Evliya Demirci
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri kendi zamanındaki Allah’ın en sevgili ve duası makbul olan kulunu tanımak ve onun duasını almak için günlerce Allah’a yalvarmış.
Rüyasında Demirci Ahmet Efendi adında birisi gösterilmiş. O da kalkıp Demirci’yi aramış, bulmuş ve birkaç gün uzaktan seyretmiş. Sonunda yanına gidip ne yapıp da Allah’ın özel kullarından olmayı başardığını sormuş. O da;
“Ne özel kulu, ben sıradan bir müslümanım. Namazımı kılar, dükkanımı açar, demir dövmek için ateşi yakar, akşama kadar demire şekil vermeye çalışırım.
Ateşin karşısında durdukça da bazen alevler gözümde büyür ve Cehennem aklıma gelir. Daha sonra da namaz kılmayan eşim, açık giyinen kızım, camiye gitmeyen oğlum ve günah bataklığına batmış bütün insanlar gözümde canlanır ve onları Cehennem alevleri içinde yanarken görürüm, sonra da başlarım onlar için dua etmeye.
‘Allahümmerham ümmete Muhammedin- Allahım Hazreti Muhammedin’in ümmetine acı, merhamet et onlara.’ derim. Ağlayarak defalarca bu duayı tekrar ederken kendimden geçerim.
Kendime geldiğim zaman da bir bakarım ki şekil vermeye çalıştığım demirin erimeye yüz tutmuş sıcak tarafını elime almışım, kızgın demiri avuçlamışım ama ben acı duymuyorum ve hiç farkında değilim. Ümmetin acısı bana onu hissettirmez.”
Bunları duyan Cüneydi Bağdadi Hazretleri gözlerinden yaşlar süzüle süzüle der ki,
“İşte şimdi senin neden bu devrin en büyüğü olduğunu anladım. Biz dua ederken “bana bana” deyip kendimizi düşünüyoruz; sen ise, “ümmetim” diye ağlayan Peygamberimiz gibi bütün insanlığın dertleriyle iki büklüm oluyorsun.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder