Bu ayette Resulullah’a “beni ihtiyarlattı” dedirtecek kadar zor gelen nokta, dosdoğru olma emrinin asıl kendisiyle ilgili olan kısmından ziyade, ümmetiyle ilgili olan kısmıdır. Zira istikamet (doğruluk) kadar yüksek bir makam olmadığı gibi, onun kadar da zor hiçbir emir yoktur[1].
Dürüstlüğün mükafatı hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
إِنَّالَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْوَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de” (Ahkaf, 46/13).
إِنَّالَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُالْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِالَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
“Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet, 41/30).
قَالَاللّهُ هَذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنتَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْوَرَضُواْ عَنْهُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Allah şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır” (Maide, 5/119).
Sevgili Peygamberimiz de bir çok hadisinde zikredilen ayetlere paralel olarak dürüstlüğü emretmiştir. Bu hadislerden biri şöyledir:
Sahabeden biri Peygamberimize gelerek,
يَا رَسُول اللَّه قُلْ لِي فِيالْإِسْلَام قَوْلًا لَا أَسْأَل عَنْهُ غَيْرك
“Ey Allah'ın Resûlü! İslâmiyet hakkında bana bir öğüt veriniz ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın” demesi üzerine Peygamberimiz,
قُلْ آمَنْتُ بِاللَّهِ فَاسْتَقِمْ
“Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol” buyurmuştur[2].
Yukarıdaki ayetler ve hadiste dürüstlüğü ifade için kullanılan “istikamet”, Allah’ın emrine uygun şekilde doğru, dürüst ve temiz kalpli olma; “sıdk” ise, insanın söz ve davranışlarında, niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana olması; yalanın zıddı anlamlarına gelmektedir[3].
Zikredilen ayet ve hadislerden anlaşıldığı üzere dürüstlüğün dinimizde çok önemli bir yeri vardır. Çünkü dürüstlük;
İnsan onurunun ve sağlıklı toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından, insanın kendi kişiliğine karşı en önemli ödevlerindendir.
Fert ve toplum açısından huzurlu, güvenli, düzenli, mutlu ve müreffeh bir hayatın sağlanabilmesinin en önemli ve olmazsa olmaz unsurlarındandır.
Kişisel ilişkilerden, toplumsal ilişkilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını ilgilendiren ve bütün bu alanlarda mutlaka riayet edilmesi gereken bir erdemdir.
Bu itibarla dürüstlük; niyette, düşüncede, iradede, özde, sözde, bütün iş ve davranışlarda doğru ve dürüst olmayı kapsar.
Sözde Dürüstlük
Dürüstlüğün hayattaki en belirgin tezahürlerinden birisi sözde dürüstlüktür. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا. يُصْلِحْلَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَوَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır” (Ahzâb, 33/70,71).
Her konuda olduğu gibi doğru sözlülükte de en büyük örnek olan ve kendisine Peygamberlik verilmeden önce dahi yaşadığı toplumda doğru sözlülüğü ve güvenilirliği ile herkesin takdir, övgü ve hayranlığını kazanan Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
عَلَيْكُمْ بِالصِّدْقِ فَإِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِيإِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الْجَنَّةِ وَمَايَزَالُ الرَّجُلُ يَصْدُقُ وَيَتَحَرَّى الصِّدْقَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَاللَّهِ صِدِّيقًا وَإِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ فَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَىالْفُجُورِ وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ وَمَا يَزَالُ الرَّجُلُيَكْذِبُ وَيَتَحَرَّى الْكَذِبَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا
“Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyledikçe, doğruyu araştırdıkça Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır.” [4]
Peygamberimiz, bir başka hadisi ile de yalan söylemenin münafıklık alameti olduğunu belirterek insanları yalan söylemekten sakındırmıştır:
آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَأَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
“Münafığın alameti üçtür: Konuştu mu yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, va'dederse va'dinden döner.”[5]
Çalışma Hayatında Dürüstlük
Dürüstlüğün en belirgin bir başka göstergesi de çalışma hayatında doğruluktur. Bir Müslüman yaptığı işte ve sergilediği bütün davranışlarında doğruluktan, dürüstlükten ayrılmamalı, işini sağlam ve doğru yapmalı, hile ve haksızlıktan uzak durmalıdır. Sevgili Peygamberimiz şu hadisi ile, işinde hile yapan bir kişiye çok sert tepki göstermek suretiyle, dürüstlükten asla taviz verilmemesi hususunda ümmetine ikazda bulunmuştur.
أَنَّرَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّ عَلَى صُبْرَةِ طَعَامٍ فَأَدْخَلَ يَدَهُ فِيهَا فَنَالَتْ أَصَابِعُهُ بَلَلًا فَقَالَمَا هَذَا يَا صَاحِبَ الطَّعَامِ قَالَ أَصَابَتْهُ السَّمَاءُ يَا رَسُولَاللَّهِ قَالَ أَفَلَا جَعَلْتَهُ فَوْقَ الطَّعَامِ كَيْ يَرَاهُ النَّاسُ مَنْغَشَّ فَلَيْسَ مِنِّي
Peygamberimiz bir gün bir buğday yığınının yanına gelmiş, elini buğdayın içine soktuğunda parmaklarına ıslaklık dokunmuştu. Bunun üzerine sahibine,
-" Bu ne? diye sordu. Buğdayın sahibi:
- "Onu yağmur ıslattı, ey Allah'ın Resûlü! deyince, Peygamberimiz:
- "O ıslak kısmı, insanların görmesi için üste çıkarsaydın ya. Aldatan benden değildir", buyurdu[6].
