7 Ağustos 2013 Çarşamba

KENZÜL ARŞ DUASI,FAZİLETİ,TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI

KENZÜL ARŞ DUASI,FAZİLETİ,TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI
.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
 
''-Cebrail bana dedi ki: ''Ey Muhammed!Kim ömründe bir kere bu duayı okursa,Allahü Teala onu,Kıyamet Günü'nde yüzü ayın ondördü gibi parlak olarak haşreder.Hatta bütün insanlar onu bir peygamber veya melek sanırlar.Ben ve sen onun kabrinin üzerinde dururuz.Ona hesapsız ve azapsız,üzerine binip Cennete gitmesi için Cennetten bir burak getirilir.Sırat Köprüsü'nden şimşek gibi geçer.Onun günahı denizlerin suyundan,yağmurların damlasından,ağaçların yapraklarından,kumların adedinden,taşlardan daha fazla olsa bile,kendisine kabul olunmuş(nafile)hac ve bin umre sevabı yazılır.
 
Korkan kimse okursa,Allah onu korktuğundan emin kılar.Susayan kimse okursa,Allah onun susuzluğunu giderir.Aç olan okursa giyindirir,hasta okursa şifa verir,hastanın üzerine okunursa,hastalığından kurtulur,dünya yahut ahiret ihtiyaçlarından birisi için okursa Allah istediğini verir.Bir düşmandan veya sultandan korktuğu için okursa,Allah onların şerlerinden korur ve Allah'ın mahlukatından gelecek olan tüm zarar ve eziyetleri kendisine ulaşmaktan meneder.
 
Borçlu olan okursa,Allah onu,borcunu ödemeye muvaffak kılar,hiçbir kimseye muhtaç olmaz.Eğer onu hasta olan yazıp üzerinde taşırsa iyileşir.Kadın taşırsa kocası ona ikram eder.Cinden,insden ve şeytandan,sancı ve hastalıklardan emin olur.Kayıp ise ailesine sağ salim kavuşur.Bu duayı okuyan için cin,melek istiğfar ederler.Ömrü bereketli olur.
 
Kim beş defa bu duayı okursa Peygamber Aleyhisselam'ı rüyasında görür.''
Ebu Bekir Sıddık (r.a)buyurdu :
''Gece olsun gündüz olsun bu duayı okudum,Peygamber Aleyhisselam'ı rüyamda gördüm.''
 
Hazreti Ömer de şöyle buyurur:
''Hiç bir hacetim olmadı ki onun için bu duayı okuyayım da giderilmesin.''
Hazreti Osman (r.a) diyor ki:
''Ben Kur'an-ı Kerim'i ezberleyemezdim.Resulü Ekrem (s.a.v)'e bu hususu şikayet ettim.Bana bu duayı öğretti.Onu okuduğumda Kur'an-ı Kerim'i ezberlemeyi başardım.
Hazreti Ali Kerremellahü vechehü buyuruyor ki:
''Ben bu duayı okuduğum vakit düşmanıma galebe çalardım.Kim ki Fatiha'yı,İhlas Suresi'ni,Kafirun ve Felak ve Nas Suresi'ni üç kere okuyup sonra da bu duayı okursa her türlü hastalıktan,her zalimin şerrinden onu emin kılar ve bütün isteklerini verir.Kim ki okuduğu gibi onu yazıp üzerinde taşırsa ve kim ki başının altına koyup uyursa Allahü Teala o kimsenin malından çalınanı ve evinden kaçanı geri iade eder.Akan suya okursa su durur yahut yanan ateşe okursa ateş söner.Dağ üzerine okursa dağ paramparça olur.''
 
Kim ki iki rekat namaz kılıp her rekatında Fatiha ve bir de İhlas okuyup selam verdikten sonra bu duayı okursa dünya ve ahirete ait ne isterse tüm istediklerine nail olur.Bu duanın fazileti sayılmayacak kadar çoktur;biz burada kısa olarak zikrettik.(Nevadir-i Kaylubi'den alındı.)
 
Diğer bi kaynakta da fazileti ve sırları şöyle anlatılmaktadır:Bir gün Hazreti Peygamber (s.a.v) sahabeleri ile otururken Cebrail Aleyhisselam geldi.Dedi ki:
''Ya Muhammed!Rabb Tebareke Teala sana selam kıldı.Bu duayı Allah Teala hiçbir Peygamber'e vermedi.Senin ümmetinden bir kimse bu duayı okursa veya götürürse,o yerde ne türlü tehlike olursa olsun şerlerinden emin olur.Eğer bir kimse ile dost olmak için okursa dost olur.Eğer düşmanın üzerine okunursa perişan olur.Halk arasında heybetli görünmek istersen bu duayı yazıp götüresin.
Bir kimsenin dişi veya başı ağrısa bu duayı okusa Hak Teala bu duanın hürmetine şifa ihsan eder.Ya Muhammed!Bu duayı hürmetle saklayan kimse seni rüyasında görür.
 
Her kim bu duayı bir kez okursa Allah hacetini kabul eder.Gözlerinden rahatsız olan bir kimse misk,safran ve gülsuyu karışımı bir mürekkep ike yazıp suyu içse şifa bulur.Yağmurlu bir günde okursa Allah Teala her muradını verir.''  (Nevadir-i Kaylubi’den alındı.)
 
 
OKUNUŞU
 
Bismillahirrahmanirrahim
 
La ilahe illellahül melikül hakkul mübin.
 
La ilahe illellahül hakemül adlül metin.
 
Rabbüna ve rabbü abainel evvelin.
 
La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin.
 
La ilahe illellahü vehdehu la serike leh,lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyül la yemutü ebeden biyedihil hayru veileyhil masiru ve hüve ala küllü sey´in kadir.
 
La ilahe illellahü sükran li ni´metih.
 
La ilahe illellahü ikaran bi rububiyyetih.
 
Ve sübhanellahi tenzihen li azametih..
 
Es´elükellahümme bi hakkismikel mektubi ala cenahi cibrile aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikel mektubi ala cenatubi ala cenahi cibrile aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikel mektubi ala cenahi mikaile aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikel mektubi ala cebheti israfile aleyke ya rab:
 
Ve bihakkismikel mektubi ala keffi azraile aleyke ya rab.
 
Ve bi hakkismikellezi semmeyte bihi münkeran ve nekiran aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismike ve esrari ibadike aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi temme bihil islamü aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi telekkahü ademü lemma hebeta minel cenneti fe nadake fe lebbeyte düaehü aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi sitü aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi kavveyte bihi hameletel arsi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikelmektubi fittevrati vel incili vezzeburi vel fürkani aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikeila münteha rahmetike ala ibadike aleyke ya rab.
 
Ve bihakki temami kelamike aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi ibrahimü fecealtennara aleyhi berden ve selamen aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi ismailü fe necceytehü minezzebhi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikllezi nadake bihi hudü aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi deake bihi ya´kubü fe ra.dedte aleyhi basarahu yusufe aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi davüdü fe cealtehü halifeten fil ardi ve elente lehül hadide fi yedihi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi deake bihi süleymanü fe a´taytehül mülke fil ardi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi eyyubü fe necceytehu minel gammillezi kane fihi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi isebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevta aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi musa lemma hatabeke aletturi aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadetke bihi asiyetümraetü fir´avne fe razaktehel cennete aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihi benu israfile lemma cavezulbahra aleyke ya rab.
 
Ve bihakkismikellezi nadake bihil hidiru lemma mesa alel mai aleyke ya rab.
 
Ve Bihakkismikellezi nadake bihi muhammedün sallALLAHü aleyhi ve selleme yevmel gari fe necceytehu aleyke ya rab.
 
Inneke entel kerimül kebiru.
 
Hasbünellahü ve ni´mel vekil.
 
Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.
 
Ve sallALLAHü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem
AMİN...
 
 
Kenzül Arş duası ANLAMI...
 
Tercümesi:
 
Melik (kral), Hakk, Mübin ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin ALLAH'tan başka ilah yoktur.
Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır.
Ben zalimlerden oldum. ALLAH'tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen ALLAH'tandır.
 
Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, ALLAH noksanlıklardan arınıktır.
 
Ey ALLAHım! Ya Rabbi! "Cebrail'in kanadında yazılı ismin hürmetine,
Mikail'in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine,
İsrafil'in alnında yazılı ismin hürmetine,
Azrail'in avucunda yazılı ismin hürmetine,
ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine,
ve kullarının sendeki sırları hürmetine,
İslam'ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine,
ve Adem'in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine,
Şit'in sana seslendiği ismin hürmetine,
arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine,
Tevrat'ta, İncil'de, Zebur!da ve Furkan'da yazılı ismin hürmetine,
kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine,
sözlerin tamamı hürmetine,
İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine,
İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine,
İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine,
Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine,
Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine,
Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine,
Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine,
Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine,
Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine,
Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur'da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine
Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine,
israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine,
Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine,
Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine" senden istiyorum.
 
Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize ALLAH yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük ALLAH'tandır.
ALLAH efendimiz Muhammed'e, ailesine ve arkadaşlarına destek versin, güvenliklerini sağlasın!
AMİN...
 

6 Ağustos 2013 Salı

AMAÇ: ALLAH RIZASI

Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz BUGÜN'e konuştu

Gündem
05 Ağustos 2013 Pazartesi, 07:08
 
Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz BUGÜN'e konuştu
 
Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz, Türkiye’nin dünyaya veren elini anlattı: 10 bin dolayında gönüllüyle çalışıyoruz. Türkiye’de düzenli olarak yardımda bulunduğumuz 97 bin ailemiz var. Irk, dil, din ve renk ayrımı yapmaksızın 103 ülkede faaliyet gösteriyoruz.                            
 
İLGİLİ HABERLER
İyilik için son gün bugün!..
 
 
Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz, Türkiye’nin dünyaya veren elini anlattı: 10 bin dolayında gönüllüyle çalışıyoruz. Türkiye’de düzenli olarak yardımda bulunduğumuz 97 bin ailemiz var. Irk, dil, din ve renk ayrımı yapmaksızın 103 ülkede faaliyet gösteriyoruz.
 
 
Kimse Yok Mu Derneği Başkanı İsmail Cingöz ile Ramazan ayının uhrevi havası içinde, Türkiye’de yardım faaliyetlerini konuştuk. Cingöz, Sultanbeyli’deki genel merkezinde Türkiye’nin yurtdışına açılan bir hayır kapısı olma misyonunu da üstlenen Kimse Yok Mu Derneği’ni anlattı.

RÖPORTAJSEDA ŞİMŞEK / BUGÜN GAZETESİ sedasimsek@bugun.com.tr.

 
Kimse Yok Mu’yu siz başkanı olarak nasıl anlatıyorsunuz?
Türkiye’nin yurtdışına açılan bir hayır kapısı. Ülkemizin bütün dünyaya vereneli. Sadakaların, yapılan yardımların belâ ve musibetleri önlediğiyle ilgili bir hadis biliyoruz. Bu bir fert için böyle olduğu gibi inanıyorum ki bir millet içinde böyle. Ülkemiz, Ramazan ayını İslam ülkeleri içerisinde en huzurlu yaşayan ülke. Kimse Yok Mu ve benzer yardım kuruluşları aracılığıyla dünyadaki bütün mağdur milletlere ve “Kimse yok mu” diye feryat edenlere ulaşmaya çalışmasının bir mükâfatını gördüğünü düşünüyorum.

 
Dernek kaç gönüllüyle yardım götürüyor?
Ramazan içinde ve öncesinde toplam 10 bin dolayında gönüllüyle çalıştık.  Bunun içinde dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyet yaptığımız ülkelerdeki gönüllüler de var. Ramazan ayında 1,5 milyon ihtiyacı olan insana ulaşmayı hedefledik. Ayrıca 250 bin kumanya paketini ihtiyaçlılara ulaştırmayı hedefledik.

 
HEDEF 300 BİN AİLE

Kimlere yardım ediliyor?
Sağlık, eğitim, gıda, giyim, barınma gibi farklı farklı mağduriyetler yaşayanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Bize başvuru olduğunda, sosyal inceleme komisyonlarımız bizatihi yerinde inceleme yapıyor. Onların vermiş olduğu raporlar doğrultusunda yardımın niteliği belirleniyor ve düzenli şekilde çalışmaları yürütüyoruz.

 
Düzenli yardım yaptığınız kaç kişi var?
Türkiye’de böyle 97 bin ailemiz var ancak bize 300 binin üzerinde müracaat var. Henüz hepsine ulaşabilmiş değiliz. Ramazan ayında milletimizin yaptığı bağışları bu 300 bin aileye ulaştırmaya çalıştık. Yardım yapacağımız aileler kendi arşivimizde mevcut. Kendimize “Kimlere yardım yapacağız” diye bir soru sormuyoruz. Bu Ramazan’da yurtiçi çalışmalarımızın en yoğun ayağını mültecilere yönelik yardımlar oluşturuyor. Toplam 22 yerde iftar çadırımız var, 7’sinde mültecilerimize her gün sıcak yemek, iftar ve sahur veriyoruz. Türkiye genelinde 750 bin kişiye iftar vermeyi hedefledik.

 
Bu yardımlar sadece hizmet hareketine yakın insanlara mı ulaştırılıyor?
Derneğimizin statüsü, mevzuatı, tüzüğü belli. Yasal düzenlemeler mevcut. Açık, net ve şeffaf olarak yardımların kimlere yapılabileceği belirlenmiş durumda. Türkiye’nin hiçbir yerini, etnik kökeni, inanç grubunu ayırt etmeksizin adaletle yardımlarımızı ulaştırıyoruz. Herhangi bir kişinin, camianın, cemiyetin yardımların kendilerine ulaştırılmasında hiçbir önceliği yok.

 
YURTDIŞINDA 750 BİN KİŞİYE YEMEK

Yurtdışında kaç ülkeye ulaşıyorsunuz?
103 ülkeye ulaşma hedefiyle yola çıktık. Irk, dil, din ve renk ayrımı yapmaksızın bütün coğrafyalarda yardım ulaştırdığımız insanlar var. Başta katarakt ameliyatı olmak üzere sağlık alanında, Afrika’da su kuyularıyla ulaştığımız insanlar var. Yine yetim projeleriyle bu ülkelerin yetimlerine sahip çıktık. Bunların hepsini Ramazan içinde birleştirip, ulaşmaya çalıştık. Mali, Somali, Sudan, Nijer, Çad gibi Afrika ülkeleri, Güney Amerika’da Haiti, Uzakdoğu’da Açe, Endonezya, Bangladeş, Arakan Müslümanları’nın olduğu Myanmar, Filistin, Mısır, Pakistan... Yurtdışında 150 bin aileye kumanya ulaştırdık, 750 bin kişiye sıcak yemek dağıtıyoruz.

 
TENEKE EVLERE TÜRK OKULLARI SAYESiNDE GiRiYORUZ

Yardım kuruluşları arasında bir rekabet var mı?
Rekabet yok ama hayırda çok değerli bir yarış var. Aynı yerde duruyoruz, aynı hedefe yürüyoruz ama yürürken hayırda birbirimizle yarışmaya çalışıyoruz.

 
Bu hayırda yarışta, diğer yardım kuruluşlarından sizi farklı kılan unsurlar yok mu?
Türkiye genelinde en yaygın örgütlenme ağına sahip olan derneklerden birisiyiz. Hemen hemen dünyanın bir çok ülkesinde faaliyet gösteren Türk okullarının mevcut ülkeler içerisindeki ağları uluslararası yardımların ulaştırılmasında bizim için çok kolaylaştırıcı oluyor. Bir örnek vereyim. Kenya’da Kibera Bölgesi’nde teneke evlerdeki ihtiyaç sahiplerine dışarıdan yardım götürmek, oraya girmek mümkün değil. Buranın halkı, beyazlara karşı oldukça tepkili. Hatta beyaz insanı “şeytan” diye niteliyorlar.
 
Normalde hiçbir yardım kuruluşunun giremediği bu bölgede Kenya’daki Türk okulu büyük bir güven oluşturmuş, oradaki çocukları bulup, okullarında eğitimlerine katkı sağlamışlar, o toplumla sağlıklı bir diyalog kurmuşlar. Biz o güven zemini üzerinden oraya gidip, yardımları ulaştırıyoruz. Bu örnekleri Çad, Nijer, Sudan, Somali ve dünyanın birçok ülkesi için vermek mümkün. Bağışçılarımız, yardım çalışmalarına bizatihi kendileri iştirak ediyorlar. Bu da beraberinde güveni, doğal olarak da şeffaflığı getiriyor.

 
‘Hayat bizim yaşadığımız kadar değilmiş’
İsmail Cingöz, kumanya dağıtımına katılan bir sanatçının, “Toplumda görmemiz gereken neler varmış” dediğini anlattı.

Somali’de yardımların ulaşmasında bir problem yaşadınız mı?
Ciddi güvenlik sorunlarının olduğu, iç kargaşaların yaşandığı bölgeler var. Gönüllülerimiz gerekli tedbirleri alarak yardımları yerine ulaştırıyorlar. “Şu ülkede güvenlik sorunu var, gitmek istemiyorum” diyen ya da gittiği ülkede yaşadığı sorunlardan dolayı vazifesini tamamlamadan geriye dönen bir arkadaşımız olmadı.

 
Somali’de El Şebab’ın bir tehdidiyle karşılaştılar mı?
Türkiye misyonuna ve Türkiye’den gelen insani yardım da dahil yapılan çalışmalara karşı olduklarını ve açık hedef alacaklarını deklare ettiler. Gerekli tedbirler alınıyor. Büyükelçiliğimize yönelik yapılmış olan menfur saldırı, bizim de kalıcı yardım yaptığımız hastane, okul ve aşevi kompleksimizin bulunduğu sokakta gerçekleşti. Doktor arkadaşımız 10 saniye önce patlama bölgesinden ayrılmıştı. Terör sebebiyle sıkıntı yaşanıyor ancak yardımlar sürecek.

 
Başka ne sıkıntı yaşıyorlar?
Temiz su, o ülkelere özgü hastalıklar, barınma ve ulaşım sorunu olabiliyor.

 
ALLAH RIZASI İÇİN

Bu kadar zorluğa niye katlanıyorlar?
Bir gönüllümüze biraz maniple edici şekilde “Bir hedefiniz, planınız vardır. Bu şartlara neden katlanıyorsunuz” diye sorduğumda, “Siz Allah rızasının ne kadar büyük olduğunu bilseydiniz, Allah’ın rızasından daha büyük hedef, gaye olamayacağını da bilirdiniz. Biz O’nun rızasını almak için gidiyoruz” demişti. Fark ettik ki, Türkiye’de farklı bir kardeşlik projesini dolaylı olarak gerçekleştiriyoruz. Aynı platformda bir araya gelmeyecek olan toplumun farklı katmanlarından insanlar bu çalışmalarda bir arada oluyor, empati geliştiriyor.
 
Sanat ve siyaset dünyasından dostlarımızla gece 3’e kadar kumanya dağıttık. “Anne hayat bizim yaşadığımız hayat değilmiş. Toplumda görmemiz gereken neler varmış” diye annesini arayan çok değerli bir sanatçımız oldu. Yeryüzünde birçok sorun var. Yardımlaşma faaliyetlerinin, toplumlar için ciddi tehditler oluşturan egolojik yani bencillik sorununa da temelden çözüm üreten bir yanı olduğunu düşünüyorum.

 
Gülen’in dua listesindeyiz

Derneğe destek verenler arasında Fethullah Gülen ve camia varmı?
Derneğin arkasında tertemiz Türk insanın vicdanı var. Toplumun bütün katmanları sahip çıkıyor. Ülkemizin bir çok değerli kanaat önderi derneğimizi maddi, manevi sahiplendiği gibi Hocaefendi ’ninde dualarıyla ve bazı kampanyalarımızda bizatihi ilk bağışçı olarak verdiği destek bizim için önemli. Van depremi, Pakistan sel felaketi, Haiti depremi sonrasındaki desteğini örnek gösterebiliriz. Derneğimizin muhterem Fethullah Gülen’in dua listesinde bulunduğunu biliyor ve bunu çok önemsiyoruz.

 
1 SMS’LE 5 TL YARDIM

Yardımda bulunmak isteyenler Kimse Yok Mu Derneği’ne nasıl ulaşabilir?
En kısa yol olarak SMS ile 5777’e, bütün GSM hatlarından bağışlarını yapabilirler. Vatandaşlarımız, 5777’ye yardım yaparken bu yardımın niteliğini ve nereye yapılacağını belirliyorlar. Bir SMS ile yapılmış olan yardım miktarı 5 TL. Bunun yanında online “ kimseyokmu.org.tr ” adresine girerek projelerimiz ve kampanyalarımızdan herhangi birisini tercih edip, kredi kartı üzerinden bağışta bulunabilirler. Bütün bankalarda Kimse Yok Mu ismini verip ya da 444 45 93 numaralı çağrı merkezimizi telefonla arayıp bağışta bulunabilirler.

 
VERGİDEN DÜŞEBİLİYOR

Sadece maddi yardımda mı bulunulabiliyor?
Hayır, ayni yardımlar da olabilir. Kurumlar ve şirketler “gıda bankacılığı” sistemiyle gıda, giyim, temizlik, yakacak gibi 4 temel konuda satın almış aldıkları bu ürünleri kurumumuza bağışlayabiliyorlar. Bu ürünlerin yüzde 100’ünü gider kaleminde göstererek, vergiden düşebiliyorlar. Mal, malzeme ve ürün yardımları şeklinde ayni yardımlar olabiliyor. Hatta ayni yardımlar, nakdi yardımların oransal olarak önünde. Bütün bunlara ek olarak, yine bazı şirket ve işletmeler sosyal sorumluluk projesi kapsamında kurumumuzla işbirliği yapabiliyor.
 
 
 


 

 


Bayramda kucaklarımız, Ramazan’ı yaşamayanlara da açık!

Ramazan2013 Yazarlar Ahmed Şahin

Bayramda kucaklarımız, Ramazan’ı yaşamayanlara da açık!


Evet, bayram arefesinde bayram anlayışımızı bir daha gözden geçirerek diyoruz ki: Bayram günlerimiz sevinç ve neşe günlerimizdir. Böyle günlerde bizler var olan dert ve sıkıntılarımızı dahi unutmaya çalışır, kutsal dinî bayramın neşe ve mutluluğunu hep birlikte ortak olarak yaşamaya özel bir gayret gösteririz.


  Hatta bu sevinç ve neşemizi çevremizle öylesine ortak şekilde paylaşmak isteriz ki, bayramda bizi şen şakrak görenler bunların hiçbir derdi ve kederi yok galiba diyecek hale bile gelirler. Özellikle çocuklarımıza, aile bireylerimize, komşu ve dostlarımıza bu mutluluğu hissettirmek ister, dinî bayramları ömür boyu unutamayacakları sevinç ve neşe günleri olarak hatırlamalarını sağlamaya çalışırız. 

Bayramların bu yaygın neşesini, Efendimiz’in (sas) aile bireylerine ve konu komşularına yaşattığı bayram neşesinden de anlamaktayız. Nitekim bir bayram günü hane-i saadetinin önünde Habeşli gençler kılıç kalkan oyunu oynamaya başlarlar. Çevredeki insanların seyrettiği bu oyunları evinin penceresinden seyreden Efendimiz, Aişe validemizi yanına çağırır, validemizin de Efendimiz’in omzundan uzanıp bakarak oyunları seyretmesini sağlar. Hatta validemiz yeter artık diyinceye kadar da bekler. 

Bu güzel örnekten hareketle biz de dinî bayramların sevincini ailemizle, çoluk çocuklarımızla, hatta topyekün milletimizle birlikte yaşamak isteriz. Hatta bu sevinç ve neşemiz özellikle Ramazan bayramlarında daha da artar, zirveye ulaşır. 

- Neden Ramazan Bayra-mı’nda bu sevinç ve mutluluğumuz daha da artar, zirveye ulaşır? 

- Çünkü bir ay boyunca bütün eksik ve kusurlarımızla birlikte orucumuzu tutmuş, teravihimizi kılmış, fitremizi, zekâtımızı vermiş, yoksula yardım mükellefiyetlerimizi yerine getirmeye çalışmış, görevlerimizi yerine getirmeye gayret etmişiz. İşte bundan dolayı Ramazan sonunda zekât-fitre vereniyle alanıyla hep birlikte mutlu oluruz, bayramın sevincini, neşesini ortak olarak hep birlikte yaşamak isteriz.. 

- Hatta ‘orucunu tutmamış, teravihini kılmamış, zekâtlarını, fitrelerini vermemiş olanlar neyin bayramını yapacaklar, nasıl huzur duyacaklar?’ diye bir itici soru sormayı da asla istemeyiz. ‘Bizler oruç tuttuk, boyumuz ne kadar kısaldı, sizler yediniz boyunuz ne kadar uzadı?’ diye iğneleyici bir kıyaslama da yapmayız. Elbette bu bayramda onlar da neşelenip sevinecekler. Bu onların da hakkıdır. Ancak ne de olsa gönüllerinde bir kırıklık, kalplerinde bir burukluk hissedecekler: 

- Keşke biz de orucumuzu tutsaydık, namazlarımızı kılsaydık, dinî mükellefiyetlerimizi yerine getirseydik de, bayramda kalbimizde bir burukluk, gönlümüzde bir kırıklık hissetmeseydik.. diye pişmanlık duyacaklardır. Bunu duymamaları mümkün değildir. 

İşte onların hissettikleri bu burukluk, kırıklık da gösterir ki, onlardan ümit ve ilgi kesilmez, sevgi saygı sahamızın dışına itilmez. Çünkü Allah, yanlışlarını savunmayıp pişmanlık duyan kullarını affeder. Öyle ise bizler de onları sevgi saygı sahamızın içinde tutar, asla dışarıya atmayız. Hatta bu konuda bizler bir adım daha ileriye geçer ve kendi nefsimizi suçlayarak deriz ki: 

- Aslında kusur ve eksiklik onlardan önce bizde, İslâm’ı tam olarak yaşayıp da güzelliğini onlara gösteremeyişimizde, dikkatlerini çekemeyişimizdedir. Şayet biz İslam’ın özellik ve güzelliğini yaşayışımızla göstererek İslam’ı tam temsil edebilseydik, onlar böyle ilgisiz ve bilgisiz kalmayacak, bizde güzelliğini gördükleri İslâm’ı onlar da yaşama aşk ve şevkini duyacaklardı. 

Bayramlarda bizim böyle kendi eksiğimizi düşünme fazileti içinde olduğumuzu görmeleri, onların da kendi kusurlarını düşünmelerine sebep olacak, kucaklarını açarak kalp kalbe kucaklaşma  gereğini onlar da duyacaklardır.


Böyle bir nefs muhasebesi yaparak kalp kalbe hep birlikte kucaklaşma gereği duyacağımız mutlu bayramlar dileğimle.
a.sahin@zaman.com.tr



5 Ağustos 2013 Pazartesi

HİKAYE AFFET BABACIĞIM


HİKAYE    AFFET BABACIĞIM

 

   Evliliğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında eşi bütün bağları kopardı ve :

 

 -- “Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak” diyerek rest çekti.

   Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hala onu ölürcesine seviyordu. Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu.

 

   Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı. Babasına lazım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can “Baba ben de seninle gelmek istiyorum” diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.


   Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik can sürekli babasına “Baba nereye gidiyoruz ?” diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

 

   Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi. Sonra diğer malzemeleri taşıdı. En son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

 

   Tipi adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı. Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü. Öyle üzgündü ki Dünya başına göçüyor gibiydi. O bu duygular içindeyken babası yüreğine bıçak saplanmış gibiydi.



   Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu. Artık gitme zamanıydı.

 

   Babasının yatağına eğildi yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terk etti.


   Arabaya bindiler. Can yol çıktıklarında ağlamaya başladı neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu. Can :
 

 -- “Baba sen yaşlandığında bende seni buraya mı getireceğim” diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı.
 

   Barakaya ulaştığında “Beni affet baba” diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış ve çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oğlu “Baba beni affet, sana bu muameleyi yaptığım için beni affet” diye hatasını belli ediyordu.. Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu...


 -- “Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın. Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum  ..........          


"Kapitalizmin en büyük düşmanı İslam'dır"

"Kapitalizmin en büyük düşmanı İslam'dır"
 
 
Eşimin ailesinin Sabetayist olduğunu, evliliğimizin 30. yılında öğrendim. İlişkilerimiz hiçbir zaman eskisi gibi olmadı tabii. Bende çok büyük bir düş kırıklığı oluşturdu. Hayatımdaki en büyük üzüntülerden bir tanesini yaşadım.
Bu durum benim çok ağrıma gitti. Çünkü evlilik içerisinde bir kültürel çatışma ortamı oluşturuyor. Bu durum benden niçin gizlendi çok merak ediyorum. Sabetayizmde bir önyargı var, bir ön hedef, gizli bir yapı var. Böyle bir şey aile içerisinde kabul edilemez. Özellikle mütedeyyin insanlara karşı bir önyargı var.
Elimden gelenin en iyisini yapar, sonra tevekkül ederim. İki yıl boyunca kanser ile savaştım. Yaşadığım rahatsızlığı daha önce yaptığım yanlışların bedeli olarak görüyorum. Cenab-ı Allah'ın bana ders vermek istediğini düşünüyorum.
 
Başörtülü kızlarımızın eğitim ve kamu yerlerdeki yaşadıkları sorunlara karşı onlara destek oldum. Hitap ettiğim gruplar tarafından çok eleştirildim. Bundan otuz yıl önce 'Paranın ne önemi var mühim olan insanlık' şarkısını yazmış bir adamım.

 
Bu dünyayı elli yüz kişilik bir beyin takımı yönetiyor. Bunların içinde Masonlar ve İlluminati var. Bu yapılarla uzaklığınız ve yakınlığınız doğrultusunda size bir pay veriyorlar. Mursi olayına baktığınızda da onların elini çok rahat görürsünüz. Bahsettiğim yapı İslam'ın güçlenmesini istemez.

 
Bu dünyayı yönetenler ya bendensin ya da benim karşımdasın diyorlar. Ben içki ve alkol kullanmam, hayata muhafazakar bakan birisiyim. Masonlukta kardeş sofrası vardır. O sofrada alkol tüketilir. İçmediğinizde bu bir süre sonra problem olmaya başlar.

 
Önce inançlarından dolayı seni yargılamıyoruz derler. Ama bir taraftan davranışlarıyla sizi kendilerine çekmek isterler. Eğer kendilerine çekemezlerse yok sayarlar.

 
Bu ülkede en yüksek trajı elde etmiş, eserleri Amerika, Avrupa'ya kadar ulaşan, Türkiye'nin en eski cazcısıyım. Sırf masonluktan istifa ettiğim için konserlerim iptal oldu. 20 yıldır İstanbul Caz Festivali yapılıyor. Bir tanesine bile davet edilmedim.

 
Allah bir kuluna misyon vermişse ve buna bütün kalbinizle inanıyorsanız her türlü zulmü göze almalısınız. Batılıların çıldırdığı ve bir türlü çare bulamadığı şey kimsenin baskısı olmadan hür iradenizle inancınızı yaşamanızdır.

 
Kapitalizmin en büyük düşmanı İslam'dır.

 
Özdemir ERDOĞAN
 
 

 

4 Ağustos 2013 Pazar

Peygamberin Cennet arkadaşı "Hz Ukkaşe"

Peygamberin Cennet arkadaşı "Hz Ukkaşe"

Peygamberin Cennet arkadaşı "Hz Ukkaşe"
 

Yüreğimiz çıkınımıza koyup düşüyoruz yollara. Aşkın çölde bulduğu karşılığı bir nebze olsun yaşamak istiyoruz. Sevgi gemisinden uzanan kutlu eli bizde tutmak istiyoruz. En sevgilinin sevgisine mahzar olmuş, bir aşk abidesinin makamına yolculuğumuz. Kendimizden kaçıp kendimizi bulma peşindeyiz.

Gideceğimiz yer aşkın zirvesi. Herkes vardığında kendince nasibini alacak. Herkes beklediğinin karşılığını görecek. Bizim umudumuz peygamber mührünü öpmüş dudaklardan bir tebessüm alabilmek, o mührü peygamberi öpen tek kişi olan Hz Ukkaşe’nin dudaklarından.

Gaziantep’le Kahramanmaraş arasında bulunan Gaziantep’e bağlı Nurdağı ilçesine 7-8 km uzaklıkta bir tepenin zirvesinde bulunan türbenin yolunu tutuyoruz. Hayatta olduğu gibi yollar virajlı, bir Mevlevi semazen gibi etrafımızda döne döne ilerliyoruz. Her viraj dönüşümüzde biraz daha artıyor içimizdeki heyecan.

Türbenin bulunduğu tepenin eteklerine vardığımızda Araf’ta çıkan hacılar gibi zirveye ulaşmaya çalışan Ukkaşe sevdalılarını görüyoruz. Baharın yeşillendirdiği tepenin böğründe yokuşu tırmanmaya çalışan başlarındaki beyaz örtülü kadınların içlerindeki sevgi kendilerine destek veriyor.

Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği Ukkaşe türbesine yurdun her yanından akın akın insanlar geliyor. Her birinin rengi, teni, ırkı birbirinden farklı ama hepsinin yüreğinde peygamberimizden geriye kalan bir peygamber sevgilisinin makamına ulaşma arzusu var.

Yokuşu çocuk, genç ihtiyar her yaşayan insanla tırmanıp tepenin zirvesine varıyoruz. Zirve daha da kalabalık. Türbeye yol olmasına rağmen insanların çoğu araçları ile çıkarken çoğu da yürüyerek çıkıyor.

Zirve bir bayram yerini andırıyor. Hz Ukkaşe için yapılan türbe en zirvede. Türbenin üzerine büyükçe bir yapı ile kapanmış. Kadınlar ve erkekler türbeyi ayrı kapılardan irerek ziyaret ediyor. İçerde namaz kılabilmek için bölümler var.

Ziyarete gelenlerin kimisi namaz kılıp ellerini açarak dua ediyor, kimisi Kur’an-ı Kerim okuyor. İçerisi bir manevi atmosferin yayıldığı duyguların feraha ulaştığı, gözlerin dolduğu, gönüllerin itminana ulaştığı bir mekan haline geliyor.

Türbenin hemen yanı başında bir mescit bulunmakta. Yine dışardan gelenlerin kalabileceği misafirhane var. Çok sayıda insan adaklarını gelip burada kesiyor. Bunun için kurban kesim hanesi de yapılmış.
Camii hoporlüründen sık sık türbe ziyaretlerinin adabından bahsedilip, türbeye ve etrafındaki ağaçlara bez bağlanmamasından, duanın Allah’a yapılması gerektiği yönünde anonslar yapılıyor.

Türbenin eteklerinde türbeye gidip ziyaretini gerçekleştirenler, dualarını edenler guruplar halinde küme küme ağaçların gölgesinde yemeklerini yiyor, çaylarını içiyor yada kestikleri kurbanlarını pişiriyorlar.

Türbenin eteklerine sığınmış durumda bulunan, dini kitap ve hediyelik eşya satan dükkanlarda türbe ziyaretine gelenlere hizmet ediyorlar.

Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Hz Ukkaşe sevgisi çok gelişmiş durumda. Özellikle Kahramanmaraşlılar kandillerde, dini günlerde, yürekleri daralıp ferahlamak istediklerinde Hz Ukkaşe’nin türbesinin yolunu tutuyorlar. Kahramanmaraş ve Gaziantep’te HZ Ukkaşe duyulan sevgi erkek çocuklarının isimlerine yansımış durumda. Ukkaşe kelimesini Türkçeleştirip Ökkeş yapan yöre halkı çocuklarının ismini Ökkeş koymakta. Belki abartılı olacak ama Kahramanmaraş kalesine çıkıp Ökkeş diye seslendiğinizde çok sayıda erkeğin size baktığını göreceksiniz.

Hz Ukkaşe’nin kim olduğunu merak edenler için ondan bahsetmekte yarar var. Yapılan araştırmalarda Türbenin Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi adına yapıldığı saptanmış. Bazılarına göre türbede Ukkaşe b. Mihsan’n gömülü olduğu söylense de, bazılarına göre burada katıldığı bir savaşta kaybettiği parmağı yada kanın döküldüğü yer olduğu için buraya türbe yapıldığı rivayet edilmekte.

Hz Ukkaşe hakkında özellikle Müslüman olmadan önce fazla bir bilgi bulunmamakta. Müslüman olduktan sonra ve Bedir savaşındaki başarılarından sonra kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.

Hz Ukkaşe’nin Bedir savaşında çok büyük cesaret gösterdi. Savaşırken kılıcı kırıldı. Peygamberimiz(S.A.V) kendisine bir hurma dalı verdi. Bu dal onun elinde kılıç oldu. O kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.

Hz. Ukkaşe hayata iken cennetle müjdelenenlerden birisi. Peygamberimiz(S.A.V) bir gün; “Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir” buyurunca Ukkaşe b.Mihsan:
- Ey Allah’ın elçisi ! Allah’a dua et de ben onlardan olayım” dedi. Peygamberimiz “Sen onlardansın” buyurdu ve ona dua etti. Bunun üzerine başka bir adam ayağa kalkarak:
- Ey Allah’ın elçisi! Cennetliklerden olmam için bana da dua et” deyince, Peygamberimiz
- Bu konuda Ukkaşe seni geçti buyurdu. (1)
Hz Ukkaşe bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan.O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.

“ Fetih suresi nazil olunca, Peygamberimiz(S.A.V), Cebrail’e:
-Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın , (Duha:4-5) dedi.Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir(Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’ li Müslümanlar) Mescid-i Nebi’de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi.

- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin O’nun(Allah’ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz(S.A.V) şöyle buyurdu:
- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum, dedi. Hiç kimse kalkmayınca Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra Müslümanlar arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:

- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim.Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım.Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi.Devemden indim ayağını öpmek için sana yaklaştığımda değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum deyince, Peygamber efendimiz:

- Ey Ukkaşe sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım.Ey Bilal git(kızım) Fatıma’ya uzun bir değnek getir dedi . Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak :

- O, Allah’ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma’ nın yanına geldi kapıyı çaldı ve “Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver” deyince, Peygamberimizin kızı Hz Fatıma:

-Bugün ne hac günü, ne de O’nun savaştığı bir gün değil babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:

- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz Fatıma:

- Ey Bilal! Allah’ın elçisine kısas yapmayı ( hakkını almayı) kendisine layık gören kimdir? ( Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın (Ukkaşe) yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi. Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince O da Ukkaşe’ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer bunu görünce ayağa kalktılar ve:

- Ey Ukkaşe!İşte önündeyiz Hakkını bizden al.Peygamberden alma, deyince Peygamber efendimiz:

-Bırak ey Ebubekir sende bırak ey Ömer Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor dedi. Bunun üzerine Ali b.Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:

- Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir.İşte sırtım hakkını kendi elinle benden al ve bana(O’nun yerine) yüz sopa vur .Allah’ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:

-Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor buyurdu.Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:

-Ey Ukkaşe!Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber efendimiz:

-Gözümün nuru torunlarım sizde oturun Allah sizi burada unutmamıştır(sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir).Sonra Peygamber efendimiz Ukkaşe’ye

- Ey Ukkaşe!Vuracaksan vur deyince, Ukkaşe(R.A):

- Ey Allah’ın elçisi!Bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu deyince Peygamberimiz sırtını açtı. Müslümanlar yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı.Sanki sırtı Mısır’ da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:

- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi sana kısas yapmaya(senden hakkını bu yolla almaya) kim cür’et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.V) :

- Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da affet deyince, Hz. Ukkaşe:

- Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz(S.A.V):

- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın dedi.Sonra (orada bulunan) tüm Müslümanlar Hz. Ukkaşe’nin alnından öperek ayağa kalktılar ve:

- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.” (2)

Her gün yüzlerce inanın gurup gurup Ziyaret ettiği bu türbe Peygamberden geriye hatıralara insanların sahip çıkışının da bir göstergesi.

İnsan Hz Ukkaşe’nin makamına varınca Peygamberin sırtındaki peygamberlik mührünü öpmeyi başarmış Hz Ukkaşe’nin dudaklarından bir tebessüm arıyor.


KAYNAKLAR
(1) El-İstiab 3/1081, Madde:1837 , Buhari , Tıb.17, Müslim, İman, 317.
(2) El - Isbahani , Hilyet-ül Evliya 4/ 73,

NASIL GİDİLİR
Hz Ukkaşe Türbesi’ne farklı yollardan gidilebilse de, Gaziantep’in Nurdağı ilçesinden gidilmesi en uygunudur. Türbe ilçe merkezine 8 km uzaklıktadır. Guruplar halinde gidilebileceği gibi ferdi olarak da gidilebilir. Türbe merkezine araçla çıkılabilmektedir.

www.truvadergisi.com
 
 
 
 



ANNE ŞEFKATİ

ANNE ŞEFKATİ
 
 
Japonya'da olan bir depremde kurtarma ekibi genç bir kadının yaşadığı enkaza ulaşırlar. Yıkıntıların arasında kadının cesedine ulaşırlar. Kadının enkaz altındaki pozisyonu biraz ilginçtir sanki ellerinde bir şey tutarak iş y...aparken dizlerinin üzerine çökmüş haldedir.
 
 
Bu esnada sanki ev üzerine yıkılmış gibidir. Kurtarma ekibinin lideri yine de canlı olma ümidi ile kadına ulaşmaya çalışır, maalesef kadın çoktan ölmüştür.
 
 
Ekip oradan başka bir enkaza hareket etmek üzere iken bir sebepten dolayı ekip lideri açtığı delikten içeri doğru kadının cesedinin altına doğru bakar ve seslenir ! "bir çocuk!..bir çocuk var!" der.
 
 
Ekip uzun bir çalışmadan sonra çiçekli bir battaniye içinde ölü kadının cesedinin altında 3 aylık bir çocuk bulurlar. Kadın son bir hamle ile çocuğunu kurtarmak için bedenini ona siper yapmıştır. Ekip çocuğa ulaştığında hala bebek uyumaktadır.
 
 
Doktor çabucak gelir ve çocuğu muayene eder.
 
Battaniyeyi açtığında içinde bir cep telefonu bulur. Ekranda yazılı bir mesaj vardır. mesajda şu yazıyordur!..
 
" Eğer kurtarıldıysan, seni sevdiğimi hatırla!"
 
 
Bir annenin çocuğuna olan sevgisini ölüm anında bile ona anlatma çabasının en güzel örneği !!
 
***
 

 
 
 

Mübarek Kadir gecenizi kutlarım

MÜBAREK KADİR GECEMİZ HAYIRLARA VESİLE OLMASI DİLEKLERİMLE
https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSmTmd9Fl7bIGPel9iiAQ8VI-Fze64-k8btIMSygVwurgAllZr-
 
(Bismillâhirrahmânirrahîm.)
KADİR SÛRESİ
Mekkede nazil olmuş olup 5 âyettir. Adını ilk âyette geçen Kadr, yani “Kadir gecesi” kelimesinden almıştır. Kadir: “Mevki, şeref, değer, azamet” mânalarına gelir. Kur’ân’ın vahyinin başlangıcından ve o gecenin büyük fazilet ve bereketinden, o gece kâinatı kaplayan ilâhi esenlikten bahseder.
Kadir gecesi kesin olarak bildirilmemiştir. Fakat ekserî âlimler, hadis-i şeriflerin delâletinden Ramazan ayının 27. gecesi olduğunu kabul etmiş olup bütün İslâm âlemi de bunu benimsemiştir. Kur’ân-ı Kerîm, kadir gecesinde Levh-i Mahfuzdan dünya semasına topyekün olarak indirilmiştir. Kur’ân’ın ilk parçası olan Ikra (Alak) sûresinin ilk âyetleri de kadir gecesinde nazil olmuştur.
Kadir gecesi, içinde bu gece bulunmayan bin aydan daha faziletlidir. Bu gecenin fazileti hakkındaki hadislerden biri şöyledir: “Kim kadir gecesini, sevabını umarak ihlas ile ibadetle ihya ederse; geçmiş günahları affedilir.”
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Biz Kur’ân’ı indirdik kadir gecesi. [44,3; 2,185]
2 – Bilir misin nedir kadir gecesi?
3 – Bin aydan daha hayırlıdır kadir gecesi!
4 – O gece Rab’lerinin izniyle Ruh ve melekler,
her türlü iş için iner de iner...
5 – Artık o gece bir esenliktir gider...
Tâ tan ağarana kadar...
Kadir_Gecesi
 
(BUGÜNÜN DUASI).
 
(Bismillâhirrahmânirrahîm.)
 
285 – Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de.
Onlardan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman etti.
“O’nun resullerinden hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz” dediler ve eklediler:
“İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır”.
286 – Allah hiç bir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.
Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir.
Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma.
Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma.
Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize!
Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardım eyle bize!
[6,152; 7,42; 23,62]
Bu iki âyet, bu uzun sûrenin hatimesidir. Dinin bütün esaslarına temas edildikten sonra sıra mühür basmaya gelmiştir. Sûrenin mukaddimesinde, bu Kitaba iman edip emirlerini tutacak olanların hidâyet ve felah bulacakları bildirilmişti. İşte hatimesi de ona iman eden cemaatın oluştuğunu ve Rablerinin onlara karşı muamelesini bildirmektedir.
Hz. Peygamber (a.s.m), bu hatimenin faziletine dikkat çeken hadisler buyurmuştur: 1.”Her kim geceleyin Bakara sûresinden bu iki âyeti okursa ona yeter.” 2.Allah Teâla Bakara sûresini iki âyetle sona erdirdi ki, bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salattır (namazdır), hem duadır, hem Kur’ân’dır.” 3.Hz. Ömer ile Hz. Ali (r.a) demişlerdir ki: “Aklı başında hiçbir adam görmezdim ki, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun.”
(BAKARA SÛRESİ 285 İLA 286. AYET MEALLERİ).
Dualarınıza muhtaç Kardeşiniz, Dualarınızı İstirham Eder…..
MÜBAREK KADİR GECEMİZ TÜM MÜSLÜMAN ALEMLERİNE HAYIRLARA VESİLE OLMASI DİLEKLERİMLE
Celal Çelik 

 

Kadir Gecesi

Kadir Gecesi

Kadir Gecesi
 

Peygamber Efendimiz tarafından Ramazan ayının son on gecesinde aranması tavsiye edilen Kadir Gecesi bütün İslam dünyasında ve ülkemizde 27. gece kabul edilerek kutlana gelmiştir. Fakat Ramazanın yirmisinden sonraki geceleri, her biri Kadir Gecesi imiş gibi düşünmek ve kıymetlendirmeye çalışmak uygun olur. Zaten gizlenmesinin hikmeti de müslümanların Ramazan gece ve gündüzlerini daha iyi değerlendirmeye teşviktir. Kur’an’ın ifadesine göre Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Bin ay yaklaşık seksen üç yıl eder.Bu bakımdan kadir gecesini iyi değerlendirmeliyiz.

Kur’anın bu gecede indirilmesi nedeniyle, Kadir gecesinin  bin aydan daha hayırlı  olduğu bildirilmektedir. Bu durumda geceyi değerli kılan Kur’an’dır. Bu bakımdan Kur’an’ önem vermeliyiz,Kur’an’ı öğrenmeliyiz, özellikle Kur’an-ı Kerim’in anlamına vakıf olmalıyız. Bunun içinde  Kur’an’ın Türkçe  mealini okumalıyız. Gerek duyulan ayetlerin de tefsirlerine bakmalıyız.

Bu gecenin başlıca özellikleri şunlardır.

1- Sevgili Peygamberimize gönderilen en büyük mucize olan Kur’an-ı Kerim bu gece indirilmiştir.

2- Bu gecede bin aydan daha hayırlıdır.

3- O yıl içinde meydana gelecek şeyler hakkındaki Allah’ın ezeli takdiri bu gece meleklere açıklanır ve duyurulur. Bu sebeple bu gece; “hüküm gecesi” diye yorumlanmıştır.

4- Kadri kıymeti çok olması dolayısıyla “şeref ve azamet gecesi” diye yorumlanmıştır.

5- O gece meleklere yeryüzü dar geldiği için; “tazyik gecesi” diye yorumlanmıştır. Ancak buradaki tazyik ve sıkışıklıktan maksat değerli ve hayırlı işlerin ortaya çıkmasıdır.

6-Çok kıymetli bir gece olduğu için “ K a d r ” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de bir sureye ad olmuştur.



Bu geceyi iyi değerlendirmek gerekir. Bunun için de ;

1-Bu gecelerde ibadet edilmeli: Geçmiş namazlar kaza edilmeli, geçmiş namazı olmayanlar nafile namaz kılmalı.

2-Kur’an, okunmalı, Kur’an okuyanlar dinlenmeli, Kur’an’ın anlamı (emir ve yasakları) üzerinde düşünmeli. Kur’anı Türkçe mealinden okumalı.

3-Bol bol dua edilmeli

4-Tevbe-istiğfar edilmeli, günahlardan arınmak için Yüce Allah’a yalvarılmalı.

5-Zikr ve tefekkür edilmeli; Cenab-ı Hakk’a olan iman, sevgi ve bağlılıklar tazelenmeli.

6-Dini öğütlere kulak verilmeli.

7- Bu geceden sonra yaşadığımız sürece Kur’an’a bağlı kalacağımıza, O’nun mealini sürekli okuyacağımıza ve Kur’an’ın sunduğu bilgiye uygun olarak iman etmeye ve İslamı yaşamaya gönülden söz vermeliyiz.

Bu geceye adını veren Kadir suresinin anlamı şöyledir:


                                      Bismillahirrahmanirrahim

                                      Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

                                 1. Doğrusu, Biz, Kuran'i kadir gecesinde indirmişizdir.

                                 2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?

                                3. Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.

                                4. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.

                              5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.

EFKAN VURAL

http://blog.milliyet.com.tr/kadir-gecesi/Blog/?BlogNo=424667

 



 

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Kadir Gecesi, isteyenlere İslam sarayının kapılarını açar


Hekimoğlu İsmail
 
Ramazan2013 Yazarlar Hekimoğlu İsmail

 

Kadir Gecesi, isteyenlere İslam sarayının kapılarını açar



Kadir Gecesi Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı gecedir. Bunun anlamını iyi kavramak gerek. Kur’an nizamdır, huzur kaynağıdır, cennete götürecek yoldur, ebedi saadete kavuşturacak rehberdir. Öyleyse bu geceden başlayıp Kur’an nizamını hayatımıza tatbik edeceğiz.


 Allah, Kur’an-ı Kerim’i göndererek kullarına, “İşte, böyle yaşayacaksınız.” demiştir. Bu emre uyanların hayatları düzene girdi, ailevi ve şahsi sorunları çözüldü, maddeten ve manen iyi duruma geldiler. Buna da herkes şahit oldu. Öyleyse Kadir Gecesi’nde verilecek karar şudur: “Kur’an’a uyacağım.” Bu karar, o insanın dünyasını cennet eder. Kur’an hakikatleri, dertlerine derman olur.

Peygamberimiz diyor ki; “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı hakikatleri ve incelikleri ile öğrenen ve onu başkalarına öğretendir.” Kadir Gecesi, Kur’an’ı öğrenmek, öğretmek için bir vesile, fırsat olarak görülebilir. Kur’an-ı Kerim, kendisini okuyup anlayanı kucaklar. O şahıs Kur’anî bir hayat yaşar. Kur’an’ı okumak, anlamak, yaşamak gayreti yoksa hakikat ondan uzaklaşır.

Kur’an-ı Kerim’in bir ismi de Kitab-ün Nur’dur. Bu nur kalpleri, gönülleri aydınlatır. Hakla batılı açıkça gösterir. “Allah’ım bize, hakkı hak olarak göster. Ona ittiba etmemizi nasip et. Batılı batıl olarak göster. Onları da reddetmemize yardım et. Amin.” Herkes tefsir okuyabilir. Tefsir okurken, “Acaba Rabb’im bana ne emrediyor?” sorusunun cevabı tefsirde aranmalıdır. Emirleri okuyup öğrenmek, onlara itaat etmek gerekir.

Kadir Gecesi, isteyenlere İslam sarayının kapılarını açar. Müslüman da sarayda Kur’an’ın rehberliğinde dolaşırken aklıyla, fikriyle hakikatleri görür ve anlar. O sarayın kapısından içeriye tövbe ile girilir.

Hadis-i kutside “Yok mu tövbe eden, affedeyim.” buyruluyor. Kadir Gecesi’nin en önemli ibadeti tövbe etmektir. Tövbe etmenin evveli, hata yaptığını anlamaktır. Fazilet, hatayı bilmektir. Tabii yapılan hatalardan rahatsızlık duymak, pişman olmak gerekir.

Çocuk, vazoyu kırar. Hemen koşarak annesine gelir, sarılır. Anneciğim, vazoyu kırdım, özür dilerim, der. Annesi evladının başını okşar. Gözyaşını dindirir. Annenin merhametini coşturan, çocuğun pişmanlığı ve özrüdür.

Peygamberimiz buyuruyor: “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah’ın memnun olması, sizden birinizin ıssız çölde kaybettiği devesini birden karşısında gördüğü andaki sevincinden çok daha fazladır.” Çünkü Allah, Rahman’dır.

Bu Kadir Gecesi’nde yapacağımız tövbelerle, inşallah İslamiyet’i hayata taşıyan bir ümmet ortaya çıkacak. İslamiyet yaşanmazsa din nazariyatta kalır, kitaplarda kalır. Bu da büyük bir vebaldir. Sahabe, böyle yapmamıştır. İslamiyet’i kitaplarda bırakmamışlar, Müslüman olur olmaz her türlü haramı terk etmişler, her türlü helali yaşamaya başlamışlar. İşte kandil böyle kutlanmalıdır. Her türlü harama ret, her türlü helale evet.

İki günü eşit olan ziyandadır, diyor Peygamberimiz (sas). Bir de iki günün arasında Kadir Gecesi varsa, gene de o iki gün eşit olduysa eyvah! Kadir Gecesi’nde Müslüman’da iyilik yönüne doğru bir değişme olursa yani dünden daha iyi olursa bu gecenin kıymeti bilindi demektir. Saadet-i ebediyyeye adım atılmış olur. Bir fark yoksa Kadir Gecesi ona uğramadan geldi geçti demektir.

Allah’ın her günü hayırlıdır. Ama Kadir Gecesi’nin hayrı daha başkadır. Kadir Sûresi’nden öğreniyoruz ki, bu gecede melekler yeryüzüne iniyor. Acaba melekler bu gece bizi nasıl bir hal içinde bulacaklar?