2 Nisan 2015 Perşembe

Hüsn-ü Zan - Sû-i Zan

Hüsn-ü Zan - Sû-i Zan




Zan, sanma, farz ve tahmin etme, ihtimale göre hükmetme, şüphe, tereddüd, şek gibi anlamlara gelir. Hüs-ü zan, kişi veya olaylar hakkındaki tahmini, ihtimali, tereddüdü iyiye hamletmedir. Bunun aksi ise su-i zandır.

Rabbimiz Kur'ân'da, birkaç ahlâkî prensibi peş peşe sıraladığı ayette zandan da kaçınmamızı, zira bir kısmının günah olduğunu şöyle ifade ediyor:

"Ey iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin, ne malum? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Birbirinizi karalamayın, birbirinize kötü lakaplar takmayın. İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fasık damgası yemesi ne fena bir şeydir! Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir. (Kendilerini azaba maruz bırakarak nefislerine zulmetmişlerdir. )

Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli günahlarını araştırmayın, kiminiz kiminizi gıybet etmesin."
(Hucurât, 49/11-12)

"Bilmediğin bir şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb, hepsi de ondan sorguya çekilecektir."
(İsra, 17/36)

İsabetsiz olan zan (su-i zan) bir nevi iftira ve karalama olduğundan kul hakkını ilgilendirir.

Böyle bir duruma düşmemek için zan ile hüküm vermekten kaçınılmalıdır. Kesin bilgi ve deliller olmayan durum ve yerlerde işi iyiye yormak bizim görevimizdir. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm),

"Hüsn-ü zan ibadetin güzelliğindendir" buyurarak bu noktaya dikkat çekmiştir.

Hz. Aişe validemize yapılan iftira olayında (ifk) Allah (c.c.) şöyle ikaz ve tevbih ediyor:

"Siz ey mü'minler, bu dedikoduyu daha işitir işitmez, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar olarak birbiriniz hakkında iyi zan besleyip, 'Haşa, bu besbelli bir iftiradan başka bir şey değildir!' demeniz gerekmez miydi?"
(Nur, 24/12)

Bir başka hadiste de Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) şöyle buyuruyor:
"Allah Müslüman'ın kanını, namus ve şerefini ve hakkında su-i zannı haram kılmıştır."



İnsanlar hakkında hüsn-ü zan etme bir esas haline getirilmeli ve bir disiplin olarak benimsenmelidir. Zira hamlığımızın gereği, herkes hakkında hüsn-ü zan edemeyebiliriz; ama İslâmiyet'e ait çoğu meselede olduğu gibi, böyle bir düşünce tarzı da işletile işletile insan tabiatının bir parçası haline getirilebilir.

Kişiler hakkında, mümkün olduğu nisbette hüsn-ü zan etmek lâzımdır. Su-i zan ise pek çok kötülüğün kaynağıdır. Ayrıca iyi hâl esas; suç ise arızîdir. Buna göre kötülükler kendi emare ve delilleri ile ortaya çıkacağı ana kadar bir insan masum sayılır.

Bizim de bu masumiyete saygılı olmamız gerekir. "Beraet-i zimmet asıldır, yani ispatlanmadıkça kişinin suçsuzluğu esastır." demek olan kural, hukukun temel prensiplerindendir.

Devamı=
http://www.hikmet.net/icerik/3419/husn-u-zan-su-i-zan



2 yorum:

  1. Allah razı olsun, Allah iki cihan saadeti versin. Rabbim imanını inancını, azmini ziyade eylesin abi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin inşallah canım kardeşim bilmukabele

      Sil