Allah’ın elçilerinin ilki Hz. Âdem (a.s.), sonuncusu Hz. Muhammed’dir (s.a.v.). Cenab-ı Hak, iki Peygamber arasında bize bildirilen ve bildirilmeyen pek çok elçi gönderilmiştir.

Cenâb-ı Hak 124 bin Peygamber göndermiştir, bunların 315 tanesi Resûl’dür.[1] Kur’ân’da bunların bir kısmı ismen zikredilir. Ancak, sayı belirtmeksizin Allah’ın göndermiş olduğu bütün Peygamberlere iman, Müslüman olmanın şartları arasındadır. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Andolsun, senden önce de Peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir Peygamber Allah’ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrarlar.” (Mü’min, 78; Nisâ, 164)

“«Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve onun torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer Peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk» deyin!” (Bakara, 136)

PEYGAMBERLERİN GETİRDİĞİ ESASLAR

Peygamberlerin getirdiği esaslarda öze dâir herhangi bir farklılık yoktur. Her biri Allah’ın birliğine, âhiret gününe ve Peygamberlerin getirdiği ilâhî mesajlara inanmayı emretmiştir. Farklılıklar, sadece zamanın gereklerine, toplumların ihtiyaç ve seviyelerine göre değişebilen amelî hükümlerdedir. Bu da insanın sosyal ve psikolojik yapısına, hayatın gerçeklerine uygun bir vâkıadır. Hz. İsa (a.s.), Tevrat’ı tasdik etmekle birlikte İsrâiloğulları’na haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için gönderilmiştir.[2] Tevrat ve İncil’de müjdelenen Hz. Muhammed (s.a.v.) de diğer vazifeleri yanında önceki milletlerin üzerindeki zahmet verici hükümleri kaldırmak için gönderilmiştir.[3] Bu Peygamberlerden her biri, devirlerinin ve kavimlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak esasları öğretmek için gelmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ise âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hedef kitlesi sadece bir kavim veya bir bölge değil bütün zamanlar ve bütün insanlıktır. Bu sebeple onun bildirdiği esaslar, kıyâmete kadar bütün insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak mâhiyettedir.[4]

PEYGAMBERLERİN İSMİ VE VASIFLARI

Kur’ân’da birçok Peygamberin ismi ve vasıfları zikredildikten sonra, “İşte o Peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir; sen de onların yoluna tâbî ol!”[5] buyrulur. Bu sebeple Resûlullah (s.a.v.), ahlâkî açıdan da yeni bir şey getirmiş olmuyor, önceden var olan cihanşümul ahlâkî prensipleri devam ettiriyordu. Cumartesi yasakları hariç bugünkü Tevrat’ta yer alan ve Hz. Musa’ya bildirilen on emir Kur’ân’da bulunmaktadır.[6] Hz. İsa (a.s.) da Tevrat’taki emirleri iptal için değil ikmal için geldiğini vurgulayarak Tevrat’ı tasdik etmektedir.[7] Aynı şekilde İnciller’de yer alan ahlâkî prensipler Kur’ân’da da yer almaktadır.[8]

Tarihte Peygamber gönderilmeyen bir toplum yoktur. Allah bütün insanlara Peygamber göndermiştir. (Nahl, 63; Fâtır, 24; Yûnus, 47)

İman etme açısından Peygamberler arasında fark gözetilmemesi emredilmekle birlikte derece bakımından birbirlerinden üstün oldukları haber verilmiştir.[9] Çünkü bir kısmına ilâhî kitap bir kısmına ise suhuf verilmiş, bir kısmı da kendilerinden öncekilere gönderilmiş kitaplarla amel etmiş, bazısı belli bir kavme gönderilmiş, bazısı bir Peygambere yardımcı olarak vazifelendirilmiştir. Buna göre; bütün insanlara gönderilen, kıyamete kadar geçerli bir beyân mucizesi ve mükemmel bir din getiren son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), Peygamberlerin en üstünüdür. Daha sonra kendilerine yeni bir kitap ve şeriat verilen Hz. Davud (a.s.), Musa (a.s.) ve İsa (a.s.) gelir. Hz. Nuh (a.s.) ile Hz. İbrahim’in (a.s.) da üstün derecelere eriştirilen Peygamberlerden olduğu bildirilir.[10] Bunlara ülü’l-azm, yani büyük zorluklara azimli bir şekilde tahammül eden Peygamberler denir. (Ahkâf, 35)

Şunu da ifade edelim ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile Peygamberliğin sona ermesi, insanın kadr u kıymetini yükselten bir hâdisedir. Bu, insanlığın rüşde erdiğini ilan etmektir. İnsanın yüksek ve olgun bir merhaleye geldiğinin alâmetidir.[11]

[1] Ahmed, V, 266; İbn-i Kesîr, Tefsîr, (Nisâ, 163); Heysemî, I, 159.
[2] Âl-i İmrân, 50.
[3] A‘râf, 157.
[4] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 4.
[5] En’âm, 90.
[6] Çıkış, 20:1-17; krş. Bakara, 224; Nisâ, 29; Mâide, 32, 38, 89; İsrâ, 23; Hac, 30.
[7] Matta, 5:17.
[8] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 4.
[9] Bakara, 253; İsrâ, 55.
[10] En‘âm, 83; Ahzâb, 7.
[11] Ebu’l-Hasen en-Nedvî, İtikat, İbadet ve Güzel Ahlak, İstanbul 2007, s. 35-36.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/allahin-elcileri.html