Hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm nice âyetiyle biz mü’minleri doğru, düzgün, münâsip, yumuşak ve tatlı ifâdelerle konuşmaya dâvet etmekte, bunların zıddı olan konuşmalardan da sakındırmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm, kendimiz için doğruluk, adâlet ve hakkâniyetle muâmele görmek istiyorsak, işlerimizin ve hâllerimizin düzelip Allâh’ın bizi affetmesini diliyorsak, bizim de her hususta doğru, samimî, âdil ve hak-şinas olmamızı emrederek قَوْلاً سَدِيداً (kavlen sedîdâ), yani doğru söz söyleyin, buyuruyor.
“GEL BAK SANA NE VERECEĞİM!”
Nitekim doğru sözlü olmak ve hiç kimseyi aslâ aldatmamak, Müslümanlığımızın olmazsa olmaz bir şartıdır. Müslüman, acı da olsa, kendi aleyhine bile olsa, doğruyu söyler. Nitekim Allah Resûlü şakalarında bile hakîkat dışı bir ifâde kullanmamışlardır. Zira O’nun doğruluk şuuru öyle bir kalbî rikkat hâline gelmişti ki, bir kadının çocuğunu çağırırken:
“−Gel bak sana ne vereceğim!” demesi üzerine hemen kadına, ona ne vereceğini sormuş, kadın da birkaç hurma vereceğini söyleyince:
“−Şâyet ona bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan günâhı yazılırdı.” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvud, Edeb, 80/4991; Ahmed, III, 447)
İşte hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm nice âyetiyle biz mü’minleri doğru, düzgün, münâsip, yumuşak ve tatlı ifâdelerle konuşmaya dâvet etmekte, bunların zıddı olan konuşmalardan da sakındırmaktadır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/muslumanligin-olmazsa-olmazi.html