11 Aralık 2014 Perşembe

Haftanın Esma'ül Hüsna'sı: Gafur

Haftanın Esma'ül Hüsna'sı: Gafur





El-Gafur: Çok mağfiret eden, günahları çokça örten ve kusurları çokça bağışlayan manalarına gelmektedir. Cenab-ı Hakk Gafur’dur. Günahları bağışlar, kusurları örter ve kuluna mağfiret eder. Bu ism-i şerifi affeden manasındaki “El-Afuv” isminden ayıran mana farkı şudur: El-Afuv isminde de günahı affetmek vardır, ancak kusur ve günah yüzüne çarpılır ve kul mahcup edilir. El-Gafur isminde ise günah affedildiği gibi yüzüne de çarpılmaz, günahı hatırlatılarak rezil edilmez ve günahtan tamamen vazgeçilir. Bu mana farkını şöyle bir temsille daha iyi anlayabiliriz:

Bir esnafın kasayı bir çalışanına emanet ettiğini farz edelim. Bu çalışan şeytana uydu ve kendisine emanet edilen kasadan para çaldı. Dükkân sahibi de çalışanına suçüstü yaptı ve onu yakaladı. Şimdi dükkân sahibinin çalışanına karşı üç farklı muamelesi olabilir.

Birinci muamelesi şudur: Onun kulağından tutar, ilk önce onu azarlar ve daha sonra onu polise teslim ederek hapse girmesini sağlar. Bu, ceza muamelesidir. Dükkân sahibi çalışanına ceza ile muamele etmiştir.

İkinci muamelesi şu olabilir: Dükkân sahibi çalışanını huzuruna alır ve ona saymaya başlar: “Ben sana iyilik yapmadım mı? Seni korumadım mı? Maaşını fazla fazla vermedim mi? Senin hiçbir şeyin yokken ben seni gözetmedim mi? Bütün bunlara karşılık sen bana bu kötülüğü nasıl yaptın? Hiç mi insafın yok! Hiç mi utanman yok!..” Bunlar gibi çok sözler söyler, çalışanını rezil eder ve onu utandırır. Yaptığı kusuru yüzüne vurur ve ona yaptığı iyilikleri hatırlatır. Lakin bütün bunlardan sonra ona der ki: “Seni polise vermiyorum. Bu suçun sebebiyle seni cezalandırmıyorum. Bu rezilliğin sana kâfidir. Seni affediyorum.” İşte bu muamele af muamelesidir. Dükkân sahibi onu cezalandırmamış ve onu polise teslim etmemiştir. Lakin kusurunu yüzüne vurarak onu rezil etmiş ve utandırmıştır. Bu muamelesiyle dükkân sahibi Allah’ın El-Afuv ismine mazhar olmuştur.

Dükkân sahibinin üçüncü muamelesi de şu olabilir: Çalışanının hırsızlığını görür ve bilir, lakin bu kusurunu onun yüzüne vurmaz. Bu suçundan dolayı onu hesaba çekmez, bilmiyormuş gibi davranır. Onunla yüz yüze gelmez ve onu rezil rüsva etmez. İşte bu muamele af değil, mağfirettir ve dükkân sahibi bu muamelesiyle Allah-u Teâlâ’nın El-Gafur ismine ayna olmuştur.

Aynen bu misalde olduğu gibi, Cenab-ı Hakk’ın da kullarına karşı üç türlü muamelesi vardır. Bazen kullarının günah ve isyanlarına karşı onlara azap eder. Bu, Allah’ın cezasıdır ve ceza ile muamelesidir. Bazen ise kullarının günah ve isyanlarına karşı hem dünyada hem de ahirette ceza vermez. Lakin hesap günü kuluna bu günahlarını hatırlatır. Ellerini, gözlerini, kulaklarını ve diğer azalarını konuşturarak kulunu rezil eder. Hatta bu rezillik ve utanmak öyle bir seviyeye gelir ki, şu hadis-i şerifin bildirmesiyle kul artık cehenneme gitmek ister.

Cabir İbni Abdullah Hazretlerinden nakledilmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü Âdemoğlunun Allah’ın huzurundaki utanması ve rezilliği öyle bir dereceye ulaşır ki, kul artık cehenneme gitmesinin emredilmesini ister, ta ki o rezillikten kurtulsun.” (Suyuti, Dürrul Mensur: 2/411)

Evet, Cenab-ı Hakk bir kısım kullarını bu kadar rezil edecek ve daha sonra bu kulların bir kısmını cehenneme atarak onları cezalandıracak ve bir kısmını da affederek onları cennetine sokacaktır. Ancak bu aftır. Yani cehenneme sokarak ceza vermemiş, ancak kusurunu yüzüne vurarak onu rezil etmiştir. Cenab-ı Hakk’ın üçüncü muamelesi de şudur: Kuluna günahlarını hiç hatırlatmaz ve hatalarını yüzüne vurmaz. Hatta bu günahları işlediğini bile kuluna unutturur ki, kendi huzurunda mahcup olmasın. Boynunu büküp utanmasın. Sevinci hüzne dönmesin. İşte bu, Gafur isminin tecellisidir. Kula günahı unutturulur ve günahından tamamen vazgeçilir.

Bu sebepledir ki, yatsı namazına müteakiben okuduğumuz Bakara suresinin son ayetlerinde, وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا diyerek, “Ey Rabb’imiz, bizi affet ve bize mağfiret et.” diye dua etmekte, Allah’tan hem af ve hem de mağfiret istemekteyiz. Çünkü sadece af olmak yetmiyor. Mağfiret de istiyoruz ki, günahlarımız yüzümüze vurulmasın, rezil rüsva olmayalım. İşte istediğimiz bu mağfiret El-Gafur isminin tecellisidir ve aftan öte bir manayı taşımaktadır.

Bizlerin bu ism-i şeriften hissesi şu olmalıdır: İnsanların kusurlarına karşı âdeta kör olup kusurları hiç görmeyelim. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmayalım. Ona acıyıp lütufla ıslahına çalışalım. Kim bunu yapabilirse Allah’ın El-Gafur ismine ayna olmuş olur ki, bu büyük bir devlettir.

Bu makamda Hz. İsa ne de güzel söylemiştir: “İnsanların Rabb’iymiş gibi onların kusurlarına bakma. Sen kulsun, kendi kusuruna bak.”

Cenab-ı Hakk bizleri ve sizleri El-Gafur isminin tecellisine mazhar eylesin. Kusurlarımızı örtsün ve yüzümüze çarpmasın. Bizlere El-Gafur ismiyle tecelli etsin. Âmin!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder