http://blog.milliyet.com.tr/kul-hakki-nedir--nasil-affedilir-/Blog/?BlogNo=229396
Kul hakkı nedir? Nasıl affedilir?
Kul hakkı, maddi manevi insana yapılan her türlü haksızlık ve kötülüktür.
Kuran’a baktığımız zaman Yüce Allah’ın kul hakkına ne kadar büyük önem verdiğini görürüz..
Öyle ki bir insan hatalarından, eksiklerinden dolayı, samimiyetle tövbe edip Allah’tan bağışlanma dileyebilirken, kul hakkında mutlaka haksızlığa uğrayan kişiyle görüşüp, bizzat helallik alınması gerekiyor.
Allah yolunda canını veren bir mümin, bunun büyük mükâfatını görmesine rağmen, kullara olan borçlarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını Cenabı-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde, samimi tövbe eden bir müminin de geçmiş günahları affolunuyor, ama kul hakkı bu affa da girmiyor.
Yüce Allah, zulmederek ve haksızlık yaparak kul hakkına saygısızlık edenlerle ilgili şöyle buyurmuştur
’Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.’’(Şura suresi-42)
Kul hakkı her insan için geçerlidir. Müslüman olsun olmasın, insana yapılan her türlü haksızlık kul hakkına giriyor.
Dinimizin bu konuya önem vermesinin nedeni; kul hakkı yemenin yalnızca kişilere değil topluma da zarar vermesidir. Çünkü insanların birbirlerine ve haklarına saygı göstermediği bir toplumda, birlik ve beraberlikten, huzurdan söz edilemez.
Kul hakkı maddi olabildiği gibi manevi de olabilir. Örneğin; bir kimse hakkında gıybet etmek, yapılan bir iyilik karşısında teşekkür etmemek, çalıştığı işyerinde görevinin layıkıyla yapmamak, aracından bilerek yayanın üzerine çamur sıçratmak, insanları bilerek yanlış bilgilendirmek .... vs kul hakkıdır.
‘’ Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerce lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. ‘’ Hadisiyle kul hakkının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz.
Kul hakkından kurtulmanın tek yönü; hakkı yenilen insandan helallik almaktır. Eğer bu kişi ölmüşse, yakınlarıyla helalleşip, o kişiler için dua etmelidir.
Hz Ömer’in kul hakkıyla ilgili güzel bir Kıssası’na yer vermek istiyorum;
Hz Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir. Selam verip oturur.
Fakat selamı alınmaz. Hz Ömer işiyle meşguldür ve sahabe bekler..
Sahabenin yüzüne bakmayan Hz Ömer işini bitirip mumu söndürür. Bir başka mumu yakar ve o anda sahabenin selamını alır, konuşmaya başlar.
Sahabe sorar;
-Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?
Hz Ömer cevap verir;
Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
-Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme.
Müslüman ya da değil, hiçbir insanın hakkını yemek caiz değildir ve çok günahtır.
Sevgi ve ışıkla.
Kuran’a baktığımız zaman Yüce Allah’ın kul hakkına ne kadar büyük önem verdiğini görürüz..
Öyle ki bir insan hatalarından, eksiklerinden dolayı, samimiyetle tövbe edip Allah’tan bağışlanma dileyebilirken, kul hakkında mutlaka haksızlığa uğrayan kişiyle görüşüp, bizzat helallik alınması gerekiyor.
Allah yolunda canını veren bir mümin, bunun büyük mükâfatını görmesine rağmen, kullara olan borçlarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını Cenabı-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde, samimi tövbe eden bir müminin de geçmiş günahları affolunuyor, ama kul hakkı bu affa da girmiyor.
Yüce Allah, zulmederek ve haksızlık yaparak kul hakkına saygısızlık edenlerle ilgili şöyle buyurmuştur
’Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.’’(Şura suresi-42)
Kul hakkı her insan için geçerlidir. Müslüman olsun olmasın, insana yapılan her türlü haksızlık kul hakkına giriyor.
Dinimizin bu konuya önem vermesinin nedeni; kul hakkı yemenin yalnızca kişilere değil topluma da zarar vermesidir. Çünkü insanların birbirlerine ve haklarına saygı göstermediği bir toplumda, birlik ve beraberlikten, huzurdan söz edilemez.
Kul hakkı maddi olabildiği gibi manevi de olabilir. Örneğin; bir kimse hakkında gıybet etmek, yapılan bir iyilik karşısında teşekkür etmemek, çalıştığı işyerinde görevinin layıkıyla yapmamak, aracından bilerek yayanın üzerine çamur sıçratmak, insanları bilerek yanlış bilgilendirmek .... vs kul hakkıdır.
‘’ Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerce lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. ‘’ Hadisiyle kul hakkının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz.
Kul hakkından kurtulmanın tek yönü; hakkı yenilen insandan helallik almaktır. Eğer bu kişi ölmüşse, yakınlarıyla helalleşip, o kişiler için dua etmelidir.
Hz Ömer’in kul hakkıyla ilgili güzel bir Kıssası’na yer vermek istiyorum;
Hz Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir. Selam verip oturur.
Fakat selamı alınmaz. Hz Ömer işiyle meşguldür ve sahabe bekler..
Sahabenin yüzüne bakmayan Hz Ömer işini bitirip mumu söndürür. Bir başka mumu yakar ve o anda sahabenin selamını alır, konuşmaya başlar.
Sahabe sorar;
-Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?
Hz Ömer cevap verir;
Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
-Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme.
Müslüman ya da değil, hiçbir insanın hakkını yemek caiz değildir ve çok günahtır.
Sevgi ve ışıkla.
Teşekkürler
YanıtlaSil