4 Haziran 2015 Perşembe

İlahi Aşkla Yananları Nasıl Tanırsınız?

İlahi  Aşkla  Yananları  Nasıl  Tanırsınız?


(Benim şimdi bütün ibadetlerim, yazılarım, maillerim, facebookta paylaştıklarım, sohbetlerim, dualarım hep Allah aşkımdandır. Okuyunuz, inşallah Anlarsınız.)




İlahi aşkla yananların zirvesinde Efendimiz SAV bulunuyor. Başta Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali ve tüm sahabeler, sonrasında Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre gibi eyliyalarımız bu zirveye en yakın basamakta durmaktadırlar. Günümüzde de pek çok Allah dostu yananlar vardır.


Peki bunlar kimlerdir?  


 


Bir Allah dostunun :


 


“Sen Mevlayı sevende, Mevla seni sevmez mi?
Rızasına erende, rızasını vermez mi?
Sen Hakkın kapısında canlar feda eylesen
Emrin
ce hizmet kılsan Allah ecrin vermez mi?“ 


 


 


dediği gibi ben kalbimi Allah sevgisiyle doldurdum. Sevdiklerimi Allah için seviyorum. Rabbimin de beni sevdiğini hissediyorum.

Yanlış anlamayın Haşa! ben kim oluyorum. Ben kendimi naçizane ilahi aşkla yananlardan değil ama ilahi aşk denizinin kıyısına ulaşmış bahtiyar olanlardan sayıyorum. Ve artık çabalarım, Hem Allah’ın rızasını kazanabilmek, hem de O’nun sevgisini kaybetmemek için...


 


 


Bu konu sayfalarca anlatılabilir ama yazıyı kısa tutmak için, ilahi aşka nasıl ulaştığımı anlatsam daha iyi olur sanırım. Ben kendimi bildim bileli bu dengesiz yürüme (Friedreich ataksisi) hastalığım hep vardı.

Dengesiz yürürken hep alay edilirdim. Bu yüzden hep içime kapanıktım. Sanki böyle yürümeyi ben istiyordum. Ama neden böyleyim Allah’ım, diye hiç isyan etmedim. Her gece yastığa başımı koyunca, sadece düz yürümenin hayallerini kurardım.


 


 


Onbeş yaşımda bir kızla karşılaştık. Onu ilk gördüğüm anda gözlerimi ondan ayıramadım. Hele o güzel gözleriyle bana ilk bakışında heyecandan kalbim duracaktı.

Bundan sonra hayallerim sadece, normal bir insan gibi dümdüz yürümek ve dökmeden çay taşımak değildi. Sevdiğim kızın benim gücüme güvenip koluma girip yürümesi, bir toplulukta göz göze gelip bana hayranlıkla bakmasının hayaliydi de artık.


 


 


Artık O, kalbimin zirvesine oturdu. Her zaman onu düşünürdüm. Bilmediğim hastalığımı ve onun düz yürüyüşünü kafama takar, bu aşkın imkansızlığını düşünür, uyuyamazdım.


 


 


Arabesk aşk şarkıları dinler, sigara içer ağlardım. Arkadaşlarıma hep onunla anılarımı anlatırdım. Onu tanıyan birini görünce sabaha kadar ondan bahsetmesini isterdim.


 


 


Annem, babam, kardeşlerim bile neler yaşıyorlar, bu ev nasıl geçinir düşünmezdim. Neyse uzatmayayım isterseniz, O beni terk ettiğinde ondokuz yaşındaydım. Moral bozukluğuyla bu hastalık ilerledi ve yirmi yaşında hastaneye yattım.


 


 


Efendim hayatımı anlatıp sıkmayacağım. Yirmili yaşlarım engelli kadrosuyla tekerlekli sandalyede çalışmakla, arabesk aşk şarkılarıyla ağlamakla ve hayatı sorgulamakla geçti.


 


 


Düşün, düşün, düşün… Yeni kararlar almalıydım. 2002 de sigarayı bıraktım. Kuran’ın Türkçe mealini merak ettim ve Allah’ın nelerden bahsettiğini okudum. Altı yedi ayda bitirdim. Ama defalarca okudum ve ayetlerdeki emirleri yapamaz mıyım diye nefsimle savaşa girdim.


