Hz. Yusuf (a.s.) Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Peygamberlerden birisi olup, Yakup Peygamberin oğludur. Kur’an’da kendi adını taşıyan bir sure vardır. 
Yûsuf -aleyhisselâm-, daha küçük yaşlarından itibâren babasının büyük bir sevgisine mazhar olmuştu. Her hâliyle kardeşlerinden farklıydı. Nitekim babası Yakûp -aleyhisselâm-, oğlu Yûsuf’ta kendisindeki husûsiyetleri görmüştü. Bu sebeple O’na olan meyli, diğer evlâdlarından fazla idi. O’nu çok sever, bütün oğullarından azîz tutar ve yanından ayırmazdı.
Kâinâttaki bütün mahlûkâtın kalbî temâyülleri, müsbet veya menfî istîdâdlarına göre farklılık arz eder. Ancak egoizm, yâni varlığın kendine olan meclûbiyeti asıldır. Bundan dolayı her varlık, kendine âit müşterekleri nerede müşâhede ederse, oraya meyleder. Bu, kendini gayrda tesbît ve temâşâ etmenin bir netîcesidir. Yâni, aynı cinsten olanlar, birbirlerini cezbederler. Her nerede bir sevgi varsa, bu, sevenin sevilende kendi vasıflarını bulmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim cezb ve incizâb, yâni çekmek veya çekilmek için bu beraberlik ve ayniyet şarttır. Nefsânî hayat, fâsıkları cezbederken; rûhâniyet, sâdık ve sâlihleri; küfür, kâfiri; irşâd, irşâda tâlib olan kimseyi cezbeder. Bu câzibe kânunu, maddede ve mânâda, hayırda ve şerde bütün ihtişâmıyla hükmünü icrâ eder.
KISSALARIN EN GÜZELİ 
Yûsuf’un -aleyhisselâm- kıssası, Kur’ân-ı Kerîm’de “ahsenü’l-kasas” (kıssaların en güzeli) diye ifâdelendirilmiş ve müstakil bir sûre ile anlatılmıştır.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
 “Yûsuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için âyetler (ibretler) vardır.” (Yûsuf, 7)
Yûsuf kıssası, bu beyân-ı ilâhîden de anlaşılacağı üzere, ibret ve hikmet dolu bir kıssadır. Yûsuf kıssası hiçbir kitapta ve eserde Kur’ân-ı Kerîm’deki kadar güzel ve beliğ bir üslûb ile nakledilmemiştir.
Yûsuf Sûresi’nin nihâyetinde de açıkça ifâde edildiği üzere, bu sûrenin gayb haberlerinden olduğu ve uydurulmuş herhangi bir söz olmadığı  aklen ve naklen iyice açıklık kazanır.
YUSUF KISSASI KISACA
Hakîkaten Yûsuf’un -aleyhisselâm- kıssası, ihtivâ ettiği hikmet ve ibretler cihetiyle Kur’an-ı Kerîm’deki en dikkat çekici kıssalardan biridir. Müfessirlerin, bu kıssadaki ibret dolu safhaları hulâsa sadedindeki bazı görüşleri söyledir:
Yûsuf -aleyhisselâm- küçük yaşta başlayan çeşit çeşit belâ ve musîbetlere karşı büyük bir sabır göstermiştir.
Kardeşlerinin yaptığı onca eziyet ve kötülüğe, hattâ kendisini öldürmeye kasdetmelerine rağmen Yûsuf -aleyhisselâm- onlarla karşılaştığında dâsitânî bir af ve müsâmaha örneği sergilemiştir.
Bu kıssada Peygamberlerden, sâlihlerden, meleklerden, şeytanlardan, insanlardan, cinlerden, hayvanlardan, hükümdarlardan, memleketlerden, tâcirlerden, âlimlerden, câhillerden, erkeklerden, kadınlardan, kadınların çeşitli hîle ve tuzaklarından bahsedilmektedir.
Bu kıssada tevhîdden, fıkıhtan, siyerden, rüyâ tâbirinden, siyâsetten, muâşeretten, din ve dünyânın salâhı için gerekli olan pek çok hususlardan bahsedilmektedir.
Çile, belâ, musîbet ve imtihanlarla dolu bir hayat mâcerâsının sonunda kavuşulan sonsuz saâdet anlatılmaktadır. Nitekim Yûsuf -aleyhisselâm- otuz yaşında Mısır’a melik oldu.
ZÜLEYHA’NIN GENÇLEŞMESİ
Yûsuf’un -aleyhisselâm- duâsı hürmetine Züleyhâ yeniden gençlik ve güzelliğine kavuştu ve onunla evlendi.
Ya’kûb’un -aleyhisselâm-, Yûsuf’un hasretiyle ağlamaktan kör olan gözleri yeniden kendisine verildi.
Ya’kûb -aleyhisselâm- en çok sevdiği evlâdına, Bünyamin de ana-baba bir kardeşi Yûsuf’a kavuştu.
Yûsuf -aleyhisselâm- kendisini öldürmek isteyen kardeşlerini affetti, onlar da tevbe ederek sâlihlerden oldular.
Ya’kûb -aleyhisselâm- ve âilesi Kenan diyârından Mısır’a hicret etti.
Yûsuf’un -aleyhisselâm- küçükken gördüğü rüyâ tahakkuk etti.
Mısır Meliki Reyyân bin Velid bütün devlet işlerini Yûsuf’a -aleyhisselâm- bıraktı ve ona îmân ederek Müslüman oldu.
Yûsuf -aleyhisselâm- o zamana kadar hiç kimsenin yapmadığı en güzel duâyı yaptı. (Yûsuf, 101)
Şüphe yok ki en güzel kıssalar, hayâtın içinden, yaşanmış hâdiselerdir. Yâni bir kıssa, gerçek bir hâdisenin, ebedî güzelliklere delâlet eden bediî nüktelerle tasvîr edilmesi ve belîğ bir şekilde anlatılması nisbetinde güzelleşir. Zîrâ gerçek güzellik, dâimâ hayallerin ötesindedir ve ancak mutlak güzellikten bir misâl aksettirdiği nisbette ehemmiyet taşır.
HASETİ ÖNLEYEN SURE
Yûsuf kıssası, Muhammedî güzelliğe kâmil mânâda bir başlangıç remzi olarak nâzil olmuş, gaybî bir hakîkattir. Bilhassa bu husûsiyetinden dolayı “ahsenü’l-kasas”, yâni kıssaların en güzelidir.
Übeyy bin Ka’b’ın -radıyallâhu anh- rivâyetine göre Resûlullâh şöyle buyurdular:
“Kölelerinize Yûsuf Sûresi’ni öğretiniz! Zîrâ herhangi bir Müslüman, onu yazıp ehline ve kendi kölesine öğretirse, Allâh Teâlâ onun sekerât-ı mevtini (ölüm ânındaki sarhoşluk hâlini ve sıkıntılarını) kolaylaştırır. Hiçbir Müslümana hased etmeye de mecâl bulamaz!” (Zemahşerî, Keşşâf, III, 98)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/hazret-i-yusuf-as-kimdir.html