Efkan VURAL - TÜM HASTALARA DEVA KİTABI-Celal ÇELİK-Tanıtım-4
Sizlere Celal ÇELİK’in yazdığı “Tüm Hastalara Deva Kitabı”nı tanıtmaya devam ediyorum. Kitap’ta 25 deva açıklanmaktadır. Bugün sizlere 20.deva’dan 25. devaya kadar olan kısmı özetlemek istiyorum.
YİRMİNCİ DEVA
Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır.
Bir kısmı asıl gerçek,bir kısmı kuruntu ve hayal. Şafi olan (şifa veren) Allah her derde bir deva vermiştir.
Tedavi olmak maksadıyla ilaç kullanmak uygun olan bir davranıştır. Fakat tesiri ve şifayı Cenab-ı Haktan bilmek gerekir. Derdi o verdiği gibi şifayı da o veriyor.
Uzman mütedeyyin bir doktorun tavsiyelerini yerine getirmeli. Birde genel olarak beslenmeye,perhize dikkat etmek gerekir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “...Mütedeyyin hekimin meşru dairedeki tavsiyeleri, helaldir. Dindar olmayan doktor, demek meşru daire dışında da tavsiyede bulunuyormuş. Nitekim TV’de görmüştüm, bir doktor her akşam yemekte bir bardak şarap içmek kalbe iyi gelir, dedi. Halbuki spor yapın, yürüyüş yap, müzik dinle, vs. diyebilirdi.”
Hastalığın ikinci kısmı olan vesvese hastalığının en etkili ilacı önemsememektir. Çünkü vesveseye önem verdikçe büyür, önemsenmez ve üzerinde durulmazsa küçülerek dağılır.
Nasıl ki, arılar iliştikçe insanın başına üşüşürler, onlara aldırmazsan dağılırlar. Vesvese de böyle bir şey.
Aşırı vesvese insanın psikolojisini bozar. Bunun içinde uzman bir hekime görünmek gerekir. Eğer yarım hekim veya insafsıza rast gelinirse evham daha da artar. Zengin ise malı gider; yoksa aklı gider veya sağlığı gider.
YİRMİ BİRİNCİ DEVA
Ey hasta kardeş! Sizin bedeninize acı var. Fakat kalbinizi bir lezzet kuşatıyor.
Etrafında bulunan kişiler,hastalık nedeniyle sana şefkat gösteriyorlar, sana sevgiyle bakıyorlar. Elbette onlara karşı senin bu acı ve sızı pek ucuz düşer.
Hastalığından dolayı senin hizmet etmen gereken kişiler (anne-baba-abi-abla) şimdi sana hizmet ediyorlar. Efendilerine efendi oldun.
Hastalık sayesinde bir de insanların şefkatiyle bir çok dost ve arkadaş edindin.
Yazar Celal ÇELİK der ki;“Hastalığım ilerledikçe bunu daha yakından hissediyorum. Annem babam kardeşlerim bana hastalığımı unutturuyorlar. Annem yattığım yerde çorba içiriyor. Babam tuvalete götürüyor. Kardeşim her hafta gelip banyo yaptırıyor. Yeğenlerim etrafımda koşturuyorlar. Dostlarım sık sık hediyelerle ziyaret ediyorlar. Bu güzel sevgiyi sağlayan şey hastalıktır. Bu sevgi ve ilginin yanında, hastalığın verdiği sıkıntı çok hafif kalıyor.”
Hem çok meşakkatli işlerden, hastalık nedeniyle paydos emri aldın, istirahat ediyorsun. Elbette senin elemin bu manevi lezzetlere karşı şikayete değil, teşekkür etmeye sevk etmelidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Nitekim tekerlekli sandalyede çalışırken çok yoruluyor, izin alamıyordum. Hastalığım sebebiyle 1999’da yirmi gün babamla hastanede yatmıştık ve böylece dinlenmiş oldum ve bu açıdan hastalanmama sevinmiştim.”
YİRMİ İKİNCİ DEVA
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Acizane bendenizi en çok vuran bu Devadır. Bu devada Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri benim gibi yatalak hastalara çok güzel bir moral veriyor ve mü’min için nüzul mübarek sayılıyor, diyor...”
Ey nüzul (felç) gibi ağır bir hastalığa müptela olan kardeş!
Önce sana müjde ediyorum ki, Mü’min için nuzül (felç) mübarek sayılıyor. Bunu bir çok Allah dostlarından işitiyordum.
Allah dostları, Allah’a ulaşmak için şu iki önemli şeyi yaparlar:
Birincisi: Ölümü düşünmektir. Allah dostları, dünya fani olduğu gibi kendilerinin de vazifeli bir misafir olduğunu düşünerek ebedi bir hayat için çalışırlar.
İkincisi:Nefsin kötülüğünden kurtulmak için, çilelerle ve nefis terbiyesi ile nefsi emmarenin (kötülüğü emreden istek ve arzu) öldürülmesine çalışırlar.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Allah bizi bu dünyada imtihan etmek için yaratmıştır. Neyle imtihan olacağız? İçimizdeki nefis denen düşmanla mücadele ederek. Nefis sürekli zevk ister. Yat, uyu, ye, iç, eğlen, gez, …, şehvet ister, bizi asla ibadet ettirmek istemez.”
Ey sağlığının çoğunu kaybetmiş hastalar!
Allah size kendi isteğiniz dışında evliyanın Allah’a ulaştığı iki esası verdi. Bununla rezil heveslerden ve nefsi arzulardan uzak durdunuz.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “En başta demiştim, fakiri en çok vuran bu devadır diye. Bu paragrafta nedeni yazıyor. Bu iki şey olan ölümü düşünmek ve riyazet hali bana istemeden verilmiş. Yani sürekli yatakta yatıyorum ve her an ölüm gelebilir diye ölümü hiç aklımdan çıkarmıyorum. Böylece bu hastalık beni sürekli gaflete karşı uyanık tutuyor. Elhamdülillah.”
Ve yine Celal ÇELİK açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Bayramda ziyaretime gelen misafirlerden ilahiyatçı komşumuz, Hastalığına sakın üzülme, Celal sana özeniyorum, dedi. AVM’lerde, iş yerlerinde, caddede vs. artık haram ve günahlar sel gibi akıyor. Allah seni sevmiş, adeta korumaya almış. Ahlaksız konuşmaları duymuyorsun, dekolte görüntüleri mecburen görmüyorsun, dedi. İnşallah bu hastalığınla ibadet yapmış oluyorsun, dedi. Zaten namazımı kılıyorum, dedim. Celal, ibadet sadece namaz, oruç, zekat değildir. İbadet iki türlüdür. Allah’ın yap dediğini yapmak ve yapma dediğini yapmamaktadır. Sen, Allah‘ın ‘Namaz kıl‘ emrine, aynı zamanda ’Gözünüzü haramdan koruyun‘ emrine de uyuyorsun. İkisinden de çok sevap alıyorsun, dedi. Yani, HARAMA BAKMAYARAK namaz kılmış gibi sevap alıyorum, dedim. Aynen öyle Celal kardeşim, dedi.
İşte ağır nuzül (felç) hastalığıyla az bir zamanda Allah’ın veli dostlarının çileleri gibi, hastalıktan istifade edilebilir. O vakit o ağır hastalık çok ucuz düşer.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ DEVA
Ey kimsesiz, garip ve çaresiz hasta!
Senin bu halini gören en katı kalplilerin bile gözleri yaşarıyor ve şefkatle bakıyorlar. İşte senin mahsun halin, en katı kalplileri bile yumuşatıyorsa, Rahmanür Rahim olan Allah nasıl şefkat etmesin. Elbette eder. Ve sen imanından gelen teslimiyetin ve bu hastalığının verdiği güçsüzlüğünle, her halini bilen merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın merhametli bakışını çekersin. O rahmet ki, bir parıltısı ile bütün anneler yavrularına şefkat gösterir. O rahmetin küçük bir yansıması ki, her bahar yeryüzünü nimetler ve çiçeklerle donatır. Bu ise yani Allah’ın merhametli bakışını çekmek; her şeye bedeldir.
Sen böyle bir merhametli Allah’ın rahmetini kendine çekiyorsun. Üzülme, Allah var, gam yok, diyor. Asıl acınması gereken garip, inançsız, imansız olandır; veya imanı olsa da namaz, oruç, zekat, sadaka, gibi ibadetlerin yapılması konusuna önem vermeyendir.
YİRMİ DÖRDÜNCÜ DEVA
Ey, hasta çocuklara ve yaşlı ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcıları!
Sizin önünüzde çok önemli bir ahiret ticareti var. İsteyerek ve azmederek o ticareti kazanın.
Çocukların hastalıkları, onlara dünyada ileride sıkıntılara dayanabilmek için bir şırınga misali Allah’ın terbiyesidir. Bu hastalıklardan dolayı çocuklar büyüdüklerinde günahlarına kefaret olacaktır. Ahirette de yükselişlerine sebep olacaktır.
Çocukların bu hastalıkları sebebiyle anne ve babalarının amel defterlerine sevap yazılacaktır. Bilhassa çocuğunun sağlığını kendi sağlığına tercih eden annenin amel defterine sevap yazılacağı hakikat ehli evliyalarca bildirilmiştir.
Hasta yaşlılara bakmak çok büyük sevaptır.
Yaşlıların ve bilhassa anne babanın dualarını almak ve kalplerini hoşnut etmek, onlara karşılıksız hizmet etmek hem bu dünyadaki mutluluğa ve hemde ahiretteki mutluluğa kavuşturacağı hadislerle sabittir.
Yaşlı anne ve babasına itaat eden bahtiyar bir evlat, kendi evladından da aynı vazifeyi görür.
Bedbaht bir evlat eğer, anne babasının kalbini kırıp üzse, ahiretteki azaptan başka, dünyada da çok felaketlerle cezasını gördüğü bilinmektedir.
Evet, ihtiyarlara, çocuklara,akrabaya bakmak ne kadar mecbursa; her hangi bir din kardeşimizde bakıma muhtaçsa onlara da hizmet etmek dinimizin gereğidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Sadece yaşlı akrabaya değil, muhtaç hastalara da büyük bir şevkle hizmet edin, diyor. Çünkü ayetle sabit, müminler kardeştir.”
YİRMİ BEŞİNCİ DEVA
Bediüzzaman, 25.deva’da tüm hastalara sesleniyor. (Tabii ki, hasta olan ve hasta olmayan herkese sesleniyor)
Ey hasta kardeşler!
Her derde deva olan, hakiki kutsal ilaç isterseniz; imanınızı ortaya çıkarıp geliştiriniz. Yani tövbe istiğfar ile namaz ve kullukla, iman ve imadan gelen ilacı kullanınız. Bu iman ilacı herkes için geçerlidir.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Kulluktan maksat ibadettir. İbadet sadece namaz, zekat, oruç, hac değildir. Sadaka vermek, bir gönlü hoş etmek, fakiri yedirmek, hasta ziyareti, insanlarla iyi geçinmek, hatta tebessüm etmek vs. de ibadettir.”
Dünyanın geçici zevklerine ilgi gösterip, gaflete dalanlar dünya gibi büyük manevi hastalıklı bir vücuda sahiptirler.
İman ilacı ile dünya gibi yara bere içinde olan manevi vucüduna, birden şifa verip yaralardan kurtarıp hakiki şifa verdiğini pek çok risalede ispat etmişizdir.
İman ilacı Allah’ın yapılmasını emrettiği farz olan ibadetleri mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini göstermektedir.
Gaflet, nefsi arzular, meşru olmayan şeyler iman ilacının tesirini engeller.
Yazar Celal ÇELİK der ki; “Yatalak engelliyim. Yattığım yerde teyemmümle sadece farz değil, sünnet ve nafile namazları da kılıyorum. Şeker hastasıyım. FA ve şeker zorlasa da farz ve nafile oruçları tutuyorum. Elimden geldiğince sadaka veriyorum. Bu ibadetler ile imanım öyle arttı ki, hastalığımı hiç kafama takmıyorum. Bu da geçer Ya HU! , diyorum. Bu kısacık dünya hayatım hastalıkla geçiyor ama inşallah cenneti kazanırsam çektiklerimin mükafatını alacağım, ve inşallah Allah’ın Cemalini göreceğim diyerek moral buluyorum. Yani iman ilacım tesir ediyor. Eğer insan gaflete, zevk ve eğlenceye, nefsi arzuların peşine takılırsa iman ilacı tesir etmezmiş."
Hastalık gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, haram ve günah olan şeylere gitmeye engel oluyor,ondan istifade ediniz.
Hakiki imanın kudsi ilaçlarını ve nurlarını tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla kullanınız
Yazar Celal ÇELİK der ki;Benim Friedreich Ataksisi ( FA) hastalığım 100 binde bir görülen bir hastalıktır. Allah’a binlerce hamdolsun. Yüz bin insanın içinden beni seçti. Bu hastalığım sayesinde bu imana kavuştum. Gafletten uyandım, sabır, şükür ve ibadet ederek cennetteki derecemi yükseltmeye çalışıyorum, çünkü orada 70-80 yıl değil, sonsuza dek kalacağız inşallah. Sürekli tövbe, istiğfar ederek ve baklavalı dualar ederek yani iman ilacını kullanarak inşallah derecemi yükseltiyorum.(Ağlamak bana baklava gibi lezzet veriyor)
Bediüzzaman Said Nursi, risalesini şu cümle ile tamamlar:
Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub ( günahlarınızı affettiren kefaret) yapsın. Âmin, âmin, âmin.
Yazar Celal ÇELİK de: AMİN, amin, amin inşallah! Der.
Bediüzzaman Said Nursi Risaleyi şu ayetle noktalar:
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler." A'râf Sûresi,43. ayet)
Yazar Sevgili Celal ÇELİK, kitabını şu cümleyle bitirir:
Evet hastalık vererek beni gafletten uyandırıp imanla şereflendiren Allah’a sonsuz hamdolsun.
(Devam edecek)
Efkan VURAL
KAYNAK:
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder