31 Mayıs 2019 Cuma

ZEKAT NİÇİN VERİLİR?


ZEKAT NİÇİN VERİLİR?


 0

Zekat niçin verilir? Zekat vermenin hikmetleri nelerdir? Zekatın fazileti ve önemi…
Zekâtın hikmetlerini birkaç maddede özetleyebiliriz:
1) Zekât zenginle yoksulu birbirine yaklaştırır, zengin yardım etmenin sevincini yaşarken, yoksul da zengine karşı sevgi ve saygı duyar. Kıskançlıklar ortadan kalkar.
2) Zekât, çalışmaktan âciz olanlara normal bir hayat sürme imkânı sağlar. Toplumu yoksulluktan, devleti zayıflıktan korur. Allah’ın Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü yoksullar sebebiyle vay zenginlerin haline! Yoksullar şöyle diyecekler: Rabbimiz! Senin bize ayırdığın hakları vermemek suretiyle bize zenginler haksızlık ettiler. Allah Teâlâ şöyle buyuracaktır: “İzzet ve celâlim hakkı için, sizi kendime yaklaştıracağım, onları ise uzaklaştıracağım” Bundan sonra Hz. Peygamber: “Zenginlerin mallarında dilenen mahrûm olanlar için belli bir hak vardır” âyetini okumuştur. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 62; Meârîc, 70/24)
3) Zekât, kişiyi cimrilikten korur, cömert ve eli açık yapar, diğergamlık duygularını güçlendirir.
Servetinin bir bölümünü sırf Allah rızası için yoksul dindaşlarına veren ve buna karşılık onlardan bir şey beklemeyen kimse, sürekli olarak toplum yararını kişisel yararı üzerinde tutma alışkanlığını kazanmış olur.
4) Zekât malın bir şükrüdür ve Allah Teâlâ’nın gazabını söndürür. Gerçekte malı azaltmaz, bereketlendirir ve arttırır. Kur’ân-ı Kerîm’de; “Eğer siz şükrederseniz, mutlaka verdiğim nimetleri arttırırım” (İbrâhim, 7) buyurulur. Malın zekâtını vermek, baharda üzüm bağlarından fazla filizleri temizlemeye benzer. Bunlar temizlenmezse bütün çubuklarda gelişen üzüm salkımlarını kök besleyemez, salkımlar zayıf ve verimsiz kalır. Zekâtı verilmeyen servetin durumu da bunun gibidir.
5) İnsan sosyal bir varlıktır. Toplum dışı kalarak yalnız başına yaşamını sürdürmeye insan yaratılışı ile çelişir. Diğer yandan toplum bir bütündür. Herkes gelir ve kazanç elde etmede birbirinden yararlanır. Bu yüzden de meydana gelen servetlerde, başkalarının hakkı bulunur. Zenginin servetinin meydana gelmesinde, içinde yaşadığı toplumun katkısını kim inkâr edebilir? Böyle bir çevrede değil de dağın başında tek başına yaşasaydı bu servet meydana gelir miydi? İşte bütün nimetleri veren Allah’a şükür ve içinde yaşadığı topluma teşekkür borcu zekât emrine uymakla ödenmiş olur.
6) İnsanın mayası toprak olduğundan, toprağın suyu emip tutması gibi insan da malı tutma özelliği vardır. Toprağın aldığı rutubetle bitki bitirmesi gibi, insanın başkalarına vermek suretiyle, cimrilik duyguları azalır. Binaenaleyh zekât, en az alan kadar, veren için de yararlıdır.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları




31.05.2019 Tarihli Diyanet Cuma Hutbesi: KADİR GECESİ: KUR’ÂN İLE ŞEREFLENEN GECE


31.05.2019 Tarihli Diyanet Cuma Hutbesi: KADİR GECESİ:  KUR’ÂN İLE ŞEREFLENEN GECE
 
 
Muhterem Müslümanlar!
 
Ramazan-ı şerifin sonuna yaklaştığımız bu mübarek Cuma gününde Rabbimizin şu ayetlerine dikkat kesilelim: “Şüphesiz, biz Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrâil o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”1 

Bu muazzez Cuma vaktinde Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in müjdesine ümit bağlayalım: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihyâ ederse geçmiş günahları affolunur.”2


Aziz Müminler!

Bu gece inşallah Kadir gecesini idrak edeceğiz. Kadir gecesi, insanı Rahman’ın affıyla, insanlığı Kur’an’ın aydınlığıyla buluşturan eşsiz bir gecedir. Bu müstesna zaman diliminin kadr ü kıymetini bilen ve onu ihya etmek isteyen her mümin, elbette öncelikle Kur’an’a yönelmelidir. Kur’an-ı Kerim’i güzel okumanın, en güzel biçimde anlamanın ve yaşamanın hayatın ana gayesi olduğunu bir defa daha hatırlamalıdır. Ömrümüzü Kur’an ile aydınlatmak ve bereketlendirmek istiyorsak Kadir Gecesi bunun tam zamanıdır.

O halde geliniz! Bu gece vesilesiyle Kur’an-ı Kerim’in hidayete ve hakikate davet eden ayetlerinden bazılarını birlikte tefekkür edelim.     
                                                                “Bilinmelidir ki hâlis dindarlık yalnız Allah için olanıdır.”3  İnsanın boşuna yaratılmadığı gibi, yaratıldıktan sonra da başıboş bırakılmadığını idrak eden bir Müslüman, yalnızca Allah’a kulluk eder. Her türlü kibir ve gösterişten uzak durur, ihlas ve samimiyet içinde yaşar. İman ederek verdiği sözü, ibadetleriyle ve Kur’an ahlakıyla hayatına yansıtır.
                       “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”4 Müslüman, hayatın her alanında Sevgili Peygamberi Muhammedü’l-Emîn’i model alır ve onun gibi dürüst olur. İstikametten, hak ve hakikatten asla ayrılmamaya gayret eder. Yalanın, iftiranın ve ihanetin imanla asla uyuşmayacağını bilir. Doğruluktan ödün vermez.  “

Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.”5 Canımız, malımız, ailemiz bize emanettir. Bitkisiyle, hayvanıyla, suyuyla, toprağıyla tabiat bize emanettir. Yeryüzünün adaletle, barışla, iyilikle imarı ve yönetilmesi bize emanettir. Erdemli bir Müslüman emanetleri ehline verir, adaleti ayakta tutar.      
                                                      “Ey iman edenler! Akitlerinizin gereğini yerine getirin.”6                Mümin, adı üstünde güvenilen kimsedir. Söz verdiğinde sözünde durur. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ettiği gibi insanlarla
yaptığı sözleşmelerin de gereğini îfâ eder. Mümin bilir ki, konuştuğunda yalan söylemek, verdiği sözde durmamak ve emanete hıyanet etmek münafığın alametleridir.

 “Ey iman edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticaret dışında mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Kendinizi helak etmeyin.”7 Müslüman rızkını helal yollardan temin eder, ticaretine haram bulaştırmaz. Hırsızlık, gasp, rüşvet, faizcilik, tefecilik, kumar, fâhiş fiyat, aldatma gibi bâtıl yollara tevessül etmez.

“Hani Rabbiniz şöyle bildirmişti: ‘Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.’”8 Allah’ın sayısız nimetiyle hayatını sürdüren mümin, elindeki imkanları Rabbinin rızasına uygun şekilde kullanır. Servetin şükrü infak etmek, ilmin şükrü bilgiyi insanlığın yararına kullanmak, sağlığın şükrü ise iyilik ve ihsan yolunda hizmet etmekle olur. 

                “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın.”9 Müslüman, bugün ne ektiyse yarın onu biçeceğini, bu dünyanın bir de ahireti olduğunu bilir. Elinde fırsat varken âhiret yurdu için nasıl bir hazırlık yaptığını kendisine sorar. Ebedi kurtuluşa ermek için Kur’an’ın çizdiği yolda yürürken, hedefini ahiret mutluluğu olarak belirler.


Aziz Müslümanlar!

Kadir gecesini, ancak Kur’an’ın kadrini, kıymetini bildiğimiz müddetçe ihyâ etmiş oluruz. O halde Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu bu geceyi fırsat bilerek zihnimizi ve gönlümüzü Kur’an’a bağlayalım. Kur’an’ı daha çok okuyalım, anlamak için emek verelim, yaşamaya ve yaşatmaya gayret edelim. Kadir gecesini kendimizi muhasebe edebileceğimiz, günahlarımızdan af ve mağfiret dileyeceğimiz bir fırsat olarak değerlendirelim. Ömrümüzün tamamını bereketlendirmek için her gecenin kadrini, her nimetin kıymetini bilelim. Böylelikle bin aydan daha hayırlı olan bu lütuf ve ikram gecesinin feyzinden istifâde etmiş olalım.


Muhterem Müminler!

Hutbemi bitirirken önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bayrama kavuşmamıza sayılı günler kaldı. Birçoğumuz bugünden itibaren bayramı sevdiklerimizle geçirmek için yola çıkacağız. Gidiş ve dönüş yollarındaki yoğunluk her zamankinden daha fazla dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Zira yaşanan trafik kazaları bayram sevincimizi hüzne dönüştürmekte; millet olarak hepimizin yüreğini dağlamaktadır. Hız ihlali, hatalı sollama, yakın takip, yorgunluk gibi sebeplerle meydana gelen kazalarda nice insanımız, nice kardeşimiz can veriyor. Nice ocaklar sönüyor. Bu noktada bütün kardeşlerimizi trafik kurallarına uymaya, sabırlı, anlayışlı ve dikkatli davranmaya, birbirimizin hak ve hukukuna saygılı olmaya davet ediyorum.                                                           
 

1 Kadîr, 97/1-5.
2 Buhârî, Fadlu Leyleti'l-Kadr, 3.
3 Zümer, 39/3.
4 Hûd,11/112.
5 Nisâ,4/58.
6 Mâide 5/1.
7 Nisâ,4/29. 
8 İbrâhim,14/7.
9 Haşr, 59/18.
 
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

http://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/Sayfalar/HutbelerListesi.aspx



Efkan VURAL - Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)- 39


Efkan VURAL - Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)- 39

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-39
                      

                                                                   HÂFID
 
Allah’ın isimlerinden biri de el-Hafid’dir.
El-Hafid, alçaltan zillete düşüren demektir.
 
Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan… Allah Teâlâ, istediği kulunu yukarıdan aşağı indirir.  Şan ve şeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bunu çok defa, kendisini tanımayan, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyip büyüklük taslayanlar ve hak, hukuk tanımayan zâlim zorbalar hakkında tecellî ettirir, Yüce yaradanımız…
 
Allah, bu dünyada ve ahirette mü’min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltandır. Allah, dilediği kulunu indirir, dilediğini de yükseltir. Kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi ve yoksullaşması Allah’ın elindedir. Bil ki, asıl alçaltılmış kimse; ilâhi başarı ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan, nefsinin isteklerine yenilen, Rabb’inden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb’ine dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu kimse terk edilmişlikle karşılık bulmuştur.  Kul daima meşgul ve sıkıntı içinde yaşar.
 
Allah Teâlâ, kâfirleri, zâlimleri, zorbaları,zalimleri alçaltır; mü’minleri,iyilik yapanları yükseltir. İstediği kulunu yukarıdan aşağıya indiriverir. En yüksek mertebelerden en aşağı mertebelere indiriverir. Allah’ın düşürdüğünü hiç kimse yükseltemez, yükselttiğini de hiç kimse alçaltamaz.
 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
“O, alçaltır, yükseltir.” (Vâkıa Suresi,3. Ayet)
 
Bu ayette,kıyametin hem alçaltıcı hem de yükseltici olduğu (hâfıda, râfia) ifade edilmektedir. Müfessir Taberî, buradaki alçaltma ve yükseltme kavramlarının, “dünyada böbürlenerek gerçeği kabul etmeyenleri cehenneme düşürme, hakkı benimseyenleri de Allah’ın rahmetine ve cennetine yüceltme” mânasına geldiğini söyler.
 
 (Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 
 (Devam edecek)

--


KADİR GECESİ

KADİR GECESİ


 0

Kadir Gecesi nedir? Kadir Gecesi ne yapılır? Kadir Gecesi duası nedir? Kadir Gecesi namazı nasıl kılınır? Kadir Gecesi alametleri nelerdir? Kadir Gecesi’nde yapılacak dua ve ibadetler ile Kadir Gecesi hakkında bilinmesi gereken herşey…
2019 Kadir Gecesi Ne Zaman? Ramazan ayının en kıymetlisi Kadir Gecesi, bu yıl 31 Mayıs 2019 Cuma gününü 1 Haziran Cumartesi gününe bağlayan geceye denk geliyor. 31 Mayıs 2019 Cuma Kadir Gecesi olarak idrak edilecek.
KADİR GECESİ NEDİR?
Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilen, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) ekseriyetle son 10 gecede arayınız buyurduğu, Kur’an’ın Allah (c.c) tarafından Cebrail Aleyhisselam aracılığıyla Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed -sellallahü aleyhi ve sellem-‘e vahyedilmeye, indirilmeye başlandığı gecedir.
Ayet-i Kerime’de şöyle buyurulur:
“Biz onu Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Meleklerle Ruh o gece Rabblerinin izniyle her iş için iner de iner. Tam bir esenliktir o gece, tâ tan yeri ağarıncaya kadar.” (Kadîr sûresi, 1-5)
“Biz Kur’an’ı kutlu bir gecede indirdik.” (Duhân sûresi (44), 3)
Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği Kadir Gecesi, bu âyette “kutlu (mübârek) bir gece” olarak tanımlaktadır.
KADİR GECESİ DUASI
Peygamber Efendimiz’in bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nde okumamızı istediği duâ…
Âişe (r.a.) şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Resulü! Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl duâ edeyim? diye sordum.

kadirduasi

-Okunuşu: “Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü anni.”
– “Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye duâ et” buyurdu. (Tirmizî, Daavât 84. Ayrıca bk. İbni Mâce, Dua 5)
KADİR GECESİ’NDE NE YAPILIR?
Kadir gecesinde yapılacak dua ve ibadetler hakkında geniş bilgi için tıklayınız…
KADİR GECESİ NAMAZI NASIL KILINIR?
Kadir Gecesi namazı nedir? Hadis-i şerifler ışığında Kadir Gecesi namazının kılınışı için tıklayınız..
KADİR GECESİ ALAMETLERİ NELERDİR?
Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu belirleyen ipuçlarını veren hadisi şerifler için tıklayınız…



30 Mayıs 2019 Perşembe

Neden yeniden dirileceğiz?


5 yıl önce yazmışız:

http://celal1973.blogspot.com/2014/01/neden-yenidendirilecegiz-birkac-yl-once.html

***********************

Neden yeniden dirileceğiz?
 


Birkaç yıl önce Facebook’tan bir arkadaşımın paylaştığı videoda bir sohbet izledim. Sohbetin konusu Haşir yani kıyametten sonra yeniden diriliş idi. 


 


O sohbette Uğur Akkafa bey, Bediüzzaman Said Nursi’ye ait Sözler isimli eserinde yer alan 10. Söz’den, diğer adı Haşir Risalesi’nden alıntılarla konuyu anlattı. Ben çok az kısmını anlattım. Genişçe bilgi için Onuncu Söz’ü okuyabilirsiniz, dedi.


 


İŞTE O SOHBET:




 


Ben tamamını anlayamasam da Onuncu Söz’ü okudum. Çünkü aşina olmayanlar için Risale-i Nur’un dili biraz ağırdır. Zaten sanırım bu sohbetler ile Risale-i Nur’da yer alan bu tür elmastan kıymetli iman hakikatlarını anlaması kolay oluyor.


 


Bu yazıda sizlere inşallah Haşir Risalesinden ve defalarca dinlediğim o sohbetten öğrendiğim bilgilerden sadece bazılarını aktaracağım. Çünkü yazı uzun olmasın. Yazının sonunda neden yeniden dirileceğimizi hepberaber düşüneceğiz inşallah...


 


Çünkü islam tarihinde pek çok alim, akıl bu yolda yürümez, demişler. Ama Risale-i Nur bu konuyu aklımıza kabul ettirmiş. Hatta 1940 larda bu onuncu sözü okuyan zeki bir din düşmanı hayranlığını gizleyememiş.

 

          Birinci Suret: Hiç mümkün müdür ki: Bir saltanat, bâhusus (özellikle) böyle muhteşem bir saltanat, hüsn-ü hizmet (güzel işler) eden mutilere (itaatkar) mükâfatı (ödül) ve isyan edenlere mücazatı (ceza) bulunmasın. Burada yok hükmündedir. Demek başka yerde bir mahkeme-i kübra (büyük mahkeme) vardır.

 

İkinci Hakikat: Hiç mümkün müdür ki: Gösterdiği âsâr (eserler) ile nihayetsiz (sınırsız) bir kerem (cömertlik) ve nihayetsiz bir rahmet ve nihayetsiz bir izzet ve nihayetsiz bir gayret sahibi olan şu âlemin Rabbi; kerem ve rahmetine lâyık mükâfat, izzet ve gayretine şayeste mücazatta bulunmasın.

 

Yazıyı uzatmamak için sekizer tane suret ve hakikatten sadece birer tanesinin az kısmından bahsedeceğim. İnşallah akıl ve mantığa uygunluğunu anlayacağız...

 

Nasıl başlıyor, Hiç mümkün müdür ki... Bu söz müthiş uyarıcı bi sözdür. Mesela hakkımızda bir dedikodu çıksa; benim geçmişimi, konuşmalarımı bir düşün, benim bu işi yapmam hiç mümkün mü ya... deriz. Yani mümkün değil anlamında...

 


İkinci hakikatte Bediüzzaman hazretleri Allah’ın dört özelliğinden bahsediyor:

1-2 Nihayetsiz bir kerem ve rahmet sahibi - Sonsuz cömert ve merhametli

3-4 Nihayetsiz bir izzet ve gayret sahibi - Sonsuz namuslu, şerefli ve iş yapan

 

Devamında, işte böyle sonsuz cömert ve merhametli Allah, o sonsuz cömertliğine uygun bir ödül vermesin. Hiç mümkün müdür ki, diyor. Elbette vermemesi mümkün değil. Tabi ki verecektir demek, ama nasıl?

 

Bu kısacık dünya hayatında ölüm var, yaşlılık, hastalık, musibetler var. Burada o sonsuz kerem sahibi Rabbimizin nimetlerinin çok minik bir kısmını, o da sadece kısa bir süre 60-70 yıl görüyoruz. Adeta bu kısacık dünya hayatında sadece tadıyoruz.

 

İşte ALLAH, o sonsuz cömertlik ve merhametini göstereceği bir cennet yurdunu yaratması gerek. Bunun için de bizi yeniden diriltmesi ve sonsuz bir hayat vermesi gerekir.

 

Peki Allah’ın sonsuz cömert ve merhametli olduğunu nasıl anlıyoruz. Ne demişti ikinci hakikatte, Gösterdiği âsâr ile ... Evet kainattaki eserlerinden anlıyoruz.

 

Şu dünyanın gidişatına bakıyoruz, en zayıf, en aciz canlıdan, ta en büyük ve güçlü canlıya sürekli, en uygun rızık verilmesi Allah’ın merhametli olduğunu gösterir. Yani açlıktan ölen bir canlı yok... Afrika’daki açlar biz insanların açgözlülüğünden...

 

Karıncaya, kelebeğe, böceklere, çiçeğe, ağaçlara, serçeye uygun rızık verilirken, ineğe ot, aslana et, balinaya, yılana, file de uygun rızık veriliyor.  

 

En zayıf, en aciz mahluka en iyi rızkın verilmesi -bebekler ve elma kurtları gibi- O’nun kerem sahibi olduğunu gösterir. İkinci hakikatte güzel örneklerle diyor ki:

 

         Meselâ, bahar mevsiminde cennet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misal libaslar (elbise) ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaatıyla süslendirip hizmetkâr ederek onların latif (nazik) elleri olan dallarıyla, çeşit çeşit en tatlı, en musanna' (sanatlı) meyveleri bize takdim etmek; hem zehirli bir sineğin eliyle (arı’ya işaret) şifalı en tatlı balı bize yedirmek; hem en güzel ve yumuşak bir libası (elbise) elsiz bir böceğin eliyle (ipekböceğine işaret) bize giydirmek; hem rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak (tohuma işaret) ; ne kadar cemil bir kerem (güzel bir cömertlik), ne kadar latif bir rahmet eseri olduğu bedaheten (apaçık) anlaşılır.

 

(Devamı ONUNCU SÖZ - ikinci hakikat’te... Oklarla diğer sayfalara geçiş yapın... )


 

Evet böylece sonsuz ikram ve rahmet sahibi olduğunu anladık. Peki sonsuz izzet ve gayret sahibi olduğunu nasıl anlıyoruz. Yine kainatın gidişatına bakıyoruz.

 

Allah’ın öyle büyük bir izzet ve azameti var ki, güneşten, aydan ta en küçük mahluka kadar zerrece taviz vermeden büyük bir itaatle vazifelerine devam ediyorlar.

 

Güneş saniye atlamadan her sabah doğuyor. Ben artık bal yapmam diyen arı yok. Sütünüzü kendiniz yapın diyen inek yok. Hepsi büyük itaatle vazifelerine devam ediyorlar. İnsanın da asıl vazifesi Allah’ı tanıyıp kulluk etmektir.

 


Yine ikinci hakikatten konuyu sonuca bağlarsak:

 

         Bu âlemin mutasarrıfının madem nihayetsiz böyle bir keremi, nihayetsiz böyle bir rahmeti, nihayetsiz öyle bir celal ve izzeti vardır. Nihayetsiz celal ve izzet, edebsizlerin te'dibini (terbiye edilmek) ister. Nihayetsiz kerem, nihayetsiz ikram ister, nihayetsiz rahmet; kendine lâyık ihsan (ikram) ister. Halbuki bu fâni dünyada ve kısa ömürde, denizden bir damla gibi milyonlar cüz'den (bölüm) ancak bir cüz'ü yerleşir ve tecelli eder. Demek o kereme lâyık ve o rahmete şayeste bir dâr-ı saadet (mutluluk yurdu) olacaktır. Yoksa gündüzü ışığıyla dolduran Güneşin vücudunu (varlığını) inkâr etmek gibi, bu görünen rahmetin vücudunu inkâr etmek lâzımgelir. Çünki bir daha dönmemek üzere zeval (yok olmak) ise; şefkati musibete, muhabbeti hırkate (sevgiyi yanmaya) ve nimeti nıkmete (iyilikleri cezaya) ve aklı, meş'um bir âlete (faydasız bir cihaza) ve lezzeti eleme (tatlıyı acıya) kalbettirmekle (çevirmekle) hakikat-ı rahmetin intifası (gerçek merhametin yok olması) lâzımgelir. Hem o celal ve izzete uygun bir dâr-ı mücazat (ceza yurdu cehennem) olacaktır. Çünki ekseriya zalim izzetinde (pekçok zalim üstünlüğü ile), mazlum zilletinde (masumlar perişanlıkları ile) kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor, te'hir ediliyor. ..........

 

Evet sonuç olarak diyoruz ki, kainattaki Allah’ın tasarrufunu düşündükçe Onun sonsuz sıfatlarını tanıyoruz. Allah bizi böyle ballarla, sütlerle, muzlarla, baklavalarla, kebaplarla beslesin de, sonra da bizi öldürüp çukura atsın, yok etsin. Akıl bunu kabul etmiyor.

 

Mesela, çok merhametli, çok şerefli pekçok çocuğu olan bir baba var ; evlatlarının hiçbirini ayırmadan hepsine yıllarca, binlerce iyilik yapsa, günün birinde asi, nankör, hayırsız evlatlarına, yeter be nankörler deyip çok kızmaz mı?

 


Evet bu dünyada imtihandayız. Ve bu dünyada kazandığımız sevap ve günahlarımızın karşılığını bulacağı bir alemin mutlaka olması lazım.

 

Aksini insanın aklı kabul etmiyor. İşte geçenlerde Şaron öldü. Binlerce masumu katletmişti. Hiç ceza görmeden gitti. Geçtiğimiz yıllarda da bir komşu amca vefat etti. Yetmiş sene oruç tuttu, namaz kıldı, fakirlikle yaşadı.

 

Kuran’da Allah Adl’dir deniyor. Mutlak Adaletin olacağı yeni bir dünya kurulması gerekir. Akıl bu yolda yürümez, demişlerdi. Bediüzzaman Said Nursi bunu böylece akla ve mantığa kabul ettirdi. Allah ondan ebediyyen razı olsun.

 

Hem, Kuran ayetlerinin üçte biri, Peygamber Efendimizin SAV pekçok Hadis-i Şerifleri, öldükten sonra yeniden diriliş ve ahiret hayatından bahseder.

 


Evet bu dünyada imtihandayız. Akıl ve mantığımızla anladık ki ölümden sonra yeniden dirileceğiz. Dünyanın ölümü olan kıyametten sonra dirileceğiz.

 

Bu yazıyı Kuran’dan bazı ayetler ile bitiriyorum.

Allah hepimizi, yeniden dirilttiğinde defterimizi sağından alan bahtiyar kullarından eylesin.

 

Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kâdirdir. (Rum Sûresi: 50. ayet)

 

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE Sûresi: 26. ayet)

 

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA Sûresi: 104. ayet)

 

Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz. (ENBİYA Sûresi: 47. ayet)

 

 

Celal Çelik                    Ankara  ( Konya-Ereğli )