21 Mart 2016 Pazartesi

Teheccüd Namazı uyumadan kılınır mı?

Teheccüd Namazı uyumadan kılınır mı?

 
Hüseyin Gültekin - [İslami Hayat]

h.gultekin@meydangazetesi.com.tr
18 Mart 2016, 08:00


Teheccüd namazı, yatsı namazından sonra, geceleyin kılınır. Bir süre uyuduktan sonra kalkılarak kılındığı için "teheccüd" denmiştir. Yorgunluk sebebiyle gece kalkamayacağından korkan kimsenin uykudan önce kılması da mümkündür. İki, dört veya sekiz rekât olarak kılınabilir. Çok faziletlidir ve ümmete sünnettir. Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) bu namazı şu ayetle emretmiştir:

“Ey Resûlüm! Gece vakti de uyanıp, sadece sana mahsus fazladan bir ibadet olarak teheccüd namazını kıl. Umulur ki Rabbin Seni, övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına çıkarır.” (İsra, 17/79)
 
Teheccüd namazına, “Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazını kılmaya” diye niyet edilir.
Eğer gece teheccüd namazına kalkacak isek, vitir namazını geciktirip teheccüdün ardından gecenin son namazı olarak kılmamız daha faziletlidir.
 
Hazret-i Âişe (ra) diyor ki: “Resûlullah Efendimiz ağrı, sızı veya başka bir sebeple gece namazını kılamadığında, gündüzün on iki rekât kılardı.” Bir diğer rivayet de Hazret-i Ömer’den (ra): Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Kim devam ettiği gece ibadetini veya virdini yapmadan uyuyakalırsa, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında ifa ettiğinde, geceleyin ifa etmişçesine sevap yazılır.”
 
Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur: “Gecede bir saat vardır ki, bir Müslüman o saate rastlar da Cenâb-ı Allah’tan dünya ve âhiret işinden bir hayır isterse, Allah o kimsenin dileğini muhakkak verir. Bu her gece böyledir.”

Cömertlik ve infakın faydaları


İnfak, Allah'ın verdiği nimetlere şükürdür. Namaz, oruç gibi bedenî ibadetler, Allah'ın ihsan ettiği vücut sıhhat ve selametinin şükrüdür. Her çeşit infakı içeren malî ödemeler de mal nimetinin şükrüdür.

Mü'minler; Karun gibi toplayıcı değil; Harun gibi dağıtıcıdırlar. Dağıtmak için kazanırlar. Verirken tükeneceğinden korkmazlar. Çünkü veren Allah'tır;  "ver" diyen de Allah'tır." (Sebe', 3439)

Sosyal dayanışma sisteminin temelini oluşturan zekât ve diğer infak çeşitlerinin, bir ibadet anlayışıyla ele alınması ve fakir, kimsesiz, muhtaç, yetim, yolda kalmış ve borçlu gibi yardıma muhtaç bütün sınıfları kapsayacak kadar geniş olması, İslâm'ın toplumsal bütünleşme, kaynaşma ve dayanışmaya büyük bir önem verdiğini gösterir.
 
Her türlü infak, malı ve malın bereketini arttırır.

Yoksul zümrelerin eline geçen para, her şeyden önce insan onurunu geliştirir, işgücü kalitesini arttırır.

Bunların yanında, artan satın alma gücü sayesinde yükselen umumi talep hacmi, ekonomik hayata dinamizm getirir. İnfak sayesinde zenginle fakir arasında güven, saygı ve sevgi oluşur. İslâm kardeşliği de böylece gerçekleşir.

Ak sakal tecrübesi


 Zaman, savaşın bittiği an; yer, Varna’dır. Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murat, savaş meydanını gezmektedir. Üzgündür… Hem de çok üzgün… Zira ölen düşman askerlerinin arasında hiç yaşlı yoktur. Padişahın bu durgun halini fark eden bir komutan: “Hayret doğrusu sultanım! Aralarında hiç ak sakallı biri yok! Şu kâfir ölülerinin hepsi de gençmiş” der.

Sultan Murat ise şu cevabı verir: “Eğer içlerinde ak sakallı biri olsaydı, bu haller başlarına gelir miydi?”
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder