20 Ocak 2017 Cuma

MÜSLÜMAN, ADALET SAHİBİDİR

MÜSLÜMAN, ADALET SAHİBİDİR
 
     Adalet, her şeyi tam olarak yerine getirmek, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmak demektir. Daha kısa bir ifadeyle, hak sahibine hakkını vermektir. Adalet, Allah’ın emrettiği, sevdiği ve övdüğü yüce bir vasıftır. Adaletin olmadığı bir yerde, huzur ve saadet aramak mümkün değildir. Çünkü fert ve cemiyet hayatında huzurun kaynağı adalettir. Bir milletin yükselmesi, ilerlemesi, kalkınması ve gerçek medeniyete ulaşması da adaletle mümkündür. Millet fertlerini birbirine bağlayan, onları bir disiplin içerisinde tutan, yine adalettir. Fertleri arasında adalet olmayan milletler, maddi bakımdan ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, sıkıntılara düşmekten kurtulamazlar.
 
     Aile fertleri arasında adaletin gözetilmediği bir evde, huzur ve saadetin olması mümkün müdür? Adaletin hâkim olmadığı, çalışanla çalışmayanın ayırt edilmediği, Allah korkusu ve hakikat sevgisinin öğretilmediği bir mektepte, hangi fazilet meyveleri toplanabilir? Devlet ve millet vazifeleri; imanlı, bilgili, ehliyetli, dürüst ve adil kimselere değil de politik hesaplar ve çıkarlar uğruna rüşvetçi, kayırıcı ve adil olmayan kimselere verilirse, böyle bir cemiyette huzur ve güven kalır mı? Hak ve adaleti teslim etmesi gereken adalet müesseseleri, adaletsizlik yapar, suçluyu suçsuz hale getirir, güçlüyü korur, güçsüzü ezerse, böyle bir cemiyette felaketler kol gezmez mi?
 
     Patron, çalıştırdığı işçilerin haklarına riayet etmez, işçi ekmek yediği işin hakkını vermez, memur görevini ihmal eder, adamına göre iş yapar, esnaf ölçü ve tartısına dikkat etmez, karaborsacılık yapar, yazar, kalemini hak ve adalet adına oynatmaz, hasta ilgi görmek için hastanenin yolunu özel muayenehaneden geçerek bulur, krediler, ihaleler, destekler, teşvikler uğruna çıkar dağıtılırsa, böyle bir toplumda adaletin varlığından söz edilebilir mi?
 
     Bunun içindir ki Huzur ve saadet dini olan İslam, bütün işlerimizde adaletli olmayı emretmiş ve adaletle davrananlara büyük müjdeler vermiştir. Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:
 
     “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
(NİSA SURESİ – 135. AYET)
   
     “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”  (MAİDE SURESİ – 8. AYET)
 
     “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”  (NAHL SURESİ – 90. AYET)
 
     Yüce Allah bu ayette, dünya nizamını sağlayan üç esası emrediyor; üç çirkin davranışı da yasaklıyor. Emrettikleri; adalet, ihsan ve akrabaya yardımdır. Yasakladıkları da; fuhuş, münker ve bağy’dır.
 
     ADALET: Herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmaktır.
     İHSAN: İyilik etmek, hayır yapmak ve emredilen şeyi gerektiği gibi yerine getirmektir.
     AKRABAYA YARDIM: Yakın ve uzak akrabaya iyilik etmek, onların ihtiyaçlarını karşılamaktır.
     FAHŞA: Yalan, iftira, zina gibi kötü söz ve işlerdir.
     MÜNKER: Dinin ve aklın fena kabul ettiği işler ve davranışlardır.
     BAĞY: İnsanlara karşı üstünlük iddia etmek ve onları zulüm ve baskı altına almaktır.
     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
     “Ehl-ü iyaline ve idaresi altında olanlara adaletle hükmeden adil kimseler, Allah nezdinde nurdan minberler üzerinde otururlar, yüksek mevkilere çıkarlar.”
     “Cennet ehli üç sınıftır:
     1-) Adil, sadaka verici ve başarılı hükümdar
     2-) Hısım akrabasına ve Müslümanlara karşı yumuşak kalpli ve şefkatli olan bir adam
     3-) Ailesi kalabalık olduğu halde harama el uzatmayan, iffetli ve namuslu kimse.”
 
    “Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler: Adil imam, Allah’a ibadet içinde yetişen genç, Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse, Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi; Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde: “Ben Allah’tan korkarım.” deyip icabet etmeyen kimse; Sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli sadaka veren kimse; Allah’ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse.”
 
     Öyleyse müslüman, adalet sahibi olmak zorundadır. Zira Müslüman, Allah’ın kesin bir adalet günü olduğuna, yaptığı her iş ve hareketin mutlaka hesabının sorulacağını kavrayan insandır. Bunun için Müslüman her zaman ve her yerde Hak’tan yanadır. Çünkü zaman mutlak bir hesaplaşma gününe doğru hızla akmaktadır. Kâr-zarar günü yakındır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: 
 
     “Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.”  (ENBİYA SURESİ – 47. AYET)
 
BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
http://www.vaazsitesi.net/?pnum=797&pt=M%C3%BCsl%C3%BCman%C4%B1+Olgunla%C5%9Ft%C4%B1ran+G%C3%BCzel+Huylar
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder