Yıkılanıyla, sallananıyla bütün helak olan kavimleri helaka sürükleyen sebep neydi?
“Sizden önce nice (milletler hakkında) ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allâh’ın âyetlerini) yalan sayanların âkıbeti ne olmuş, görün! (Âl-i İmrân, 137)
Tarih; tekrar tekrar sahnelenen bir tiyatro oyunu gibidir. Rol alanlar değişse de, senaryo değişmez.
ALLAH’A DÜŞMANLIK EDENLERİN ÂKIBETİ
Binlerce yıl önce Hazret-i İbrahim’e, Hazret-i Musa’ya îmân etmeyen, onları yalanlayan zalim ve küstah Nemrut ve Firavunların âkıbeti ile, Fahr-i Kâinat Efendimiz’e aynı eziyet ve hakaretlerle muamelede bulunan Ebû Cehillerin, Ebû Leheblerin âkıbeti aynı olmuştur. Yarın da, Hakk’a düşmanlık edenlerin âkıbeti aynı olacaktır. Yani halkın tabiriyle; tellâklar değişse de hamam, aynı hamam. İmtihan aynı imtihan.
Âyet-i kerîmede; “Rabbin onların üstüne, azap kamçısı yağdırdı.” (el-Fecr, 13) buyurulduğu üzere  zalimlere şaklayan ilâhî kamçı aynı kamçı. Kur’ân-ı Kerim, istikbâli soranlara, mâzîyi gösteriyor:
Maddeye ve tekniğe istinâd edip, güce tapınan; kuvvetine aldanarak zalim ve gaddar hâle gelen maddeci ve kapitalistlere misal: Asırlar önce, sanatlarıyla dağları oyarak saraylara çeviren Âd ve Semûd kavminin âkıbeti: “Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.” (Hûd, 67)
İnsanları köleleştiren, kibirli ve küstah firavunların âkıbeti… Bir asâdan başka hiçbir şeye mâlik olmayan Hazret-i Musa’nın karşısında mağlûbiyet ve denizin dibini boylamak… Allâh’a ait mal ve mülkü kendisinin zannetme küstahlığına düşen Kārûn’un âkıbeti… “Nihayet Biz, onu (Kārûn’u) da, sarayını da yerin dibine geçirdik.” (el-Kasas, 81)
Din ile, Peygamber ile, Allâh’ın gazabı ile alay eden Nuh kavminin âkıbeti: “Onu yalanladılar, Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler.” (el-A‘râf, 64)
Ahlâksızlığın öncüsü olma bedbahtlığına düşen Lût kavminin âkıbeti: “Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık!” (Hûd, 82)
Allâh’ın emrini hilelerle çiğneyen ve kötülükten alıkoyma vazifesini yapmayanlara ibret; ashâb-ı sebtin âkıbeti: “Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık. Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara; «Aşağılık maymunlar olun!» dedik.” (el-A‘râf, 165-166)
Ez-cümle:
“…Biz peyderpey Peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete Peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu Peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük…” (el-Mü’minûn, 44)
Yıkılanıyla, sallananıyla bütün bu beşerî sistemlerin ortak noktası, hepsinin maneviyattan uzak olmaları.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nesil Endişesi, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/kavimler-neden-helak-oldu.html