Peygamberimiz bu hadisi ile, işinde hile yapan kişinin, İslam ahlakına aykırı bu davranışı ile İslam toplumunun onurlu bir ferdi olma özelliğini yitirebileceği tehlikesine işaret etmiş, böylece işte dürüstlüğün ne kadar önemli ve onurlu bir davranış olduğunu ortaya koymuştur.
Sonuç
Buraya kadar zikredilen ayet ve hadisler ile yapılan izahlar İslam’da çalışmanın ve dürüstlüğün ne kadar gerekli ve önemli olduğunu göstermektedir. Buna göre her insanın mutlaka çalışması gerekmektedir. Ancak “çalışma”nın fert ve topluma azami faydayı sağlayabilmesi, dürüstlükle bütünleşmesine bağlıdır. Dürüstlük ilkesi çerçevesinde olmayan çalışmalar, kişilere belki kısa vadede haksız ve geçici yararlar ile sahte mutluluklar sağlar gözükse de, uzun vadede bu tür çalışmaların kişileri ve toplumları korkunç felaketlerle karşı karşıya getireceği gerçeği unutulmamalıdır.
Dürüst çalışma ilkesi her şeyden önce İslam’ın belirlediği şu kurallara riayet etmeyi gerektirir:
1. İyi niyetli olmak, yani iş hayatında hem Allah rızasına nail olma ve hem de insanların huzur ve mutluluğuna katkıda bulunma, toplumsal hayatı rahatlatma gibi amaçlar taşıma.
2. Kötü mal ve hizmet üreterek insanlara zarar vermekten sakınmak.
3. Mesleki bilgi ve ehliyetini geliştirmek.
4. Allah’ın haram kıldığı şeylerin üretim ve ticaretini yapmamak.
5. Çalışma hayatında İslam’ın yasakladığı aldatma, rüşvet, faiz, gasp, hırsızlık gibi yasaklardan sakınmak.
6. İslam’ın genel ahlak ilkeleri çerçevesinde işçinin ve iş sahibinin haklarını gözetmek[7].
Sözü edilen kurallar çerçevesinde dürüst çalışma fert ve toplum açısından hayati öneme sahiptir. Çünkü toplumun gelişmesi ve kalkınması, fertlerinin dürüstçe çok çalışmalarına bağlıdır.
Dürüst çalışma ilkesinin benimsendiği ve hayatın ilgili bütün alanlarında uygulandığı toplumlar, gelişmesini ve kalkınmasını gerektiği şekilde tamamlar ve böylece hem fertlerinin huzurlu, mutlu ve müreffeh bir hayata kavuşmalarını sağlar ve hem de diğer toplumlar arasında etkin ve saygın bir konuma ulaşır.
Dürüst çalışma prensibinin egemen olduğu toplumlarda;
Kaliteli, standartlara uygun, sağlam ve sağlıklı mal, eşya ve ürünler üretilir, binalar inşa edilir; kalitesiz, çürük, sağlıksız, hileli ve standartlara aykırı mal, eşya ve ürünler üretilmez, binalar yapılmaz,
İnsanlar, ticaret, sanayi, sanat, ziraat, kamu görevi gibi meşru alanlarda çalışmak suretiyle bir yandan geçimlerini sağlarken, diğer yandan ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine katkıda bulunurlar; ancak rüşvet, kumar, hırsızlık, gasp, faiz, tefecilik, yolsuzluk, haksız kazanç vb. gayri meşru kazanç yollarına itibar etmezler,
İşçiler, işlerini hakkıyla yaparken, işverenler de onların emeklerinin karşılığını hakkıyla öderler,
Kamu görevlileri görevlerini tam, doğru ve eksiksiz bir şekilde yaparlar; görevi aksatma, savsama ve kötüye kullanma, adam kayırma, haksızlık, kamu malını şahsi işlerde kullanma, kamu kaynaklarını çarçur etme, rüşvet, zimmet gibi bütün yolsuzluk ve usulsüzlüklerden şiddetle kaçınırlar.
Çalışma hayatının her alanı için, iş, meslek ve görevin gerektirdiği bilgi, beceri ve formasyona sahip nitelikli elemanların yetiştirilmeleri sağlanır,
Tembellik, dilencilik gibi insan onuruyla bağdaşmayan kötü davranışlar zamanla yerini, onurlu bir yaşam için çalışma azim ve gayretine bırakır,
Güven ve istikrar ortamı sağlanır; sevgi, saygı ve kardeşlik bağları güçlenir; birlik ve berberlik ruhu pekişir.
Dürüst çalışma ilkesinin gereklerinden olan söz konusu esasları hakkıyla yerine getiren bir toplumun, gelişme, ilerleme ve kalkınmasını sağlayarak, diğer milletler arasında etkin ve saygın bir konuma ulaşacağında, fertlerinin de huzurlu, mutlu ve müreffeh bir hayata kavuşacağında hiç şüphe yoktur.
[1] Yazır, V,18.
[2] Müslim, İman, 13. IV, 65.
[3] TDV İlmihal II, s.516.
[4] Müslim, Birr, 29. VI, 2013.
[5] Buhârî, İman, 24. I, 14; Müslim, İman, 25. IV, 78.
[6] Müslim, İman, 43. IV, 99.
[7] Çağırıcı, Mustafa, TDV İslam Ansiklopedisi, Kesb maddesi, XXV, 302, 303.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder