3 Haziran 2015 Çarşamba

Günün Menkıbesi: Kandille kazanılan savaş

Günün Menkıbesi: Kandille kazanılan savaş
 

Kandilli Dede "rahmetullahi aleyh", Bileciğin Bozöyük ilçesini nurlandıran bir Allah dostu.

Vaktiyle bir savaş çıkmıştı o yörede.
Bu mübarek zat, bir sürü geyiğin boynuzlarına yanan kandiller astırıp, bir gece vakti saldırdılar düşmana.

Karanlıkta, onları büyük bir ordu sanan düşman, telaşlanıp kaçmaya başladı.
Ve savaş kazanıldı.

İşte “Kandilli Dede” lakabı buradan geliyor.

Beni de kabul edin!

Bir gün, bir genç geldi kapısına.
Çok günahlar işlemişse de pişman olup tövbe etmişti.

Rica etti bu büyükten:
- Ne olur, beni de kabul edin talebeliğe.

Gence şöyle bir bakıp;
- Evladım, önce halini düzelt, sonra gel! buyurdu.

Ancak genç üzüldü bu söze.
Kalbi incindi.
Mahzun halde geri döndü.

Ve bir kuytucuğa çekilip, başladı ağlamaya:
- Ya Rabbi! Ben ne fena bir kulum ki, kabul edilmedim o kapıya. Halbuki ben, senin rızana kavuşmak istiyordum, dedi gözyaşlarıyla.

O anda bir ilham geldi bu Veliye:

Şöyle ki;
- “Sen ne yaptın? Allahü teâlâyı talep edene hizmetçi olacakken, kovdun kapından!”

Hatasını anlayıp koştu arkasından.
Bulup, özür diledi.

Ve şefkatle bakıp, teveccüh etti.
O anda zikre başladı gencin kalbi.

Elimizden geldiğince

Bu zat, herkesin yardımına koşar, darda kalanların imdadına yetişirdi.
Bir gün, genç bir komşusu geldi yanına.

Ve edeple;
- Efendim, ne güzel, herkesin sıkıntısını gideriyorsunuz, dedi.

Mübarek zat;
- Elimizden geldiğince, buyurdu.

Genç adam sordu:
- Merak ettim de efendim, insanları sıkıntıdan kurtarmak çok mu sevaptır?

- Elbette evladım. Bir kimseyi bir dünya sıkıntısından kurtarmak, bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevaptır, buyurdu.

Ve ekledi:
- Hele “Ahiret sıkıntısı”ndan kurtarmanın ecri ne kadardır? Düşün artık.

Delikanlı anlamadı:
- Ahiret sıkıntısı mı efendim?
- Evet.

- Ondan kurtarmak nasıl olur hocam?
- Çok kolay. Birine, İslamiyet’ten bilmediği bir şeyi öğretirsin. Bir gencin eline, “Ehl-i sünnet”i anlatan bir kitap tutuşturursun. Bu kadar basit.

Ve özetledi:
- Çünkü bu iş, “Emr-i maruf”tur ve Peygamberlerin vazifesidir. Sevabının miktarını ancak Allahü teâlâ bilir.
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder