26 Nisan 2014 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Bir bardak çayda da sünnet yaşanır...

Hekimoğlu İsmail - Bir bardak çayda da sünnet yaşanır...


Hekimoğlu İsmail
 

Bir bardak çayda da sünnet yaşanır...

 
 
611 senesinde Alak Sûresi inmeye başlayınca İslamiyet de gün ışığına çıktı. Kur’an 23 senede tamamlandığına göre sahabenin elinde Kur’an’ın tamamı yoktu. İslamiyet’in geçmişi de yoktu.
 
 
Peki o zamanki insanlar tarihi ve tamamı olmayan bu dine nasıl inandılar? Nasıl mallarıyla, canlarıyla, ilimleriyle İslam’a hizmet ettiler? Onlar Hazreti Muhammed’in (sas) hayatını beğendiler...
 
 
Tarih peygamberlerden evvelki devirleri de anlatıyor. Vahşet ve dehşet devirlerinin sona ermesi için peygamber gönderilmiştir. Her peygamber kendi devrinde tek kişidir. Bu peygamberlerin hazinesi, ordusu yoktu. Bir tarafta din düşmanları diğer tarafta peygamberlerin ulvi ahlakı ve yaşayışı… İşte bu sır, mıknatısın demiri çektiği gibi insanları kendine çekmiştir. Buradan anlaşılıyor ki, tek başımıza da olsak İslamiyet’i öğrenip, anlayıp, yaşamaya çalışacağız. Allah’ı dinlemeyen adamlar bizi nasıl dinlesin? Nasihatten vazgeçip, yaşayabildiğimiz kadar İslam’ı yaşayacağız.
 
 
Peygamberimiz’in tebliğ metodu evvela buydu… Bu sebepten bu zamanda bir Müslüman’ın en önemli vazifesi İslamiyet’i sevdirmektir. Bunun için sokaklara çıkmaya, uzaklara gitmeye gerek yok. Kendi evimizden bu işe başlayacağız…
 
 
Mesela hanımlar ziyaretime geldi. Her birinin kendine göre problemi var. Onlara dedim ki: “Sizler evinizde eşinizle, çocuklarınızla cennet hayatı yaşayabilirsiniz. Nasıl? Sünnet-i seniyyeye ittiba ettikçe… Riyâzu’s Sâlihîn alarak işe başlayın. Her bir hadis bir formül gibi hayatınızdaki problemleri çözmeye yeter.”
 
 
Âdetlerimizi İslam’a uydurmak, huyumuzu İslam’a uydurmak, prensiplerimizi İslam’a uydurmak hayatımızı güzelleştirir. Bizim hayatımızı beğenenler İslam’ı beğenir. Çok basit gibi görünse de hareketlerimizi Efendimiz’in (sas) yaptığı şekilde yapmanın ecri çok büyüktür. Mesela Hulusi Yahyagil ağabey buyurmuş ki: “Üstat Bediüzzaman yemek, içmek, yatmak hususlarında bile sünnete harfiyen ittiba ederdi.” Bir ziyaretinde çay içerken bardağındaki çayı tam olarak bitirmemiş. Üstat buyurmuş ki: “Kardaşım, sen sünnet bilmez misin?”
 
 
Ne günahı ne de sevabı küçük görebiliriz. Çünkü cehennemin yolu ilk günahla, cennetin yolu da ilk sevapla başlar. Mesela Nagazaki’ye atılan atom bombasıyla harap olan şehirleri, bombayı atan pilota gösteriyorlar, “İşte buraları sen harap ettin.” Pilot, “Bana verilen emirle sadece şu düğmeye dokundum.” diyor.
 
 
Pilotun yaptığı hareket çok küçük amma aşağıda binlerce insanın yaşadığı bir şehri bitiriyor. Bu misalden de anlaşılıyor ki, hiçbir şey küçük olduğu için küçümsenemez. Burada ittiba ettiğimiz basit bir sünnet veya nefsimize uyduğumuz basit bir olay, manevi dünyamızı çok etkiliyor. Kısa bir ömürde verimli bir hayat yaşamak isteyen sünnet-i seniyyeye ittiba etmelidir.
 
 
Biz Resulullah ile manen irtibat kurarsak, Resulullah da bizimle irtibat kurar.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder