13 Aralık 2014 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Allah’ın hâkimiyetine inanmak teslimiyettir…

Hekimoğlu İsmail - Allah’ın hâkimiyetine inanmak teslimiyettir…


Hekimoğlu İsmail
 

Allah’ın hâkimiyetine inanmak teslimiyettir…


Erkekler için de kadınlar için de din, imtihandır. Kâinatta mevcut olan her şeyin bir gayesi vardır. İnsanın bu dünyaya gönderilme gayesi Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmektir.

Bediüzzaman Hazretleri “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.” demiştir. Allah’a teslimiyet Allah’a itaattir. Mesela askerlikte disiplin kelimesi vardır. Bunun manası, kumandana itaattir. Barışta, savaşta kumandana itaat edilecek. İtaat edilmezse ordu yok olur. Düşman o memleketi istila eder.

 Hiçbir şey başıboş değil, her şey bir gaye için yaratılmıştır, o gaye için yaşatılır. Vazifesi biten bir başka âleme alınır.
 
Toprak, atmosfer ve her şey de insan için yaratılmıştır, insana teslim edilmiştir. Çırak ustaya, çocuk ebeveynine, hasta doktora teslim edilmiştir. Bu teslimiyeti bozan, kötü durumlara düşer. Allah’a itaat etmeyen de canının istediği gibi yaşar, istenmeyen durumlara düşer. Bu hal sosyal hayatta açıkça görülüyor.

Kur’an-ı Kerim’de “Mü’min bir erkek ve kadın için Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için teslimiyetten başka hiçbir tercih hakkı yoktur.” buyurulmuştur. Teslimiyet, insanın her işine Allah’ı vekil kılmasıdır. Kur’an’ın bir ismi de nurdur. İman hem nurdur yani Kur’an’ın ışığında yürümektir, hem kuvvettir.

İlmen ve hayalen peygamberler tarihine gidersek, Hacer validemiz İbrahim (as)’a, “Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, yoksa bu Allah’ın emri mi?” diye seslenmiş, o büyük peygamber arkasını dönmeden “Evet bu Allah’ın emri.” demiştir. Bakınız, Hacer validemiz çölde yalnız kalıyor, çocuğunu kumlar üzerine bırakıp koşuyor, su arıyor ama Hz. İbrahim’e “Bizi bırakıp gitme!” demiyor; “Git ey İbrahim! Bu madem Allah’ın emri, O bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır.” diyerek teslimiyetini gösteriyor. Çorak ve ıssız o yerde, Allah’ın emrine boyun eğerek teselli oluyor.

Gökteki yıldızları dipsiz, direksiz tutan Allah’tır. Yerde her canlıyı yaratan, yaşatan Allah’tır. Bizi de yaşatan Allah’tır. Canlı ve cansız cisimler Allah’a teslim olmuş, vazifesini yapıyor. Diken, ben neden gül olmadım demiyor; serçe neden kartal olmadım demiyor. Herkes haline razı, vazifesini yapıyor. İşte Allah’a teslim olanla olmayanın farkı budur.

Kim neye güvenirse Allah da onu ona sevk eder. Mesela hasta tıbba güveniyor, hastaneye gidiyor, rahatlıyor. Ben burada tedavi olabilirim, diyor. Fakat o hastanenin morgu da var. Tedavi edilemez denilen hastalar iyileşti, hasta olmayanlar ölüp gitti; şifa Allah’tandır. Can hayattır, hayat Allah’ın sıfatıdır. Şifayı Allah’tan istemek, Allah’a güvenmek hem insanı rahatlatır, hem de tedaviyi kolaylaştırır. Allah’ın hâkimiyetine inanmak teslimiyettir.

Teslimiyet, kaderin tecellisi demek olan kazaya rızadır aynı zamanda. Kaderden bize ayrılan her şeyi, musibet bile olsa gönül rızasıyla kabul edebilmektir. Allah’a teslimiyette zarar yoktur.

İslam dini teslimiyeti, teslimiyet de Allah’a güvenmeyi gerektirir. İman eden bir insan ömrünü Allah’a itaatle geçirir.

Allah’ın yarattığı her şeyin güzel olduğunu düşünmek, “Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” düşüncesini kalbe yerleştirmek gerekir.

Bu zihniyete sahip olan Müslüman’ı, Allah katında değerli kılan da işte bu teslimiyetidir.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder