Bâtınî haramlardan yani Cenâb-ı Hakk’ın, kullarında görmek istemediği çirkin huyların en beterlerinden biri de hasislik ve pintiliktir. Bu sebeple cimrilik, cennete girmeye engel olan ve cehenneme saptıran bir zaaftır.
“Günahın zâhirini de bâtınını da bırakın! …” (el-En‘âm, 120)
Müfessir Fahruddin Râzî –rahmetullâhi aleyh-, bu âyetin tefsirinde şöyle der:
“Günahın zâhiri, uzuvların fiilleridir. Bâtını ise, kalbin fiilleridir ki, bunlar, kibir, hased, ucub (kendini beğenme), müslümanlara (karşı da çekememezlik vesaire sebebiyle) kötülük düşünme gibi günahlardır. Bu kısma, kötü inanç, günaha azmetme, günahı düşünme, sû-i zan, kötü şeyleri temenni etme ve hayırlı şeyleri ayıplama günahları da dâhildir.” (Mefâtîhu’l-Gayb, el-En‘âm, 120)
Cenâb-ı Hak; kulunu cennete, kalb-i selîm ile davet ediyor. Kalpten bâtınî günahların temizlenmesi şart…
Bâtınî haramlardan yani Cenâb-ı Hakk’ın, kullarında görmek istemediği çirkin huyların en beterlerinden biri de hasislik ve pintiliktir. Şu kıssa, cimriliğin nasıl bir cennet engeli olduğunu göstermektedir:
CENNETE NASIL GİRECEKSİN?
Beşîr bin Hasâsiyye –radıyallâhu anh– anlatıyor:
“Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bey‘at etmek için geldim. Bana; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şahâdet etmemi, namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm üzere haccetmemi, Ramazan orucunu tutmamı ve Allah yolunda cihâd etmemi şart koştu.
Ben de şöyle dedim:
«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Vallâhi bunlardan ikisine gücüm yetmez. Onlar da cihad ve sadakadır. İnsanlar cihaddan kaçan kimseye Allâh’ın gazab ettiğini söylüyorlar. Ben ise cihad meydanına gelince nefsimi ölüm korkusu kaplayıp kaçmaktan endişe ediyorum. Sadakaya gelince; benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Onlar da ehlimin maîşet kaynağı ve binek hayvanlarıdır.»
Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– elimi tuttu, salladı ve şöyle buyurdu:
«–Cihad yok, sadaka yok; peki o hâlde nasıl cennete gireceksin?!.»
Bunun üzerine:
«–Yâ Rasûlâllah! Bey‘at ediyorum.» dedim ve Allah Rasûlü’ne, koştuğu bütün şartlar üzerine bey‘at ettim.” (Ahmed, V, 224)
Özü itibarıyla İslâm’ın müdafaası demek olan cihad, sayısız incelikler ve hikmetler ihtivâ eder. Yani cihad, toprakları kanla sulamak ve kılıçlamak değildir. Asıl cihad, gönüllerin fethidir. Bu bakımdan;
Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker yani, mârûfu emretmek, münkerden de sakındırmak, çok mühimdir. Zira emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker Kur’ân-ı Kerim’de 11 yerde geçmektedir ve kul; Cenâb-ı Hakk’ın verdiği İslâm nimetine karşı en güzel şükrünü ve mes’ûliyetini, ancak emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münkerde bulunmakla yerine getirmiş olur. Aksi hâlde mahrumiyet içinde hüsrana düşer.
Bir diğer hüsran sebebi olan cimrilik de, cennet yolundan uzaklaştıran ve cehenneme saptıran bir zaaftır.

http://www.islamveihsan.com/cennete-girmeye-engel-huy.html