28 Mart 2016 Pazartesi

Resimli Elbiseyle Namaz Kılınır mı?

Resimli Elbiseyle Namaz Kılınır mı?

 
Hüseyin Gültekin - [İslami Hayat]

h.gultekin@meydangazetesi.com.tr
25 Mart 2016, 08:18


 Evde resim bulundurmak helâle yakın mekruhtur. Namaz kılanın başı üzerinde, önünde, hizasında, sağında-solunda veya secde yerinde canlı resmi bulunması mekruhtur; arkasında bulunursa mekruh olup olmayacağında ihtilaf edilmiştir.
 
Namaz kılan kişinin cebindeki paralarda bulunan ufak resimler mekruh sayılmaz.
Resimli elbisenin üzerinde onu örten başka bir elbise bulunursa resim örtüldüğü için o elbise ile namaz kılmak mekruh değildir.

Elbisenin üzerindeki canlı resmi kuş kadar olursa mekruhtur. Daha küçük olursa mekruh değildir. Gömleğin cebinin üzerinde kabartma şeklinde bulunan küçük hayvan resmiyle namaz kılmak mekruh olmaz.

Cansız eşya resimleri mekruh değildir. Çünkü İbni Abbas’a resim yapmanın hükmü sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Eğer mutlaka yapman lazım geliyorsa hiç olmazsa ağaç ve cansız eşya resmi yap!”

Canlılardaki harikalar: İnsan beyni


Cenab-ı Hak, varlığı bir mucize olarak yaratmış insanoğlunu da onu araştırmakla vazifelendirmiştir. Canlılar üzerinde yapılan her bir keşif, Allah’ın büyüklüğünü biraz daha tanımamıza yardımcı olur.
 
Yaratılış mucizelerinden biri de vücudumuzun idare mekanizması olan beynimizdir. Küçük bir et parçasına yüklediği vazifeler ve onu adeta nakış nakış işlemiş olması O’nun yüceliğini gösteren en büyük delillerdendir. Şimdi, beynimizin sahip olduğu özelliklere kısaca bir göz atalım:

Beynimiz yaklaşık 1400 gramdır ve %75’i sudan meydana gelir.

Beynimizde yaklaşık 100 milyar sinir hücresi (nöron) vardır. Bazı sinir hücreleri iki metreden daha uzundur.

Sinir hücrelerinin birbiriyle 100 trilyon bağlantısı (sinaps) vardır.

Bir sinir hücresi saniyede 200 elektriksel atım (impulse) gönderebilir.

Sinirsel atımlar saniyede 360 kilometrelik hıza sahiptir.

Sinir hücrelerinin toplam uzunluğu 780 bin kilometredir.

İnsan beyni, beden ağırlığının %2-3'lük kısmını oluşturur fakat vücuttaki oksijenin %20'sini, glikozun %15-20'sini ve kanın %15’ini tüketir.

Bu kadar küçük bir alanda bu mucizeleri yaratan Allah bize şöyle buyuruyor: “Şu halde insan bir baksın neyden yaratıldığına!” (Târık Sûresi, 86/5)

İlginç bir soru


İmam Ebu Hanife’nin de bulunduğu bir mecliste birisi şöyle bir soru sordu: "Bir adam ki, cenneti istemez, cehennemden korkmaz, ölü eti yer, rükûsuz-secdesiz namaz kılar, görmediğine şahitlik eder, fitneyi sever, hakkı istemez, bu adam kâfir midir, mü’min mi?"

Mecliste bulunanlar hep bir ağızdan: "Bunlar kâfir sıfatıdır, böyle bir adam kâfirin ta kendisidir." dediler. Ebu Hanife hazretleri ise susuyordu. "Ey İmam sen ne dersin?" dediler.

İmam-ı Azam, "Bunlar mü’min sıfatıdır, böyle biri mü’minin ta kendisidir" dedi. “Nasıl olur, mü’min cenneti istemez, cehennemden korkmaz mı?" diye itiraz ettiklerinde Ebu Hanife tek tek açıkladı:

"Hakiki mü’min, cenneti değil onun sahibini ister; Cehennem’den değil onun sahibinden korkar; sizin ölü eti dediğiniz ise balıktır. Görmediğine şahitlik eder, çünkü Allah´ı görmez ama O’na kesin inanır.

Rükûsuz-secdesiz kıldığı namaz cenaze namazıdır. Fitneyi sever, çünkü fitneden maksat mal ve evlattır, (Kur’an’da, mal ve evladın mü’minler için bir fitne -imtihan- olduğu belirtilmiştir); hakkı istemez, çünkü haktan kasıt ölümdür, mü’min de olsa ölümü temenni etmez."
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder