HIRA”DAN (HAYATA BAKMALI) “EHAD” TEMİZLİĞİ YAPMALI |
Ruhların haz bulması, insanın kemal noktasına ulaşması, hayatın değerinin anlaşılması için Cebelunnur(ilk vahyin indiği dağ) da Hakk’ın ismi ile başlayan “oku” sesine kulak verilmelidir. Hıradan gelen sese kulak vermek vahyin terbiyesinde hayat bulmaktır. Ruhun nurunun ortaya çıkması ve hakkın tecellisinin insanda hayat bulması için vahyin terbiyesine her zaman ihtiyaç vardır.
İnsan, Hıradan hayata baka bildiğinde yaşamı boyunca sevginin, muhabbetin, dünya ve Ahiret güzelliklerinin ruh dünyasında bir değer oluşturacaktır. İnsan, Hıradan hayata baktığında, yaşamın huzurlu kaynağını bulmuş olacaktır. İnsan değerli oluşunun farkına varacaktır.
Cebelunnur da başlayan vahyin temeli ilk aşama da Mekke de sıkıntılı hayatın geçmesine sebep olmuştur. Mekke de ki bu sıkıntılar doğum sancısıdır. Bu sıkıntılar, tadın, lezzetin ve olgunlaşmanın zirveleşmesine sebep olmuştur. Bu mücadele görünüş de hakkın mengenede sıkışması gibi gözükse de Asr-ı Saadette şerrin ardından nice hayırların var olduğu zamanla ortaya çıktığını görüyoruz.
Hırada başlayan hakkın sesi yirmi üç yıllık mücadelenin sonunda Efendimiz (S.A.V.)’in örnekliği ve rehberliğin de tüm dünyayı kuşatmıştır. Zahmet, meşakkat ve her türlü ıstırapla başlayan hakkın sesi neticede tüm ruh ve bedenleri kapsar hale gelmiştir. İnsan Hakk’ın Kelamın da kendisini bulmuş ve değerli olduğunun farkına varmıştır.
Hırada başlayan Hak sese kulak veren putların gölgesinden “Ehad”ın terbiyesi altına girmek isteyenlere set çekilince ruhun gerçekliği ortaya çıkmış ve “Ehad”ın terbiyesi daha ağır basmıştır. Bu terbiye Bir yanda Hakk’ın yolun(Allah’ın yolu)da giden “Ehad”’e inanmış neferler ile bir yanda da şer yolunda(Şeytanın yolu) ve putların gölgesin de Şeytan-i yola çıkanların mücadelesidir. Bu mücadele türlü işkence ve zulümlere rağmen hakkın sesini tutup kaldıran ve gönüllerini put kirlerinden arındırmak için “Ehad” temizliği yaparken şeytani nefesler ve hevesler her türlü aymazlığı ortaya koymuş olsalar da “Ehad”ın dirilttiği kalbe asla zarar veremediler/veremezler de.
“Ehad” yolculuğu gönülleri ve bedenleri temizleyerek insanın şeytani arzu ve inanışlardan, heva ve heveslerden arındırır/arındırmaya devam ediyor.
İnsanın Batıl yönü ve batıl davalar şeytani yön taşır ve insanın ruhunu kirletir ve insanı insanlığından çıkartır. Hıranın sesine kulak veren “Ehad” temizliği yapan her gönül dirilir. Hak her zaman galip olur, batıl ise her zaman yok olmaya mahkûmdur. Tarihimizin sayfaları batılın yok oluşu ile doludur.
Hıra da başlayan yirmi üç yıllık zaman dilimini iyi değerlendirmemiz ve o dönemi iyi anlamamız gereklidir. Günümüz de ki her şeyin çaresi ve devası Asr-ı Saadette olduğu görülecektir.
Mekke insanın Hıradaki sese kulak vermesinin ardından ashabın olgunlaşması ve “Ehad”ı derinleştirilmesi için her türlü zulme karşı koymanın merkezidir. Rabbimiz buyuruyor ki” zorluktan sonra kolaylık vardır. Gerçekten zorluktan sonra kolaylık vardı” emri ilahisinin hayatımızı kapsar bir şekilde Hıradan yola çıkanlar zahmet görseler de Sevr de korunacaklar, Medine de hayat bulacaklar, zorluktan sonra kolaylık bulacaklardı ve öylede olmadı mı?
Çeşitli zulüm ve işkenceler ile Mekke’den hicret etmek zorunda bırakılanlar sonra zamanla olgunlaşıp kemale erince vakarla ve mütevazilikle gönülleri ve Mekke’yi feth edeceklerdi/etmediler mi? Çünkü Rabbim zorluktan sonra kolaylık vardır buyurdu. Hakk’ın Kelamı her zaman tecelli edeceği gibi vahyin başlangıcından, vahyin son bulmasına varıncaya kadar ve sayılamayacak kadar da Hakkın Kelamı tecelli etmiştir/ tecelli edecektir.
Vahyin Hıradan çağlara ve nesillere seslenişi Alemlere merhamet olarak gönderilen Nebi (S.A.V.) de hayat bulması ile insan ahir zamanda büyük şerefle şereflenmiştir. Hak dava yolcuları yirmi üç yıllık risalet dönemini iyi değerlendirdi mi Mekke dönemi zorlukların zirvesi ve meşakkatlerin merkezi ve “Ehad”ın temizliğidir.
Hak dava Hırada “oku” emri ile başlar ve devamında “Ehad” temizliği yapar. İslam’ın ilk dönemi Vahyin yerleşmesi ve putları kırılması ve insanın huzurlu yaşam ilkelerinin hayat bulması zamanıdır.
“Oku” emri ile başlayan ve ardından “Ehad” temizliği yapan dinin mensupları olarak hayatımızın her safhası Mekke ve Medine gibi değil midir? Ferdi yaşam ve toplumsal yaşam her daim hak ve batıl mücadelesi ile karşı karşıyadır ve kıyamet kopuncaya kadarda bu böyle olmaya devam edecektir. Kimileri Habil olacak kimileride kabil, Kimileri Muhammedi duruşta, Kimileride Ebu Cehil duruşunda olacaklardır. Kimi zaman zorluk kimi zamanda iyilik ve kolaylık olacaktır. Asıl olan ise Hak davanın neresinde olduğumuzun farkına varmak, nerede ve ne şekilde istihdam ediliyoruz bunu iyi anlamaktır.
Bismillah ile Hıradan okumaya başlamalı ve “Ehad” temizliği ile her halimizi temizlemeliyiz ki Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış olalım.
MAKKE-İ MÜKERREME: AZAMETİN VE MEŞAKKATİN MERKEZİ
Efendimiz (S.A.V.) dönemin de Mekke zorlukların ve meşakkatin merkezi idi ve günümüzde de Mekke güç yetire bilenlerin gideceği azametin olduğu yorulmanın ve terlemenin merkezidir. Mekke “الْعُسْرِ” zorluğun ve meşakkatin merkezidir. Mekke Aynı zamanda hazzın ve lezzeti merkezidir. Hiradan bakarsan Mekke’ye vira bismillah dersin her zor gelen amellere ve işlere. Günümüzde de Kabe-i Muazzama “Ehad” temizliğinin zirve noktasıdır.
MEDİNE-İ MÜNEVVERE: YUMUŞAKLIĞIN, HUZURUN VE MUHABBETİN MERKEZİ
Efendimiz (S.A.V.) döneminde Medine kolaylıklar yurdu ve medeni bir şehirdi. Medine, muhacirlere kol kanat geren şehirdi. Mazlumların, gariplerin, kimsesizlerin ve yolunu şaşırmışlarım şehri idi Medine-i münevvere ve İslam Efendimiz (S.A.V.) ile beden bulduğu hayat bulduğu, İslam’ın coştukça coştuğu şehrin adıdır Medine. Medine yumuşaktır. Medine ana kucağı ve dert otağıdır. Tüm dertlilerin dertlerinin çözüldüğü merkezdir. Medine İslam’ın kökleştiği ve insanın değerli olduğunun ve ötekileştirmenin olmadığı bir şehirdir. Medine “يُسْرًا” kolaylıklar şehridir. Bu günde hac veya umreye gidenler Medine de Efendimiz (S.A.V.)’in şefkati içerisinde kendilerini hissettikleri Şehr-i emindir. Medine; Mekke de susamışların susuzluğunu giderdiği mübarek şehirdir.
Medine sanki doğup büyüdüğün şehir gibidir ana yüreği baba ocağı gibidir. Medine’ye giren yalnızlık hissetmez burukta olmaz. Sanki evine gelmişsin gibi Muhammedi nur ana şefkati gibi etrafın sarmıştır. Medine insana sakinlik, duruluk verir ve sanki her şeyden emin ol dercesine El- Emin isminin terennümünü emin belde de yaşar insan. İnsan hep burada kalsan ve buradan ayrılmasam der, bu insanın kalbi derinliklerinden gelen bir sestir. İnsan Medine de içini saran mutluluk ve huzurdan dolayı Medine sokaklarında veya Ravza’nın her hangi bir kenarında insan kendisine ne oluyor bana bu huzur nedir diye sorar.
Haremeyn vahyin ışığının tüm zamanlarda insanlığa ışık kaynağı olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Emin YAVUZYİĞİT
Uzman İmam Hatip
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
|