 


 


Bir söz vardır: “Oku, düşün, uygula, neticelendir” Uygulamaya tam olarak başlamam iki sene sürdü. 2005 te teyemmümle namaza başladım. Namaz hayatımda pek çok şey değiştirdi.

Arabeskten zevk almaz oldum ve sanat müziğine meylettim. Artık Türk Sanat Müziği dinliyorum. Yine ağlıyorum ama bu kez merhametten… anlatacağım.


 


 


İmanın kalbe yerleşmesi için önce kalpteki putları kırmak ve temizlemek gerekir. Para, kadın, şehvet, masiva, malayani gibi…

Ben öncelikle kalbimi gözyaşlarıyla yıkadım, sevgiyle boyadım ve artık kalbimin zirvesinin zümrüt tepelerine Allah’ı yerleştirdim.  


 


 


Kuran’ın Türkçe mealini bitirdikten sonra, Peygamber Efendimizin SAV hayatını merak ettim. Allah’ın en sevdiği kulu O’ydu ama ne çok çileler çekmiş.

Efendimizin SAV ve arkadaşlarının hayatını empati yaparak okudum ve gözlerim yaşlarla doldu.


 


 


Kainata iman gözlüğüyle bakınca her şey farklı görünüyor. Bu hastalığımda benim kusurum yokmuş. Bu hastalık bana Rabbimin bir hediyesiymiş.

Mesela Gazze’de bir engelli çocuğun yerine kendimi koyarak (empati) onun duygu ve düşüncelerini hissetmeyi öğrendim.


 


 


Rabbim istediği için namaz kılıyorum, ibadet ediyorum. Allah sevdiği için Efendimizi SAV ve sahabeleri çok seviyorum.

Anne, baba, akraba, eş, dost, komşu sevgisini Allah istediği için daha bir içten seviyorum. Hatta bilirsiniz ki Allah, ana babaya öf! bile demeyin, diyor.


 


 


Namazla, iman kalbimde gitgide pekişiyor. Allah’ın yarattığı tüm kullarına sevgi, şefkat ve merhamet besliyorum.

Namazlarımda sadece ailem değil 250 kişiye ismen –bazen- ağlayarak dua ediyorum. Allah affedip bizi cennetine alırsa hiç ayrılmayalım istiyorum.


 


 


Dinden, oruç, namazdan uzak yaşayan sevdiklerime fırsatını bulunca yumuşak dille bildiklerimi anlatıyorum. Ama cehennemle korkutmadan sevdirerek…  


 


Ha diyeceksiniz ki sen cennetlik misin ki herkesi kurtarmaya çalışıyorsun?


 


 


İşte ilahi aşk buna diyorlar. İçimde herkese öyle SEVGİM var ki inşallah hep beraber direk cennete girelim, o alevli ateşe hiç uğramayalım istiyorum. Bunun için çabalıyorum.


 


 


Evet ilahi aşk, dine hizmet etmek, Efendimizin SAV tebliğ yolunu takip etmektir. Dünyanın geçici olduğunu herkes bilir ama dünyaya dalar.


İlahi aşkla yananlar küsmek, kızmak, yorulmak, nefret nedir bilmezler. Tüm insanları severler, öyle severler ki, ateşe doğru uçuşan kelebekleri kurtarmaya çalışanlar gibi durmadan sevgiyle koştururlar.


 


 


Derseniz ki onu unuttun mu? Hayır unutmadım ama ben onun o özlediğim genç haliyle kavuşmayı Allah’ın lütfuyla mahşere bıraktım.

Namazlarımda sağlığı ve huzuru için hep dua ediyorum. Aşkı onunla tattım. Bağrımda yanan o aşk, imanımla ilahi aşka yükseldi.


 


 


Gerçek aşk ilahi aşktır. Ben şimdi iyileşsem evlenirim ama onunla değil. Beni Allah için sevecek, unuttuğum zaman “haydi namazını kıl, cennette de ebediyen ayrılmayalım sevgilim” diyecek; beraberce kelebekleri kurtarmaya koşturacak imanlı bir eş seçerim.
 



Benim şimdi bütün ibadetlerim, yazılarım, maillerim, facebookta paylaştıklarım, sohbetlerim, dualarım hep Allah aşkımdandır. Anladınız şimdi değil mi?


Celal Çelik / Ankara ( Konya-Ereğli )

http://celal1973.blogspot.com.tr/2012/10/ilahi-askla-yananlar-nasl-tanrsnz.html



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder