2-Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmazlar.
وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ اَمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى اْلاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنِى لاَ يُشْرِكُونَ بِى شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَاُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
“Allah,sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara,kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi,kendilerinide yer yüzüne sahip ve hakim kılacağını,onlar için beğenip seçtiği dini (İslamı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra,bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti.Çünkü onlar bana kulluk ederler.Hiç bir şeyi bana eş tutmazlar.Artık bundan sonra kim inkar ederse ,işte bunlar asıl büyük günahkarlardır.” (24/Nur-55)
لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا اِنَّ اللهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَابَنِى اِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللهَ رَبِّى وَرَبَّكُمْ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَيهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ اَنْصَارٍ
“Andolsun ki ”Allah,kesinlikle Meryem’in oğlu Mesihtir” diyenler elbette kafir olmuşlardır.Oysa Mesih onlara “Ey İsrail oğulları,hem benim,hemde sizin Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin.Kim Allah’a ortak koşarsa,şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehennemdir.Zalimlerin yardımcıları da yoktur.” Demişti. (5/Maide-72)
قُلْ اِنَّمَا اَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَى اِلَىَّ اَنَّمَا اِلَهُكُمْ اِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحًا وَلاَ يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ اَحَدًا
“Deki bende sizin gibi ancak bir beşerim.Ne varki bana,ilahınızın ancak bir ilah olduğu vahyolunuyor.Artık her kim Rabb’ine kavuşmayı umuyorsa iyi amel işlesin ve Rabb’ine yaptığı ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın. (18/Kehf-110)
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللهِ الَّتِى فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لاَ تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
“Sen yüzünü Hanif olarak dine,Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.Allah’ın yaratışında değişme yoktur.İşte dosdoğru din budur;fakat insanların çoğu bilmezler.” (30/Rum-30)
3- Allah’tan başka ilah aramazlar.
قُلْ اَىُّ شَىْءٍ اَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللهُ شَهِيدٌ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ وَاُوحِىَ اِلَىَّ هَذَا الْقُرْاَنُ لاُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ اَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ اَنَّ مَعَ اللهِ اَلِهَةً اُخْرَى قُلْ لاَ اَشْهَدُ قُلْ اِنَّمَا هُوَ اِلَهٌ وَاحِدٌ وَاِنَّنِى بَرِىءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
“Deki:Hangi şey şahadetçe daha büyüktür?De ki: (Hak peygamber olduğuma dair ) benimle sizin aranızda Allah şahittir.Bu Kur’an bana,kendisiyle sizi ve ulaştığı her kesi uyarmamiçin vahyolundu.Yoksa siz,Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: “Ben buna şahitlik etmem.” “ O ancak bir tek Allah’tır.Ben sizin koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım.” De. (6/En’am -19)
قُلْ يَآاَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلَى كَلِمَةٍ سَوَآءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلاَّ نَعْبُدَ اِلاَّ اللهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
“De ki: Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin.Allah’tan başkasına tapmayalım;O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın.Eğer onlar yine yüz çevirirlerse,işte ozaman “şahit olun ki biz Müslümanlarız.” Deyiniz.” (3/ Âl-İ İmrân -64)
وَلاَ تَدْعُ مَعَ اللهِ اِلَهًا اَخَرَ لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
“Allah ile başka bir tanrıya tapıp yalvarma!O’ndan başka İlah yoktur.O’nun zatından başka her şey yok olacaktır.Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” (28/Kasas-88)
Allah’a Îmanın Faydaları
Cenâb-ı Hak, insanın fıtratına, yani yaratılışına îman etme ihtiyacını koymuştur. Bu sebeple, sahih bir îmâna sahip olamayan insan, mânen huzursuz olur. Kalbinde taşıdığı derin bir tatminsizlik hissiyle yaşar. Bunun yegâne çâresi, Cenâb-ı Hakk’ın gösterdiği şekilde îmân etmektir.
Allah’a Îman Eden Kişi;
1- Hakka Hukuka Riayet Eder
Diğer taraftan, kendisini dâimâ gören, işiten ve bilen bir Allâh’a îmân eden kişi, güzel ahlâk sahibi olup, hakka hukûka riâyet eder. Bu sebeple de huzurlu bir hayat yaşar. Kimseye zarar vermediği gibi, kimseden de zarar görmez. Âhiretteki ebedî hayatı ise dünyasından daha güzel olur.
2- Ahlâksızlık Yapmaz
Allâh’a böyle inanan kimse, hiç kimsenin görmediği bir yerde bile olsa, ahlâksızlık yapamaz. Çünkü Allah Teâlâ’nın kıyâmet günü kendisini hesâba çekerek amellerinin karşılığını -iyi veya kötü- mutlakâ vereceğini bilir ve ona göre hareket eder.
3- Tevazû Sahibi Olur
Allâh’a îmân eden kişi, gurur ve kibirden korunur, tevâzû sahibi olur. Gurur ve kibir, insanlarda bulunan en kötü kalbî hastalıktır. Bütün tartışma, kavga ve mücâdelelerin altında hep kibir duygusu yatar. Dolayısıyla, kibirli kimse bir müddet sonra bütün dostlarını kaybederek yalnızlığa itilmeye mahkûmdur. Nitekim Hazret-i Ali -radıyallahu anh-:
“En büyük yalnızlık, kendini beğenmektir.” buyurmuştur.
Tevâzû ise insanı süsleyen en güzel hasletlerden biridir. Allâh’a îman eden kişi, kendisinde bulunan her şeyin Allah tarafından lûtfedildiğini bilir. Bu sebeple de dâimâ tevâzû ve şükür hâlinde bulunur. Bu da onun insanlarla güzel geçinmesini ve herkes tarafından sevilmesini sağlar.
4- Sıkıntı Ve Belâlara Karşı Tevekkül Eder Ve Teslim Olur
Bunun yanında îman, başa gelen sıkıntı ve belâlara karşı büyük bir tesellî kaynağıdır. Îmansız insan sıkıntılar karşısında kendini harâb eder, kolay kolay tesellî yolu bulamaz. Mü’min ise elinden geleni yaptıktan sonra Allâh’a tevekkül eder ve teslîm olur. Güzel bir neticeyle karşılaşırsa şükreder, Allâh’ın rızâsını kazanır. İstemediği bir şeyle karşılaşırsa sabreder, yine Allâh’ın rızâsını kazanır. Yani her hâli onun için hayırdır.
4- Ölümden Korkmaz
Allâh’a îmân eden ve bunun gereğini yapan kişi, ölümden çok fazla korkmaz. Îmansız kimse ise ölüm korkusuyla hayatını kendisine zehir eder. Bu dünyada huzur bulamadığı gibi âhirette de rahat yüzü göremez. Ölüm sonrasını hesâba katmadığından, dünyada eline fırsat geçtiğinde her türlü zarar ve ihâneti yapabilir. Ufacık bir menfaati için bütün dünyayı ateşe vermeyi bile düşünebilir.
5- Sağlıklı Ve Sıhhatli Olur
Allâh’a îman ve ibâdet, sıhhat açısından da faydalıdır. International Journal of Psychiatry in Medicine’ın Şubat 2002’de yayınladığı araştırmaya göre, mü’minlerin beraberce yaptığı ibadetlere sık sık devam edenlerin, kanser dışı sindirim hastalıklarına yakalanma ihtimalleri yarı yarıya daha azdır. Damar rahatsızlıklarından (kalp krizi ve felç dâhil) ölme oranları yüzde 21, solunum hastalıklarından ölme oranları ise yüzde 66 daha azdır.
Bu araştırma şu husûsa dikkat çekiyor: Dînin psikolojik faydaları giderek daha çok anlaşılıyor. Kişinin îmânı ve mâneviyâtı kuvvetlendikçe, rûhu endişe ve stresten uzaklaşıyor. Daha iyi kâbiliyetlere, güçlü sahiplenme duygusuna, daha berrak bir idrâke ve aydınlık bir hayata kavuşuyor.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
http://www.islamdahayat.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder