25 Eylül 2015 Cuma

Namaz tesbihatının faziletini ne kadar biliyoruz

Namaz tesbihatının faziletini ne kadar biliyoruz

 
Cemil Tokpınar

c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
25 Eylül 2015, 01:40

Bugünkü yazımızda namazdan sonra yaptığımız tesbihatın fazileti üzerinde duracağız. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hiç terk etmediği bu sünnet hakkında Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şöyle diyor:

“Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (s.a.v.) ve velayet-i Ahmediyenin (s.a.v.) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti: Nasıl ki, risalete inkılap eden velayet-i Ahmediye (s.a.v.) bütün velayetlerin fevkindedir. Öyle de, o velayetin tarikatı ve o velayet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatların ve evradların fevkindedir.” (Kastamonu Lâhikası)

Demek ki, namazdan sonra yapılan tesbihatlar, bir bakıma Efendimizin (a.s.m.) tarikatını temsil etmektedir ve O’nun evradıdır.

Acaba her namazdan sonra birkaç dakikamızı alan bu tesbihatı yapmaktan alıkoyan basit meşguliyetlerle nasıl bir hazineyi kaybettiğimizin farkında mıyız?

Günlük zikrimizi ihmal etmeyelim


Maalesef birçok kimsenin ihmal ettiği tevhitle ilgili şu zikri de hatırlatalım. Efendimiz (s.a.v.) bir hadiste şöyle buyurur:

“Kim sabah ve akşam namazlarından sonra yerinden kalkmadan on defa ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemûtü bi-yedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ (Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir ve O’nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur ve hamd O’nadır. Diriltir ve öldürür. O diridir, ölmez. Hayır O’nun elindedir. O her şeye kadirdir) derse, kendisine on sevap yazılır, on günahı silinir ve on derece yükseltilir. O gün her kötülükten muhafaza içinde olur, şeytandan korunur. O gün ona, Allah’a ortak koşmaktan başka hiçbir günah yapışmaz.” (Tirmizî, Daavât: 63)

Bu muhteşem müjdelere ve nimetlere kavuşmak için birkaç dakikamızı ayırmak zahmet midir? Bunu terk ederek meşgul olduğumuz hangi şey bu faziletlerin yerini doldurabilir?

33’ler tesbihine başlamadan önce okunan Ayete’l-Kürsî de çok faziletlidir.

Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Her kim, her farz namazın arkasından Ayete’l-Kürsi’yi okursa, cennete girmesine ölümden başka bir şey engel olmaz.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 6/197)

Dünya büyüklüğünde bir zikir meclisi


 Bediüzzaman, namaz tesbihatını, Efendimizin (s.a.v.) yönettiği ve milyonlarca Müslümanın aynı anda zikrettiği dünya büyüklüğünde bir zikir meclisine benzetmektedir. Demek ki, namazdan sonraki tesbihatı yapan, Peygamberimizle (s.a.v.) beraber zikir yapmış gibidir.

Böylesi muhteşem bir fırsat ve manevî kâr, basit bahanelerle asla terk edilmemesi gerekirken, maalesef namaz kılanların bir kısmı, ya namaz tesbihatını yapmıyor veya tam hakkını vermiyor.

Kısa tesbihat ve uzun tesbihat nedir?


Rabbimizi namazdan sonra tesbih (sübhanellah), tahmid (elhamdülillâh) ve tekbir (Allahüekber) ile anmak, O’na zikir, dua ve salavatla yalvarmak, esma-i hüsna okuyup sığınma duaları yapmaktan ibaret olan namaz tesbihatı kısa ve uzun olmak üzere ikiye ayrılır.

Kısa tesbihat, camilerimizde müezzin eşliğinde yapılan tesbihattır ki, bütün Müslümanlar arasında meşhurdur. Uzun tesbihat ise, yine ayet ve hadislere dayanan, ‘Namaz Tesbihatı’ ismiyle küçük bir kitapçık olarak hazırlanmış tesbihattır.

Sünnet namazlardan sonra da okunabilir


Hz. Sevban’dan (r.a.) rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s.m.) namazı bitirip selam verince üç kere “Estağfirullahe’l-azîm” (Yüce Allah’tan günahlarımın affını dilerim) der ve şöyle söylerdi:  “Allahümme ente’s-selâmü ve minke’s-selâm, tebârekte ya ze’l-celali ve’l-ikram.” (Allah’ım selam Sensin. Selamet ve esenlik Sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allah’ım, Sen hayır ve bereketi çok olansın.) (Müslim, Mesâcid: 135-136)

Hem istiğfar, hem zikir olan bu ifadeler, farz namazlardan sonra okunduğu gibi, sünnet namazlardan sonra da okunabilir.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder