
- Bu kadar günahtan sonra biraz zor affedilirsin.
- Fazla düşünme kafayı yersin.
- Cehennemde bir süre yandıktan sonra nasıl olsa cennete girmeyecek miyiz? (Sanki kibrit çöpünün ateşine dayanabiliyormuş gibi…)
Okumayı sevdirmek için öneri
Kimi yazı ve hikayeler beni öyle etkiliyor ki, bazen ağlıyorum, bazen gülüyorum, bazen de ibret alıyorum. Beni etkileyen bu güzel yazıları kitap okumayı sevmeyen sevdiğim insanlara okutuyorum. Normalde gazeteyi bile yüzeysel okuyan babacığım, bu yazıları sonuna kadar zevkle okuyor. Kimi zaman okurken gözyaşını tutamıyor.
Bunu gözlemleyince şu düşünce aklıma geldi: Kısa ve etkileyici hikayeler bir broşür şeklinde bastırılabilir. Belediye otobüsleri, tren, vapur, metro, uçak, şehirlerarası otobüs gibi toplu ulaşım araçlarında dağıtılabilir.
Bu broşürler parlak ve kuşe kağıda güzel bir baskıyla basılabilir. Mesela A4 kağıdı boyutunda ama ikiye katlanmış şekilde olur. Böylece arkalı önlü dört sayfa gibi olur. Hikayeler resimlerle de süslenebilir. Görsellik, hikayelerin daha çok okunmasını sağlar.
Bu broşürleri belediyeler, reklamlarıyla beraber sponsorlara hazırlatabilir. Hikayelerde kullanacağı resimleri ise, halk eğitim merkezlerindeki resim kursiyerlerine yaptırabilirler. Hikayeler belli olduktan sonra resim kurslarından hikayeye uygun resimler çizilmesi istenebilir. Böylece kurslarda çizilen resimler değerlendirilmiş olur.
Halkımız kısa mesafelerde yapılan yolculuklarda broşürleri okuyarak vakitlerini daha güzel geçirmiş olurlar. Hem yolculuk çabuk geçer hem de okumayı severler.
İki Farklı Muamele:
Babam beni seyyar rampa yaptırdığı geniş arabamızla camiye getirdi. Gerçekten girişi düz olduğu için kolayca camiye girdik. Camiye girerken tozlanan tekerleri, babam getirdiği nemli bezle güzelce sildi.
O sırada caminin imamı yanımıza geldi. Asık suratla bize söylenmeye başladı:
-“Kardeşim bu arabayla buraya girilir mi? Tuvalete falan giriyorsunuz…”
Babam:
-“Hocam bu sandalyeye sadece evin içinde biniyor. Arabadan camiye girene kadar tozlanan tekerleri sildim. Zaten hemen kapının yanında kılacak.”
İmam söylenerek gitti. Bizde cumayı kılınca hemen çıktık. Ki normalde Cuma namazını uzun kılar ve çok dua ederdim.
Başka bir camide Cuma namazını kılmak için , babam tekerlekli sandalyeyi iterek camiye geldik. Fakat hutbe dışardan duyulmuyordu, hoparlör kapalıydı. Eniştem imama gidip durumu anlatınca imam camiden çıkıp yanımıza geldi, tebessüm ederek bize:
- Şehrimize hoş geldiniz. Olur mu dışarıda kılmak? Lütfen camiye buyrun, dedi. Babam, hocam merdiven var deyince cemaatten dört beş kişi çağırdı. Beni, hocanın ve cemaatin de desteğiyle tekerlekli sandalyemi elleşerek kaldırarak beş altı basamak çıkartıp caminin kapısına bıraktılar. Allah razı olsun.
Babam bezi çıkarıp tekerleri silmeye başlayınca hoca, amca bi dakika dedi. İçeriden bir seccade getirdi. Amca bu eski bir seccadedir, namaz kılınmıyor, bunu tekerlerin altına serelim, dedi.
O sırada ben babamdan bir selpak istedim. Hoca duydu ve amca dur dedi. İçeri gitti bir tomar peçete ve ıslak mendil getirdi. Babam, Allah senden razı olsun hocam, dedi. Hoca gülümseyerek gitti.
Bir ay içinde iki Cuma namazı, iki farklı yaklaşım. Allah bütün hocalarımızdan razı olsun. Hepsinin niyeti iyi, fakat keşke daha yumuşak sözlerle gönülleri fethetseler.
Efkan Vural
(Devamı 25/04/2014 Cuma)
Şeytan
Bizler şeytanı, maddi varlığı olmadığından tanımıyoruz. Onun içinde aldanabiliyoruz. İnsanın aklına gelen kötü düşünceler, hayaline gelen kötü dürtüler şeytanın fısıltılarıdır.
Şeytan da bize kötü şeyler fısıldıyor. Fakat bizler o düşünceyi hemen uyguluyoruz. Halbuki zihnimize düşen o vesveselerin şeytandan olduğunu bilsek kendimizi kontrol edeceğiz.
Bakın mesela şeytan insanı hangi sözlerle kandırıyor?:
- Bir defayla bir şey olmaz.
- Daha genciz, hayatımızı yaşamalıyız.
- Benim kalbim temiz.
- Allah ile kul arasına girilmez.
- Emekli olduktan sonra başlarım.
- Zaman size değil siz zamana uyun.
- Bir şey olmaz, Allah affeder.
- Bu kadar günahtan sonra biraz zor affedilirsin.
- Fazla düşünme kafayı yersin.
- Cehennemde bir süre yandıktan sonra nasıl olsa cennete girmeyecek miyiz? (Sanki kibrit çöpünün ateşine dayanabiliyormuş gibi…)
Okumayı sevdirmek için öneri
Kimi yazı ve hikayeler beni öyle etkiliyor ki, bazen ağlıyorum, bazen gülüyorum, bazen de ibret alıyorum. Beni etkileyen bu güzel yazıları kitap okumayı sevmeyen sevdiğim insanlara okutuyorum. Normalde gazeteyi bile yüzeysel okuyan babacığım, bu yazıları sonuna kadar zevkle okuyor. Kimi zaman okurken gözyaşını tutamıyor.
Bunu gözlemleyince şu düşünce aklıma geldi: Kısa ve etkileyici hikayeler bir broşür şeklinde bastırılabilir. Belediye otobüsleri, tren, vapur, metro, uçak, şehirlerarası otobüs gibi toplu ulaşım araçlarında dağıtılabilir.
Bu broşürler parlak ve kuşe kağıda güzel bir baskıyla basılabilir. Mesela A4 kağıdı boyutunda ama ikiye katlanmış şekilde olur. Böylece arkalı önlü dört sayfa gibi olur. Hikayeler resimlerle de süslenebilir. Görsellik, hikayelerin daha çok okunmasını sağlar.
Bu broşürleri belediyeler, reklamlarıyla beraber sponsorlara hazırlatabilir. Hikayelerde kullanacağı resimleri ise, halk eğitim merkezlerindeki resim kursiyerlerine yaptırabilirler. Hikayeler belli olduktan sonra resim kurslarından hikayeye uygun resimler çizilmesi istenebilir. Böylece kurslarda çizilen resimler değerlendirilmiş olur.
Halkımız kısa mesafelerde yapılan yolculuklarda broşürleri okuyarak vakitlerini daha güzel geçirmiş olurlar. Hem yolculuk çabuk geçer hem de okumayı severler.
İki Farklı Muamele:
Babam beni seyyar rampa yaptırdığı geniş arabamızla camiye getirdi. Gerçekten girişi düz olduğu için kolayca camiye girdik. Camiye girerken tozlanan tekerleri, babam getirdiği nemli bezle güzelce sildi.
O sırada caminin imamı yanımıza geldi. Asık suratla bize söylenmeye başladı:
-“Kardeşim bu arabayla buraya girilir mi? Tuvalete falan giriyorsunuz…”
Babam:
-“Hocam bu sandalyeye sadece evin içinde biniyor. Arabadan camiye girene kadar tozlanan tekerleri sildim. Zaten hemen kapının yanında kılacak.”
İmam söylenerek gitti. Bizde cumayı kılınca hemen çıktık. Ki normalde Cuma namazını uzun kılar ve çok dua ederdim.
Başka bir camide Cuma namazını kılmak için , babam tekerlekli sandalyeyi iterek camiye geldik. Fakat hutbe dışardan duyulmuyordu, hoparlör kapalıydı. Eniştem imama gidip durumu anlatınca imam camiden çıkıp yanımıza geldi, tebessüm ederek bize:
- Şehrimize hoş geldiniz. Olur mu dışarıda kılmak? Lütfen camiye buyrun, dedi. Babam, hocam merdiven var deyince cemaatten dört beş kişi çağırdı. Beni, hocanın ve cemaatin de desteğiyle tekerlekli sandalyemi elleşerek kaldırarak beş altı basamak çıkartıp caminin kapısına bıraktılar. Allah razı olsun.
Babam bezi çıkarıp tekerleri silmeye başlayınca hoca, amca bi dakika dedi. İçeriden bir seccade getirdi. Amca bu eski bir seccadedir, namaz kılınmıyor, bunu tekerlerin altına serelim, dedi.
O sırada ben babamdan bir selpak istedim. Hoca duydu ve amca dur dedi. İçeri gitti bir tomar peçete ve ıslak mendil getirdi. Babam, Allah senden razı olsun hocam, dedi. Hoca gülümseyerek gitti.
Bir ay içinde iki Cuma namazı, iki farklı yaklaşım. Allah bütün hocalarımızdan razı olsun. Hepsinin niyeti iyi, fakat keşke daha yumuşak sözlerle gönülleri fethetseler.
Efkan Vural
(Devamı 25/04/2014 Cuma)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder