31 Ekim 2017 Salı

Kur'an-ın Hz. Peygamber'in Sünnetine Verdiği Değer ve Ashabın Uygulaması-2

Kur'an-ın Hz. Peygamber'in Sünnetine Verdiği Değer ve Ashabın Uygulaması-2
 
 Ashâbdan bazılarının Hz. Peygamber'den önce hareket etmeleri:
 
Bir rivayete göre ashaptan bazıları Kurban bayramında Hz. Peygamber'den önce kurban kesmişlerdi. Başka bir rivayette ise bayram namazından önce kesmişlerdi. Hz. Peygamber onlara yeniden kurban kesmelerini emredince:
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَاتُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىِ اللّهِ وَرَسُولِه وَاتَّقُوا اللّهَ اِنَّ اللّهَ سَميعٌ عَليمٌ
 
 "Ey İnananlar! Allah ve Rasûlu'nun önüne geçmeyin Allah'a karşı saygılı olun. Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir."[9] âyeti nazil oldu.
 
Âyetin kapsamına Hz. Peygamberin meclisinde bir mesele geçtiği zaman Ondan önce cevap vermeye yeltenmemeleriyle birlikte yolda giderken bir izin işaret veya ihtiyaç olmaksızın önünde yürümemeleri ve sofrada Ondan önce yemeye başlamamaları da dahildir.
 
 Ashabın Hz. Peygamber'e hitap ederken yüksek sesle konuşmaları:
 
Kur'ân'da Hz. Peygamber ile konuşurken ashabın ses tonlarının Hz. Peygamberin ses tonundan fazla yükseltmemesi açık bir şekilde beyan edilmekledir. Bu emrin nüzul sebebi: Benî Temîm'den bir heyet Hz. Peygamberin huzuruna geldiğinde Hz. Ebû Bekir Allah Rasûlu'nden onların başına Ka'kâ b. Mâ'bed'i emir tayin etmesini söyler. Hz. Ömer ise bu teklife razı olmayarak Akra b. Habis'in tayin edilmesini isteyince Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer yüksek sesle münakaşa etmeye başlayınca şu âyetler nazil olur:
يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
 "Ey İnananlar! Seslerinizi Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi Onunla da yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider. Allah'ın Elçisi'nin seslerini kısanlar Allah'ın saygıyla( takva ile) sınadığı kimselerdir. Onlara bağışlanma ve büyük ödül vardır."[10]
Bu âyetlerde de açıkça görüldüğü gibi Allah'ın eğitip güzel bir ahlâk ile donattığı sonra da mekârim-i ahlâk'ı tamamlamak amacıyla insanlar arasından seçip gönderdiği Elçisi Hz. Peygamberin bu niteliklerine uygun munis bir konuşma üslûbu ve ses tonu vardır. Dolayısıyla Ona inanan müminlerin de konuşurken peygamberlerini örnek almaları gerekir.
Bu âyetler yalnız o zamanda yaşayan insanlar için değil en medenî toplumlarda da uygulanacak görgü kuralları getirmiştir.
 
4. Hz. Peygamberin sıkı tenbihine rağmen Uhud savaşında okçu birliğinin mevzilerini terk etmeleri:
Uhud savaşında Hz. Peygamberin Abdullah b. Cübeyr komutasındaki bir okçu birliğini stratejik önemi bulunan bir boğazın yamacına mevzilendirmiş ve onlara: "Bizim onları yendiğimizi görseniz bile yerinizden ayrılmayın! Yenildiğimiz görseniz dahi bize yardıma koşmayın!" diye sıkı sıkı tenbih etmesine rağmen müşriklerin bozguna uğradığını gören bu okçuların birçoğu ganimet endişesiyle yerlerinden ayrılmışlar; hatta Abdullah b. Cübeyr'in onlara Hz. Peygamberin emrini hatırlatmasına rağmen onu dinlememişleridir. İşte okçuların yaptıkları bu ciddî hataya işaret eden şu âyetler de Hz. Peygamber'e itaatin önemini ortaya koymaktadır:
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّهُ وَعْدَهُ اِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِاِذْنِه حَتّى اِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِىالْاَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا اَريكُمْ مَا تُحِبُّونَ مِنْكُمْ مَنْ يُريدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُريدُ الْاخِرَةَ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ وَاللّهُ ذُوفَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنينَ
 "Allah size yaptığı yardım vaadini gerçekleştirdi: O'nun izni ile o düşmanlarımızı kırıp geçiriyordunuz. Allah'ın size arzuladığınız galibiyeti göstermesine kadar böylece bu vaad yerine geldi. Ama sonra siz isyan ettiniz verilen emir hakkında çekiştiniz yılgınlık gösterdiniz. O esnada kiminiz dünya menfaatini istiyordu kiminiz ahiret mükâfatını. Sonra Allah sizi denemek için onlara karsı size verdiği desteği geri çekti bozguna uğradınız. Bununla beraber sizin kusurlarınızı bağışladı da! Zaten Allah müminlere bol lütuf ve inayet sahibidir.[11]
اِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُنَ عَلى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فى اُخْريكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا اَصَابَكُمْ وَاللّهُ خَبيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
 
O vakit siz savaş meydanından hızla uzaklaşıyor dönüp hiç kimseye bakınıyordunuz. Peygamber ise peşinizden sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah keder üzerine keder vererek sizi cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi ne elinizden gidene ne de başınıza gelen felakete esef etmemeniz içindir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."[12]  
 
Konu Kur'ân bütünlüğünde incelendiğinde görülecektir ki çok sayıda âyet Allah'a itaat ile Elçisi'ne itaati aynı kefeye koyarak beyan etmekte biri olmadan diğerinin olamayacağı ifade edilmektedir. Ve hatta  merhamet olunmamızı da Ona itaate bağlamakta
وَاَطيعُوا اللّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
 
Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.[13] Buyrulmaktadır.
 
 BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
 

 

[9] Hucurat  Suresi Ayet 1
[10] Hucurat  Suresi Ayet 2
[11] Ali İmran Suresi Ayet 152
[12] Ali İmran Suresi Ayet 153
[13] Ali İmran Suresi Ayet 132
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder