30 Nisan 2013 Salı

ZARA - Duydum Ki Unutmuşsun

ZARA - Duydum Ki Unutmuşsun

Ben acizane iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisiyim.
Sanat müziğini çok seviyorum, dinlerken ruhum dinleniyor.
Hepimiz bu şarkıyı çok severiz.

Güfte: Turgut Yarkent
Beste: Selahattin Altınbaş
Makam: Muhayyer kurdi



Ben şunu çok merak ediyorum.
Biz aciz insanlar böyle güzel YORUM ve besteler yapabiliyorsak,
Rabbim o sonsuz ilmiyle kimbilir -EĞER CENNETİ KAZANIRSAK-
cennette ne makamlar ne besteler ne yorumlar ne güfteler hazırlamıştır.
Biz Rabbimizin yarattığı kuştan ilham alıp uçak yapıyorsak Allah kimbilir daha ne enstrumanlar ne sazlar ne sesler yaratacaktır.
GÜCÜ HERŞEYE YETENE ZOR MU?


Duydum Ki Unutmuşsun Şarkı Sözü

Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara

Bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı
Dizlerinin yerine dayasaydım taşlara

Hani bendim yedi renk hani tende can idim
Hani gündüz hayalin geceler rüyan idim

Demek ki senin için aşk değil yalan idim
Acırım heder olan o en
güzel yıllara
 

Zinayı normalleştirme belasına bulaşmak?



Zinayı normalleştirme belasına bulaşmak?

Cenneti, sonsuz saadeti hedefleyen genç evleninceye kadar sabredebilmek için nefsiyle savaş vermelidir.

-Soru: ‘Bu yeni nesil zinayı normalleştirdi. İnanın evlenecek hayat arkadaşımızı seçmede artık güvenimiz kalmadı. Adeta namuslu insan aslanın ağzında! Ne olacak halimiz? Ne yapacağız biz böyle?’

-Cevap: Üniversite öğrencisiyken şehevi arzuların baskısı altında kıvrandığım bir dönem yaşadım. Beyni ele geçirilmiş bir dev gibi her gün akşama kadar kendimle ve hayallerimle savaşıyor, tepinip duruyordum. Canıma tak ettiği bir gün öfkeyle mutfağa koştum, ocağı yaktım elimi tuttum ateşe! ‘Yan lanet olası nefis! Yan da beni ne pisliğin içerisine zorladığını gör!’ Yanınca acıyan elimi çektim, tekrar tuttum ateşe, tekrar, tekrar! Sonunda nefsim pes etti, sakinleşti, vazgeçti iğrenç isteklerden.

Bir köşeye yığıldım. Ben ki güya dindar bir insanım. Namazımı kılarım, dindar arkadaşların arasında yaşarım. Evimde televizyon yok, çevremde bakılası güzel kızlar yok ve ben bu haldeyim. Diğer genç kardeşlerimin halini düşününce de hıçkırıklara boğuldum: ‘Ya Rabbım peki şu şeytanın hükmettiği yerlerde gezinen bu gençlik zina felaketinden nasıl korunacak. Bu ne zor bir savaş böyle! Nasıl da güle oynaya basit bir zevke cenneti satıp cehennemi satın alıyoruz. Bu ne feci bir kaybediş!’

Geçenlerde bir kadının bir adamı öldürdükten sonra kestiği kafasını şehir meydanına attığını siz de okudunuz mu? Sonra bir kadın öz bebeğini halıda ezip öldürdükten sonra sobaya atmış. Dünyanın en şefkatli canlısı olan kadını bile dünyanın en zalim canavarına dönüştüren günah ne olabilir? İstatistikler bağırıyor ortalıkta: ‘Ey insanlık, yeryüzünün en büyük cinayet sebebi cinsel konulardır! İnsanlar en çok cinsel ahlakın dışına taşmak yüzünden birbirini öldürüyor yeryüzünde. Her yerde bu böyle.

Çünkü insan zina edince Allah'ın ve meleklerin laneti onu kuşatıyor. Yerden ve gökten öyle feci bir lanet yağıyor ki üzerine, derhal tövbe edip yana yakıla Rabbine dönmezse, sonunda öz evladı dahil, önüne çıkan her engeli öldüren bir canavara dönüşüyor.

Zinadan korunmanın tek yolu, zinaya giden yoldan uzak durmaktır. Melek bile olsa, zinanın yanında dursa içine girer. Allah emreder: “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 32) Zinaya yaklaşmaktan uzar durmanın ilk adımı da gözü ve hayali harama bakmaktan alıkoymaktır: Allah “Gözlerini haramdan korusunlar.” (Nur, 30) buyurmuştur. Zina edenin de etmeyen kimseyle evlenmesini yasaklamıştır. (Nur, 3)

Cenneti, sonsuz saadeti hedefleyen genç evleninceye kadar sabredebilmek için nefsiyle savaş vermelidir. Enerjisini büyük ideallere harcamalı, gözlerini ve hayalini haramdan sakındırmalı, en küçük bir eğilimi ciddiyetle reddetmeli ve böylece haramla ilgilenmeye fırsat bırakmamalıdır. Tövbe, dua ve zikirle de kalbini kalelerle çevrelemelidir. Başaramıyorsa, maddi şartlar ne olursa olsun derhal evlilik sığınağına girmelidir. En nihayet, kirli bir evliliktense temiz bir bekarlıkla cennete ulaşmayı dilemelidir.

Not: Malumdur ki zina, insanların Allah indinde geçerli bir nikaha dayanmaksızın mahrem ilişkiye girmelerine deniyor."

 
Dr. Muhammed Bozdağ

Bol Sadaka Vermenin Yolu


Bol Sadaka Vermenin Yolu

Turgay Kızılkaya
Turgay Kızılkaya
Facebook Twitter



İslamiyet o kadar güzel ki…

Her günün başında hesabımıza yatan 24 altınımızın her kuruşunu ibadet ile harcayabilmek mümkün. Birçok örnek var bu konuda, yalnız birinden bahsetmek istiyorum.

Öyle kolay ve keyifli bir amel ki bu; hem bize, hem çevremizdeki insanlara gayet olumlu etkiler yapıyor.

Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam buyurmuşlar:

Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır. (Camiü’s-Sağir)

Sadakanın kolaylığına bakar mısınız?

Tebessüm halinde olduğumuzda, yüzümüze değen gözler adedince sadaka vermek ne güzeldir. Gülümse, gözler sana değsin ve sadaka sevabını kap. 

Bu kadar keyifli, bu kadar kolay bir sadaka daha da verilmemiştir herhalde. 

Belki cebimizdeki parayı sadaka olarak vermek zor gelebilir, ama tebessüm etmek hiçte zor değil.

Somurtan insan iç karartıcı ne kadar kötü bir görüntü oluşturur. İnsanın adeta alemini karartır.

Oysa gülümsemek Muhammedi bir davranıştır, ne güzeldir...

Sahabe Efendilerimizden Abdullah bin Haris (r.a.) şöyle demiştir:

“Resulullah’dan (s.a.v.) daha çok tebessüm eden birini görmedim.” (Tirmizi)

Öyleyse ümmetine asık suratlılık yakışmaz. O’nun (a.s.m.) Ümmeti asık suratlı olamaz. Kahkaha ile tebessümü ayırt edebiliyoruzdur eminim. 

Ahir zaman Peygamberine (a.s.m.) benzemeye çabalıyoruz, fazla söze ne hacet? 

Bol tebessümlü, bol sadakalı günler bizim olsun. :)


Kaynak : Risale Ajans

29 Nisan 2013 Pazartesi

HEKİMOĞLU İSMAİL DİYOR Kİ:

HEKİMOĞLU İSMAİL DİYOR Kİ:

Ben eşimle görücü usulü evlendim.. 

Ailem ne kadar evlenmem için zorlamış olsa da ilim için, hizmet için, hatta tahsil için evlenmemem gerektiği inancındaydım.
 
Amma Efendimiz (sas) buyurmuş ki: "İmkân bulanlarınız evlensin; çünkü gözü ve iffeti en iyi koruyan evliliktir.."
 
O halde öyle bir evlilik yapmalıydım ki, evliliğim beni hizmetten men etmemeliydi.
Konuyu Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’ne(K.S) açtım. O da dedi ki:

“Evladım, tesettürüne dikkat eden bir hanımla evlen."

Tesettürlü bir hanımla evlendim. Hanıma daha ilk günden dedim ki:

"Erkeğin hanımından istediği, itaattir. Ben senden bana itaat etmeni istemiyorum.
Haramlardan kaçabildiğin kadar kaç, helal dairede sana sınır yok."

Hanıma akla yakın, kendini baskı altında hissetmeyeceği bir teklifte bulununca,
o da bu teklif karşısında rahatladı.

