31 Ağustos 2013 Cumartesi

Mesih beklemeye gerek yok; en büyük kurtarıcı İslamiyet’tir!..


Hekimoğlu İsmail
 

Mesih beklemeye gerek yok; en büyük kurtarıcı İslamiyet’tir!..

 
 
 
Peygamber Efendimiz’in hayatını okuyorum…Buyurmuş ki; “Kıyamet günü bana en sevimli ve mevkice bana en yakın olanınız, ahlakça en güzel olanlarınızdır.”
 
 
 
O’nun ahlakı Kur’an olduğuna göre, işe Kur’an meali okuyarak başlamalıyız. Geçmiş yıllarda Hasan Basri Çantay’ın üç ciltlik Kur’an-ı Kerim mealini aldım. Şu gözle okuyordum; “Allah bana ne diyor?..” Elimde ispirtolu kalemle, helallerin ve haramların altını çizdim. Sonra bunları madde madde yazdım. Ortaya çıkan tabloyu okuyunca anladım ki, İslamiyet mükemmel bir din; İslam’a uyan da mükemmel olur. Benim bugün iyilik adına neyim varsa İslamiyet’in malıdır. İslamiyet “oku” dedi, okudum. İslamiyet “çalış” dedi, çalıştım. İslamiyet “kimseye bile bile kötülük etme” dedi, kimseye kötülük etmemeye çalıştım. “Ağaç dik” dedi, ağaç diktim. “Sanat öğren” dedi, sanat öğrendim. O zaman derim ki, Mesih beklemeye gerek yok. En büyük kurtarıcı İslamiyet’tir.
 
 
Okumaya devam ediyorum…
 
 
Alâk Sûresi inzal olduğunda yeryüzünde İslam toprakları Peygam-berimiz’in ayağını bastığı yer kadardı. Herkes ona düşmandı. Bu düşmanların onu dinlemeye hiç niyeti yoktu. Çünkü canlarının istediği gibi yaşamak onlar için daha kolay, daha zevkliydi.
 
 
Amma hesap etmedikleri bir şey vardı: Efendimiz’in ahlakı…
 
 
O öyle yaşadı ki, cahiliye devrindeki insanların çoğu Peygamberimiz’in yaşayışına bakıp hayran oldular. Böylece İslamiyet’i kabul ettiler. İslamiyet, dal budak saldı. Peygamberimiz’in en tesirli tebliği ahlakının güzelliğiydi… Bu model kıyamete kadar örnek alınabilir… Yani Müslüman’ın her hali, her hareketi İslamiyet’i hatırlatmalı. Bu cemiyet bizi kendisine benzetmeye çalışsa da biz İslam’ı yaşamaya gayret edelim… Müdürün emrini yerine getirirken mutlu olan insan, Allah’ın emrine itaat edince nasıl mutlu olur tasavvur ediniz…
 
 
Eski alışkanlıkları devam ettirerek yeni bir hayat yaşanamıyor!.. Yani eskiye set çekmek ve yeniden başlamak gerekiyor hayata… Sahabide din, hayatın kendisiydi. Cahiliyet haline dönmemek için kötü alışkanlıkları terk etmişlerdi.
 
 
Asr-ı Saadet’te sahabiler her yerde camideki gibiydi. Camide başka, sokakta başka değildi. Müslüman, sahabiye benzemek zorundadır. Aksi halde sürünürüz…
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder