15 Şubat 2017 Çarşamba

İTAAT

İTAAT
      

‘İtaat’,  sözlükte verilen emir ve talimata uymak, boyun eğmek demektir. Sözü dinleme, alınan emri yerine getirme, verilen emre göre hareket etme ve yasaklara yaklaşmama anlamlarına gelir.

 

Türkçe’de kullanılan itaat kelimesi de aynı anlamdadır.

İtaat eden kimseye ‘mûti’ denilir.

 

İslâm kültüründe ‘İtaat’, kulun yaratıcı karşısında olması gereken durumu açıklayan önemli bir kavramdır. İnsan, kul olarak Yaratıcısının karşısında ne yapacaktır? Onun rolü nedir? Rabbi ondan ne gibi tavır beklemektedir?

 

İtaat’ın karşıtı ‘isyan’dır. Ayrıca serkeşlik ve muhalefet de onun zıddıdır.

 

Kur’an-ı Kerim diyor ki: “ Gökte ve yerde her ne varsa hepsi de isteyerek veya istemeyerek Allah’a teslim olmuşlardır.” [1]

 

Buradaki isteyerek kelimesi itaat kelimesiyle ifade edilmektedir. Bunun anlamı, yerde ve gökte olan şeyler, ister Allah (c.c.)’a itaat edici olsunlar isterse bundan hoşlanmasınlar her şey ona teslim olmak zorundadır.

 

                                                      İnsan Kime İtaat Etmelidir?

 

Allah (c.c.), yarattığı ve nimet verdiği kullarının kendisine isyan değil, itaat etmelerini istiyor. Eğer insan ‘ilâh’ diye alemlerin Rabbine itaat etmezse; başka ilahların önünde eğilip onlara itaat edecektir. Bu da onun sapıklığı ve zararıdır.            

 

Allah (c.c.), kendisine itaat etmeyi emrettiği gibi gönderdiği elçilerine ve müminlerin yöneticilerine de itaat etmeyi kullarına emrediyor:

“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine ve sizden olan emir sahiplerine (sizin gibi mümin olan yöneticilerinize ) itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allah’a ve elçisine götürün. Bu daha hayırlıdır, sonuç bakımından daha güzeldir.”[2]

 

Peygamber (s.a.v.)’e itaat etmek ve O’nun yolunda gitmek, Allah (c.c.)’a itaat etmek gibidir, O’na karşı gelmek de Allah (c.c.)’a isyan etmek gibidir.

 

Allah (c.c.)’ın adıyla ve O’nun emirleri doğrultusunda iş  yapan bütün emir ve yetki sahiplerine dinin sınırları içerisinde kalmak şartıyla itaat edilir. [3]

 

Müslümanları yönetenler, onlara günah işlemeyi emrederlerse, ya da  Kur’an’a aykırı bir hükmü kabul etmelerini isterlerse onlara itaat edilmez. [4]

 

Allah (c.c.)’a isyan konusunda yaratılmışlara itaat edilmez. [5]

 

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah’a itaat etmiştir. Kim de emir’e (meşru yöneticiye) itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emir’e isyan ederse mutlaka bana isyan etmiş olur.” [6]

 

Müslümanlar, ‘ulu’l-emr’ yani yöneticileri bile İslâm’ın hükümlerine aykırı, yani günah bir şeyi emrederse ona uymadıklarına göre; kâfir ve müşriklerin hükümlerine ve dinlerine hiç itaat etmezler. Onların yollarına uymazlar, İslâm’a aykırı işlerini örnek almazlar. Kâfir ve müşriklere itaat; onlara uymak, onların izleri üzerinde gitmek din ve dünya görüşü noktasında onların fikirlerini benimsemek, ya da onların emrettiklerini Allah (c.c.)’ın rızasına uymasa bile yerine getirmektir.

 

Kur’an-ı Kerim, müminleri şöyle uyarıyor: “Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba itaat edecek olursanız, sizi imanınızdan sonra kâfir yapmış olarak (dininizden) geri çevirirler.” [7]

 

Müminler kâfirlere itaat ederlerse, kâfirler onları dinlerinden döndürürler, kendileri gibi yaparlar. O zaman da müslümanlar büsbütün kaybetmişlerden olurlar. [8]

 

Şeytanın dostlarına itaat edenler şirke düşerler. [9]

 

Müslümanlara göre, müşrikler, inkâr edenler, iki kimlikli münafıklar, ehli kitap olanlar itaat edilmeye layık değillerdir. Onların din görüşü, hayata bakışları, yargıları, hükümleri yanlıştır. Gittikleri yol batıldır, sapıktır.

 

İnkârcılar Cehennem azabı ile yüz yüze geldikleri zaman “Ah keşke Allah’a ve O’nun Rasûlüne (dünyada iken) itaat etseydik’ diyecekler.” [10]

 

Dünyada iken kim Allah (c.c.)’a ve O’nun son elçisi Muhammed (s.a.v.)’e itaat ederse, O’nun getirip tebliğ ettiği Din’e uygun yaşarsa; şüphesiz o büyük bir kurtuluşla kurtulacaktır. [11]



[1] Âl-i İmran sûresi, 3/83.
[2] Nisa sûresi, 4/59.
[3] Buharî.
[4] İbni Mace.
[5] Buharî, Müslim.
[6] Buharî, Müslim, Nesâi.
[7] Âl-i İmran sûresi, 3/100.
[8] Âl-i İmran sûresi, 3/143.
[9] En’am sûresi, 6/121.
[10] Ahzâb sûresi, 33/66.
[11] Ahzâb sûresi, 33/71.


BU YAZI AŞAĞIDAKİ SİTEDEN ALINMIŞTIR:
http://www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=636
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder