YOKSULLARI DOYURMAK
Ebu Hureyre anlatıyor:
“Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, ben bazen açlıktan karnımı yere dayar, bazen de mideme taş bağlardım. Bir gün sahabilerin geçtikleri yol üzerine oturmuştum...
Resulullah (s.a.) benim yanımdan geçti ve beni görünce gülümsedi. Kalbimden geçeni yüzümden anladı ve:
“ Ebu Hureyre!” dedi.
Ben: Buyurunuz, yâ Resulallah, dedim.
Resul-i Ekrem: “ Beni takip et” buyurdu ve yoluna devam etti.
Ben de peşinden yürüdüm. Hz. Peygamber evine girdi, ben de girmek için izin istedim, izin verdi, içeri girdim. Bir kap içinde süt buldu ve: “Bu süt nereden geldi?” diye sordu.
“Falan erkek veya falan kadın onu size hediye etti” dediler.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem: “Ebu Hureyre!” diye seslendi.
Ben: “Buyurunuz, yâ Resulallah” dedim.
“Suffe ehline git, onları bana çağır” buyurdu.
Ben “Suffe ehli İslam’ın misafirleriydi. Onların ne sığınacak aileleri, ne malları, ne de bir kimseleri vardı.
Peygambere bir sadaka geldiğinde onlara gönderir, kendisi ondan hiçbir şey almazdı. Şayet bir hediye gelmişse ondan bir parça alır, kalanını onlara gönderir, böylece gelen hediyeyi onlarla paylaşmış olurdu.
Hz. Peygamber’in Suffe ehlini davet etmesi hoşuma gitmedi.
Kendi kendime:
“Bu süt, Suffe ehli arasında kime yetecek ki! O sütü içmek suretiyle kuvvetlenmeye ben daha çok hak sahibiyim. Oysa onlar geldiğinde Resulullah bana emreder, ben de onlara veririm; belki de o sütten bana kalmaz. Fakat Allah’ın ve Resulü’nün emrine itaat etmemek de olmaz.” diye düşündüm.
Neticede gittim ve kendilerini davet ettim. Onlar bu daveti kabul ettiler ve girmek için izin istediler.
İzin verildi, içeri girip oturdular.
Hz. Peygamber: “Ebu Hureyre!” diye seslendi.
Ben: “Buyurunuz, yâ Resulallah” dedim.
“Al, onlara ver!” buyurdu.
Ben de süt kabını aldım ve gelenlere onu sırayla vermeye başladım. Kabı alan kanıncaya kadar içiyor, sonra geri veriyor, ben bir başkasına veriyordum; o da kanıncaya kadar içiyor sonra geri veriyordu. En sonunda kabı Nebî’ye verdim.
Topluluğun hepsi süte kanmışlardı. Resulullah kabı alıp elinde tuttu ve bana bakıp gülümsedi. Sonra:
“Ebu Hureyre!” dedi.
“Buyurunuz, yâ Resulallah!” dedim.
“Bir ben kaldım, bir de sen” buyurdu.
“Doğru söylediniz, yâ Resulallah” dedim.
“Otur da iç.” buyurdular.
Ben de oturdum ve içtim. Sonra yine: “İç, iç.” buyurdu. Yine oturdum ve içtim.
Resul-i Ekrem durmadan: “İç, iç” buyuruyordu.
Sonunda ben: “Hayır. Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, artık içecek yerim kalmadı” dedim.
“Bana ver” buyurdu. Kabı Resul-i Ekrem’e verdim, Allah Teâlâ’ya hamdetti, besmele çekti ve kalan sütü kendisi içti. (Buhari, Rikak, 17).