9 Eylül 2017 Cumartesi

Kulluk Sadece Allah’a Özgüdür-2

Kulluk Sadece Allah’a Özgüdür-2


En hayırlı nesiller, Kur’ân’a ve Sünnete yapışmışlar ve “Kur’ân bize yeter diyerek” Sünneti bırakmamışlardır. Yapılması gereken hayırlı nesillerin yolunda, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve selem’in Sünnetine itaat ederek, dosdoğru yol üzere yaşamaktır. Rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır:


وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءَ تْ مَصِيراً
 “Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra, rasûle muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yataktır!..”[1]

Değerli Kardeşlerim Kulluk Şuûr İster:

Kulluğun tadını almak, îmânın tadını tatmakla olur. Îmânın tadını alamayan kimseler, kalblerine şirk bulaştırıp nefislerine ihânet eden kimselerdir. Bunlar, Allahın kulu olduklarını akıllarını bile getirmezler. Zihinlerinde Allâh ve Rasûlüne, Kur’ân’a ve Sünnet’e, Cennete ve Cehennem’e yer yoktur. Bunların yerine ne kadar çerçöp varsa hepsinden abur cubur misâli zihinlerine doldurarak, kulluk şuûrundan uzak bir hayat sürerler.

Oysa kulluk şuûr ister. Bu şuûrun kazanılması insân için hayati bir önem arz eder. Çünkü hayat, bu şuûr üzerine inşa edilecektir.

Bizi biz yapan, bizi Müslüman yapan değerlere sarılmak… Kulluğumuzu o değerlere göre düzenlemek… Bizi bizden alıkoyan, bizi Müslümanlığımızdan uzaklaştıran her şeyi bir çırpıda silip atmak… Tevhîdî bir kulluğu yaşamak yolunda her şeyi göze almanın hazzına varmak… İşte budur kulluk şuûru!

Yarınları yaşamak, yarınlarda yaşamak… Gelmesi mutlak, kaçınılması imkânsız olan yarınımız ahirettir. Ahiret şuuruyla yaşamak. Bizi ahretten, bizi hesap şuurundan uzaklaştıran her şeyden uzak durarak yaşamak… İşte budur kulluk şuuru.

Allaha hakkiyle kulluk edenler, kullara kulluk zilletine düşmeyeceklerdir. Kulların sahibine hesap vereceklerine inanıp, hesap şuuruyla yaşayanlar kulluk şuuruyla hareket edenlerdir.

Biz kulların öncelikli hedefi; kulları değil, kulların sahibini razı etmektir ve kulların rızalarıyla Allahın rızası çatıştığında Allah rızasını tercih etmektir. Dünya ve ahiret çıkarları ve tercihleri çatıştığında ahreti öncelemektir. Zira bizlerin ebedî yurdu ahirettir. Geçici geçeceğine göre, geçmeyen kalıcıyı tercih etmek akıl sahibi insanların özelliğidir.

Kul, kulluğunu yapacağı zatı çok iyi bilmeli; kulluğunu, kulların sahibine yapmalıdır. Bu ise hayatının her döneminde Âlemlerin Rabbi’nin onun yaşantısında neler istediğinin bilmesiyle gerçekleşir.

Din bir takım cahillerin dedikleri gibi vicdanlara hapsedilen bir olgu değildir. Din, hayata hâkim olan nizamdır. Bu nizam kimin ismiyle ve kimi razı etmek için yaşanıyorsa ona kulluk ediliyor demektir.
Allahın hâkimiyetinin geçerli olduğu yerlerde başkalarının hâkimiyetine yer yoktur. Mülk Allah’ındır. O’nun mülkünde O’na kulluk etmektir. Bu itibarla Allaha kulluk şuuru,  O’nun mülkünde O’nun rızası karşısında başka rızalar aramak yerine sadece onun rızasına razı olmaktır.

Müslüman iki hayatlı kişidir. O dünya hayatına faniliği kadar; ahiret hayatına ise ebediliği kadar değer verir.

Dünya hayatı bir imtihan yeri olarak ahiret hayatının önünde bize sunulmuşken, Müslüman sunulan bu hayatın bir gayesi olduğu bilinciyle hayata bakar.

Oysa gayeyi unutanlar ve verilen hayatın amacının oyun ve eğlence olduğunu sananlar için iki hayat şuuru yoktur. Onlar, verilen bu dünya hayatında nefislerinin onlara süslediği şekilde yaşarlar. Onlar için ikinci bir hayata yani ebediyet hayatına yer yoktur. Bazılarının dilleriyle ebediyete inandıklarını söylediklerini duyarsınız. Onlarda Cennete ve de Cehenneme inanmaktadırlar. Ancak bu sözde inanış, onları cennet ehlinden olmak ve cehennem ehlinden de olmamak için emredilen kulluğu yaşamaya yönlendirmemektedir.

Onların “bizler de Allâh’ın kuluyuz” dediklerini duyarsınız. Evet, tüm insanlar Allahın kullarıdırlar. Ancak kimileri bunu şuurlu söyler, kimileri ise şuursuz, yarım ağız… Aslında “bizler de Allah’ın kuluyuz” cümlesi şuursuz ağızlarda kuru bir söylemden öteye geçmez. Söylemden eyleme geçmeyen bir sözün arkasını sığınanlarınsa “nasıl bir kul” oldukları da ortadadır.
Şüphesiz ki, bizler, sadece ve sadece Allahın kuluyuz. Kullara, Allaha itaat eder gibi itaat edemeyiz, kullardan Allahtan ister gibi isteyemeyiz, Allahtan bekler gibi bekleyemeyiz. Allahın emirleri ile kulların emirleri çeliştiğinde ve çatıştığında kulların emirlerini Allahın emirlerinin önüne geçiremeyiz. Allaha rağmen kendilerine çağıranlar var ise onları kabul edemeyiz.

 YAZAR: Kadir Hatipoglu

 [1] Nisa: 4/115


BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
http://www.islamdahayat.com/news.php?readmore=469

--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder