Ömür takvimimizden bir Ramazân-ı Şerîf daha geldi geçti. Bu mübârek günler bize neler bıraktı? 
Ramazân-ı Şerîfʼten sonra, kendimizi güzelce muhâsebe edip hâlimizi gözden geçirmeliyiz. Düşünmeliyiz ki:
1) Ramazân-ı Şerîfʼi, hatâ ve noksanlarımızın telâfîsine, güzel hâllerimizin ziyâdeleşmesine, ahlâkımızın yücelmesine vesîle edebildik mi?
2) Hangi yanlışımızdan tevbe ettik? Kötü huylarımızın kaçını terk edebildik?
3) Kaç kişiyle helâlleştik?
4) Kaç dargını barıştırdık?
5) Aramızda burûdet olan kaç din kardeşimizle, Allah rızâsı için kucaklaşabildik?
6) Kaç kırık kalbi tesellî edebildik? Kaç mazlumun sîmâsını tebessüm ettirebildik?
7) İbadet noksanlarımızı ne kadar kazâ edebildik?
8) Kabir karanlıklarını aydınlatacak, mahşerde hesabımızı kolay kılacak, ebedî saâdete vesîle olacak, hangi hizmet ve gayretlere koşabildik?..
9) Âile, komşu, akrabâ, toplum, ümmet ve mahlûkâta karşı mesʼûliyetlerimize dâir, hangi eksiğimizin telâfîsine yöneldik? Bu hususta ne gibi hayırlı kararlar alabildik?
10) Bir ıslah, bir düzelme yaşadıysak, bu, Ramazan’a mahsus mu kaldı, yoksa onu hâlen devam ettirebiliyor muyuz?..
İLÂHÎ RAHMETİN TECELLÎ ZAMANI
Unutmayalım ki ilâhî rahmet, Ramazân-ı Şerîfʼte kazanılan güzel hasletleri hayatına teşmil edebilenler için tahakkuk edecektir. İlâhî rahmet, her an tecellî hâlindedir. Mühim olan, o rahmete ulaştıracak vesîleleri aramak ve bulduğumuz fırsatları da değerlendirebilmektir. Ramazân-ı Şerîf gibi mübârek gün ve geceleri ihyâ edip diğer günlerde -imkân varken- ihmâlkâr davranmak, büyük bir ziyanlıktır.
Bu Ramazân-ı Şerîfʼin son günlerini idrâk ediyoruz. Lâkin gelecek senenin Ramazanʼına kavuşabilecek miyiz, meçhul. Bu sebeple zâhiren ne kadar uzun görünse de, ebedî hayat karşısında bir aylık Ramazanʼdan da kısa olan fânî ömrümüzü, ilâhî af berâtını alabilecek şekilde değerlendirmeye çalışalım.
Ramazanʼdaki ibadet ve amel-i sâlih heyecanını, infak seferberliğini ve gönül kazanma hassâsiyetini, bütün bir ömre şâmil hâle getirebilmenin gayreti içinde olalım ki, son nefeste ebedî bir bayram sabahına uyanabilelim.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 365. Sayı, Temmuz 2016