15 Ekim 2014 Çarşamba

Ahmed Şahin - 70 hafız sahabenin şehid edildiği ‘Maun Kuyusu’ vak’ası!

Ahmed Şahin - 70 hafız sahabenin şehid edildiği ‘Maun Kuyusu’ vak’ası!


Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
 

70 hafız sahabenin şehid edildiği ‘Maun Kuyusu’ vak’ası!

 


Asr-ı Saadet, çok zengin bir asırdır. Hem şehadet şerefleri sunmakta hem de ihanet önekleri vermektedir bizlere.

En hazin ve ağlattırıcı ihanet örneği de, 70 Kur’an öğreticisi hafızın arkadan vurulmak suretiyle şehid edildiği Maun Kuyusu vak’ası olsa gerektir. Tarihi olay şöyle cereyan eder:

Necid çölünde kalabalık aşiretlere hükmeden reis Ebu Bera, hicretin 4. senesinde Medine’ye geldiğinde Resül-i Ekrem (sas) Efendimiz’e müracaat ederek:

- Ashabının seçkin hafızlarından bir cemaati bana bağlı kabilelere gönder, Kur’an okuyarak onları İslam’a ısındırsınlar, dedi ve kabilede yerine vekil olarak bıraktığı Amir bin Tufeyl’e hitaben yazdığı bir teminat mektubunu da Efendimiz’in isteği üzerine gidecek olan kafile reisine verdi.

Bunun üzerine Efendimiz (sas) Hazretleri, 70 kadar hafız sahabesini seçerek bu putperest aşiretlere Kur’an okumaları, doğru yolu göstermeleri için yola çıkardı.

Ancak her birinin ayrı ayrı ellerini sıkarak Medine dışına kadar uğurlayan Resülullah’ın (sas) kalbinde bir eziklik, bir tereddüt vardı. Acaba; Reis Ebu Bera’nın bu mektubu ve himayesi tesirsiz kalır da ashabıma bir ihanet olabilir mi? diye endişeden de kurtulamıyordu.

Kumlu çöllerin kavurucu sıcağına rağmen yollarına aşk ve şevkle devam eden Kur’an bülbülleri, nihayet yetişebildikleri Maun Kuyusu başında tekbir sadaları içinde develerinden inerek ikindi namazı için abdest hazırlığına başladılar. Bu sırada kafile reisi, getirdiği mektubu biraz ilerideki kum tepesinin arkasında bulunan kabiledeki reis vekiline gönderdi. Mel’un Amir bin Tufeyl, mektubu okur okumaz kudurmuşçasına hiddetlendi ve hemen orada mektubu kendisine veren Haram bin Milhan’ı şehid etti.

Bu yaptığının doğru olmadığını, reislerinin sözünü tutmaları gerektiğini söyleyenlere de: Siz gelmezseniz gelmeyin, diyerek öteki aşiretlere doğru atını öfkeyle sürdü.

Beri tarafta her şeyden habersiz dizildikleri kumların üzerinde huşu içerisinde namazlarını kılan masum Kur’an hafızları, uzaktan bir toz bulutunun kendilerine doğru geldiğini fark ettiler. Birkaç dakika içinde yaklaşan bu toz dumanı içinden silahlı müşriklerin seslerini duydular: Teslim olun!

Neye uğradıklarını bilemeyen bu masum insanlar: Biz savaşmak için gelmedik ki teslim olalım! Bizim silahımız bile yok, dediler ve ellerindeki iptidai sopalarıyla kendilerini savunmaya başladılar.

Tabii ortada büyük bir dengesizlik vardı; hepsi de pür silah bir sürü eşkıyaya bir avuç sivil insan fazla dayanamadı, kısa zamanda hepsi de şehadet şerbetini içerken:

- Füztü ve Rabbi’l-Kabeti! diyorlardı. Yani Kâbe’nin Rabbi’ne yemin ederiz ki biz kazandık, diyerek sıcak kumların üzerine sevinçle seriliyorlardı.

Neden sonra yaralılar arasında hayatta kalan tek kişi, ayağa kalkarak güç bela binebildiği bir deveyle hızla Medine’ye doğru yola çıktı ve ihaneti Resülullah’a (sas) bildirdi. En güzide ashabının arkalarından vurulduğunu gözyaşları içinde dinleyen Allah’ın Resulü Efendimiz: Bu Ebu Bera’nın işidir. Zaten pek emin değildim, diyerek kırk gün sabah namazı sonunda terörist müşriklere beddua ettiler. Ashab-ı kiramın gözyaşları içinde ‘amin’ dedikleri bu duanın tesiri kısa zamanda görüldü.

İhanet eden kabilelerinin çevrelerini kaplayan kuraklık ve susuzluk sonucu hepsi de açlık, susuzluk ve salgın hastalıklarla kıvranırken, ihanetlerine bin pişman oldular. Ama bu pişmanlığın bir faydasını göremediler.

Pişman olmayanlar ise sadece hizmet niyet ve azmiyle gelen hizmet insanları hafızlardı. Hepsi de tek tek aynı cümleyi söyleyerek şehid oluyorlar:

- Füztü ve Rabbi’l-Kabeti! Kâbe’nin Rabbi’ne yemin ederiz ki biz kazandık! diyor, ölümlerine pişmanlık duymuyor, aksine hizmet yolunda şehitlikleri için seviniyorlardı.

Asr-ı Saadet böyledir işte. Kiminden ihanet örnekleri kalır geride, ihanetleriyle hatırlanırlar. Kiminden sadakat ve sebat örnekleri kalır, hizmet yolunda şehadet şerefleriyle yâd edilirler her devirde.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder