Cennet nedir, nasıl bir yerdir? Cennet ve cehennem ebedi midir? Cennetin özellikleri nelerdir? Cennet nasıl tasvir edilir? Cennet nasıl olacak? Cennette neler var? Cennet nimetleri nelerdir? Cennette Allah’ı görecek miyiz? Cennet nasıl kazanılır? Cennete nasıl girilir? Cennete girmek için ne yapmalıyız? Cennete kimler girecek? Cennet ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? İşte cennet ile ilgili merak edilen soruların cevapları…
Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz rahmet, merhamet ve ihsânının bir tecellîsi olan Cennet yaratılmış olup şu anda mevcuttur.[1] İmtihan yurdu olan şu dünyada tüketilen fânî nefeslerin neticesinde, Kur’ân ve Sünnet’in nûrânî istikâmetinde hayatını takvâ üzere tanzim edenlere lûtfedilecek olan, idrâk ve hayal ötesi nîmet ve güzelliklerle dolu ebedî bir ikrâm-ı ilâhîdir.
CENNET VE CEHENNEM EBEDİ MİDİR?
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde kıyâmet günü ölümün kesileceğini ve böylece Cennet ile Cehennem’e girecek olan kimselerin buralarda ebediyyen kalacağını şöyle haber vermişlerdir:
“Kıyâmet günü ölüm (müşahhas hâle gelerek) alaca bir koç sûretinde getirilip Cennet’le Cehennem arasında durdurulur. Sonra:
«–Ey Cennet halkı, bunu tanıyor musunuz?» diye sorulur.
Onlar da başlarını uzatıp bakarlar ve:
«–Evet, bu ölümdür!» derler.
Sonra:
«–Ey Cehennem halkı, bunu tanıyor musunuz?» denilir.
Onlar da başlarını uzatıp bakarlar ve:
«–Evet, bu ölümdür!» derler.
Bunun üzerine emredilir ve ölüm kesilir. Sonra (da Cennet ve Cehennem ehlinin duyacağı bir şekilde):
«–Ey Cennet ehli! Ebediyet üzeresiniz, artık ölüm yok! Ey Cehennem halkı! Ebediyet üzeresiniz, artık ölüm yok!» denilir.”
Bundan sonra Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
(Rasûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar (derin) bir gaflete dalmış oldukları hâlde ve henüz îmân etmemişken (bakarsın, hesapları görülmüş ve) iş olup bitmiştir!”[2] âyetini tilâvet buyurdular.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, (bu âyet-i kerîmeyi okurken, gaflet içerisinde olanları göstermek için) mübârek eliyle dünyaya işaret buyurmuşlardır. (Müslim, Cennet, 40)
SEVİNÇTEN ÖLECEK KUL
Ebediyet haberini aldıklarında Cennetliklerin sevinç ve neş’esi, Cehennemliklerin ise hüzün ve kederi katbekat artacaktır.[3] Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunu da şöyle haber vermişlerdir:
“…Koç yatırılır ve kesilir. Eğer Allah, Cennet ahâlisinin yaşamasına hükmetmemiş olsaydı, sevinç ve mutlulukların(ın şiddetin)den ölürlerdi. Cehennem ahâlisinin de orada ebedî kalmasına hükmetmemiş olsaydı onlar da üzüntü (ve keder)lerinden ölürlerdi.” (Tirmizî, Tefsîr, 19/3156)
“Sevinçten ölecek biri olsaydı, Cennet ehli ölürdü. Üzüntüden ölecek biri de olsaydı, mutlakâ Cehennem ehli ölürdü.”(Tirmizî, Cennet, 20/2558)
Bu sevinç ve hüznün hayal edilemeyecek derecede yüksek olmasının tek sebebi, ebediyet, yani sonsuzluktur. Ebedî olarak saâdet ve huzur içerisinde bulunacağı îlân edilen bir kimse ile, sonsuza kadar hüzün ve azap içerisinde kalacağı kesinleşen birinin hâli aynı olabilir mi? Biri her türlü korku ve hüzünden tamamen kurtulmuş, sonsuz bir emniyet, huzur ve saâdet içerisinde; diğeri ise kurtuluş için hiçbir ümit ışığı olmayan müebbed bir mahkûmiyete düşmüş bir hâlde bulunmaktadır! Azıcık bir ümidi olsaydı, bu kadar hüzne gark olmazdı.
CENNETE NASIL GİRİLİR?
Mü’minlerin Cennet’e girmesi, Allah Teâlâ’nın lûtf u ihsânıyladır. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:
“–Hiç kimse amel ve ibadeti sayesinde Cennet’e giremez!” buyurmuştu.
Ashâb-ı kirâm hayretle:
“–Siz de mi yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet ben de!.. Meğer ki Rabbimin lûtf-i ilâhîsi imdâda yetişe!.. Zira O’nun fazlı, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe ben de Cennet’e giremem! Yaptığım ameller beni de kurtaramaz!..” buyurdular. (Buhârî, Rikāk, 18; Müslim, Münâfikûn, 71-72)[4]
Demek ki Allâh’ın rızâsını celbedecek olan ibadet, tâat, hizmet ve sâlih ameller için elden gelen bütün gayreti göstermekle beraber, bunlara güvenmeyip dâimâ Cenâb-ı Hakk’ın lûtf u keremine, fazl u ihsânına sığınmak, hepimiz için gerekli olan mühim bir kulluk edebidir.
Diğer taraftan Cennet’teki bazı derecelere ise, Cenâb-ı Hakk’ın dilemesiyle herkes kendi îman ve ameli nisbetinde nâil olacaktır.
Dünyada nefislerinin esiri olarak, gurur, kibir ve azgınlık içinde ömür tüketen, hiçbir hesap kaygısı duymadan süflî hazlar peşinde çılgınca koşturan kimseler, âhirette hep korkular içinde kalacaklardır. Lâkin dünyada Allah’tan ve O’nun azâbına uğramaktan korkarak harama düşmekten titizlikle sakınan ve ömürlerini istikâmet üzere yaşayanlar ise, âhirette korkulardan kurtulup ebedî bir huzura nâil olacaklardır.
Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulmaktadır:
“Kim de, Rabbinin huzûrunda duracağından korkar ve nefsini kötü arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, Cennet onun barınağıdır.” (en-Nâziât, 40-41)
“Rabbinin huzûrunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki Cennet vardır.” (er-Rahmân, 46)
(Müttakîler Cennet’te birbirlerine:)
«Evet, biz bundan evvel ailemiz arasında bile (ilâhî azaptan) korkardık. Allah bize lûtfetti de bizi vücûdun içine işleyen azaptan korudu. Gerçekten biz, bundan evvel O’na yalvarıyor, (bizi korumasını istiyorduk). Şüphesiz O, çok keremkâr ve pek merhametlidir.» derler.” (et-Tûr, 26-28)
Yine Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulduğu üzere Cenâb-ı Hak, Cennet ehline, orada hiçbir zaman bıkkınlık ve yorgunluk hissettirmeyecektir:
“Şöyle derler:
«Bizden hüznü gideren Allâh’a hamd olsun! Hakîkaten Rabbimiz çok bağışlayan, kullarının amellerini ve şükürlerini kabul buyurup mükâfatını bol bol verendir.
Lûtfuyla bizi devamlı kalınacak yurda (Cennet’e) yerleştirdi. Artık burada bize ne yorgunluk gelir ne de bir usanç duyarız!»” (Fâtır, 34-35)
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de bir hadîs-i şerîflerinde:
“Cennet’e girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (tevekkül ve teslîmiyet içinde)dir.buyurmuşlardır. (Müslim, Cennet, 27)
Yani Cennet; Allâh’ın rızâsını kaybedip gazabına uğramaktan hakkıyla korkan, günahlardan titizlikle sakınan, insanları incitmekten son derece uzak duran ve Allâh’a lâyıkıyla tevekkül eden rakik kalpli mü’minlerin varacağı yerdir.
CENNET NASIL BİR YERDİR?
Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede Cennet’in genişliği hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği semâlar ve yer kadar olan Cennet’e koşun!” (Âl-i İmrân, 133)[5]
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
“Cennet’in yüz derecesi vardır. Her derecenin arası, yüz senelik mesafedir.” (Tirmizî, Cennet, 4/2529)
“(Cennet’te) aşağıda olanlar, yüksek derecelere sahip olanları, sizin semânın ufkunda doğan bir yıldızı görmeniz gibi görecekler. Ebûbekir ve Ömer onlardandır, hattâ daha fazîletlidirler.” (Tirmizî, Menâkıb, 14/3658; İbn-i Mâce, Mukaddime, 11; Ahmed, III, 26, 98)[6]
Bir defasında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“‒Şüphesiz Cennetlikler, kendilerinden yüksekteki köşklerde oturanları, aralarındaki derece farkı sebebiyle, sizin sabaha karşı doğu veya batı tarafında, gökyüzünün uzak bir noktasında batmak üzere olan parlak ve iri bir yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir.” buyurmuşlardı.
Ashâb-ı kirâm:
“‒Yâ Rasûlâllah! Oralar herhâlde peygamberlerin makamıdır, onlardan başkası oralara ulaşamaz!” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“‒Bilâkis onlardan başkası da oralara ulaşabilir!” buyurduktan sonra, o kimselerin vasıflarını şöyle beyân ettiler:
“–Canımı kudretiyle elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, o yerler, Allâh’a îmân edip peygamberleri bütün benlikleriyle tasdik eden kişilerin de yurtlarıdır.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 8, Rikāk 51; Müslim, Cennet, 11)
Hadîs-i şerîflerde Cennet’in tezyinâtıyla ilgili olarak da şu bilgiler zikredilmektedir:
Cennet’in binasının bir kerpici altın, bir kerpici gümüş, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı da zâferandır. Cennet’te bulunan bütün ağaçların gövdesi altındandır.[7] Hattâ “Cennet’te öyle bir ağaç vardır ki, idmanlı bir ata binmiş olan kişi, onun bir ucundan diğerine yüz senede varamaz.”[8]
Öyle Cennetler vardır ki, yemek kapları ve içindeki her şey gümüştendir. Öyle Cennetler de vardır ki, kapları ve içindeki her şey altındandır.[9]
CENNET NİMETLERİ
Kur’ân-ı Kerîm’de Cennet nîmetlerini tasvir eden pek çok âyet-i kerîme bulunmaktadır. Bunların bazıları şöyledir:
“Îmân edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için altından ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele! Oradaki bir meyveden kendilerine rızık olarak verildikçe:
«–Bu, daha evvel bize lûtfedilen bir meyveye (benziyor).» derler.

DEVAMI=