Aldığımız bu kararla aile hayatımız 50 senedir devam ediyor...


- Yazar Hekimoğlu İsmail-


 
 

Tevekkül etmek


Sevgili dostum ve komşum ilahiyatçı Efkan Vural hocamın Trabzon Of gazetesinde yayınlanan bir yazısı aşağıdadır.
 
Çok bilgilendirici ve anlaşılır güzel bir yazı. Sevgili hocama teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun.
C. Çelik
*****
 
Tevekkül etmek
 
Her hangi bir iş konusunda gerekli olan ne varsa hepsini yerine getirdikten sonra, Allah’a güvenme ye ve işin sonucunu O’ndan beklemeye dinimizde tevekkül denir.

Peygamberimiz, kendilerini ziyarete gelen bir kişiye:
-Deveni ne yaptın, diye sorunca O kişi:
-Allah’a tevekkül edip dışarıya salıverdim, diye cevap verdi.Peygamberimizde :
-Deveni sağlam bağla da sonra tevekkül et, buyurdu.




Sevgili Peygamberimizin bu buyruğu hepimize bir uyarıdır. Yaptığımız işlerde bulunduğumuz görevlerde üstlendiğimiz sorumluluklarda üzerimize düşen her şeyi en güzel bir biçimde yerine getirmeliyiz.

Tevekkül etmeyi iki konuda örnek vererek açıklamak istiyorum. Bunlardan birincisi vatanımızı korumak ve düşman saldırısına karşı koymak için önceden yapılması gereken her şey yapılmalı, devlet olarak savunma sanayimizi geliştirmeliyiz, bu konuda bilim adamlarımıza destek vermeliyiz ve gerekli donanımları hazırlamalıyız. Askerimizi gelişen en son teknoloji ile yetiştirmeliyiz. Ordumuzun ve milletimizin inancını, moralini yüksek tutmalıyız. Bu ve benzeri çalışmaları yaptıktan sonra başarıyı Allah’tan beklemek ve O’na güvenmek tevekkül anlayışına uygun olur.

Tevekkül etmeye başka bir örnekte hayatımızın bir parçası haline gelen sınavları verebiliriz. Her yıl yüz binlerce gencimizin girmiş olduğu üniversite sınavları öncesi yapılması gereken çalışmaları zamanında ve tam olarak yerine getirenlerin başarıya ulaşması mümkündür.Çalışmadan,uğraşmadan,yorulmadan başarıyı yakalamak imkansızdır.

24 Mart YGS sınavı öncesi TV kanallarında ana haber bültenlerinde “anneler babalar türbelere koştu, artık iş duaya kaldı” Haberini duymuşsunuzdur. Haberi duyduğum da tevekkülü iyi anlamamız gerektiğini düşünmüştüm. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki türbelerden ve ölülerden asla yardım beklenmez, dinimizde yardım yalnız Allah’tan istenir. Sınavlara hazırlanan gençlerimiz öncelikle başarıya inanarak düzenli ve planlı bir şekilde çalışmaları gerekir.Yeteri kadar konulara çalışıp,bol bol konu testleri çözerek eksik oldukları konuları belirleyerek öğretmenlerinden yardım alarak eksikliklerini gidermelidirler.Ellerinden gelen her şeyi yaptıktan sonra başarıyı Allahtan beklemek, dinimizde doğru bir davranış olur.

Yüce Allah’a yaptığımız dualarda samimi olursak üzerimize düşen görevi en iyi bir şekilde yapmamız gerektiğini anlarız ve ona göre önceden çalışmalarımızı planlı ve ciddi bir şekilde yaparız. Sonrasında da Allahtan yardım isteye biliriz.

 

İşte bu davranışımız; peygamberimizin “ deveyi bağla sonra tevekkül et” sözüne ve dinimizin tevekkül anlayışına uygun düşer.

 
Efkan Vural
 

http://blog.milliyet.com.tr/tevekkul-etmek/Blog/?BlogNo=410908


Din kardeşini sevmek


 
 
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görevlendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:

– Nereye gidiyorsun? dedi. Adam,

– Şu (ileriki) köyde bir din kardeşim var, onu ziyârete gidiyorum, cevabını verdi. Melek:

– O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var? dedi. Adam:

– Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyâretine gidiyorum, dedi. Bunun üzerine melek:

– Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim, dedi.”

 
riyazussalihin 362