13 Temmuz 2015 Pazartesi

Molla Gürânî

Molla Gürânî

 
Molla Gürânî

h.gultekin@meydangazetesi.com.tr
12 Haziran 2015, 08:00


Osmanlı dönemi büyük âlimlerinden ve aynı zamanda dördüncü Osmanlı şeyhülislamıdır. İsmi, Ahmed bin İsmâil bin Osman Gürânî'dir. Daha çok Molla Gürânî lâkabıyla tanınıp, meşhur oldu. 1410 senesinde, Suriye'nin Gürân kasabasına bağlı bir köyde doğdu.

Fatih’in Hocalığı

 
Molla Gürânî, küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi ve dini ilimleri öğrendi. Daha sonra tahsiline devam etmek için Bağdat, Diyarbakır, Hıns ve Hayfa şehirlerine gitti. On yedi yaşında iken Şam'a gitti ve bir müddet oradaki âlimlerden ders aldı. Kahire'de zamanın âlimlerinden ders alarak; kıraat, tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerini öğrendi ve bu ilimlerde icazet aldı. Molla Gürânî bu şekilde çalışarak tahsilini tamamladıktan sonra yavaş yavaş tanınmaya ve Kahire medreselerinde ders vermeye başladı.
İkinci Murâd Hân, oğlunun (Fatih'in) yetişmesi ve eğitilmesi için pek çok âlimi ona hoca olarak göndermişti. Fakat Şehzâde Mehmed, zeki ve celalli olduğundan, giden hocalar onu bir türlü derse yanaştıramamıştı. Bu sebeple padişah İkinci Murâd Hân, oğlunu yetiştirecek heybetli bir muallim arıyordu. Molla Gürânî'nin heybetli ve vakur bir âlim olduğunu görerek, bu iş için onu tayin etti.
 
 
Bunun üzerine Molla Gürânî, Manisa'ya gönderildi. Burada, Şehzâde Mehmed'e ders vermeye başladı. Gördüğü gevşeklik karşısında, vakur ve sert tutumuyla, Şehzâde Mehmed'in hırçınlığını yatıştırarak onun yetişmesinde büyük bir paya sahip oldu. 1480 yılında dördüncü Osmanlı şeyhülislamı oldu. Adaleti ve dürüstlüğü ile herkesin sevgisini kazandı. Dört cami, bir medrese ve bir hamam inşa ettirdi.
 
Sekiz sene şeyhülislamlık yaptıktan sonra 1488 yılında vefat etti. Cenaze namazını, Sultan II. Bayezid kıldırdı. Kabri, Fındıkzade semtinde, Karamanî Piri Mehmed Paşa Camii'nin karşısındadır.

Allah için sevmek nasıl olur?
 
Allah için sevmek, O'nun sevdiklerini, yine O'nun için sevmek, O sevdiği için sevmektir. Allah için sevmek, Allah'ı sevenlerin sahip olabilecekleri bir meziyettir. Bu meziyete sahip olanlar,  değil yalnız insanları, bütün mahlûkatı "Yaratandan ötürü" severler.
 
Allah için sevmek, bütün Müslümanlar hakkında hüsn-ü zan besleyip, "Belki bunları Allah seviyordur. Eğer O'nun sevdiğini ben sevmezsem, O'nun sevdiklerini sevmiyor durumuna düşerim" diyerek herkese muhabbet beslemektir. Allah'ı sevenin, O'nun sevdiklerini sevmemesi düşünülemez. Zira Allah'a dost olan, Allah dostlarına buğzetmez.
 
Allah katında en sevimli kullar, Allah için sevenlerdir. Çünkü Peygamber Efendimizin ifadeleriyle "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir." Bir şahsı veya bir şeyi Allah'ı sever gibi sevmekle, Allah için sevmek arasında fark vardır. Allah için sevmek, Allah Teâlâ'nın; "Bu benim sevdiğimdir, onu siz de seviniz" dediği şeyleri ve şahısları Allah'ın rızasına ulaşmak için sevmektir.
 
Allah sevgisini tatmanın ve ispat etmenin tek yolu Rabbimizin sevdiklerini sevmektir. Herkes,  kalbindeki Allah sevgisini kendisi ölçebilir. Bunun yolu, Allah Teâlâ'nın sevdiği şeyleri ne kadar sevdiğimize ve onlara ne derece değer verdiğimize bakmaktır.

Berberin akıl ermezliği
 
Adamın biri her zaman yaptığı gibi tıraş olmak için berbere gitmişti. Berberle sohbet ederken konu birden Cenab-ı Hakk'ın varlığına geldi. Berber: “Ben, Allah'ın varlığına inanmıyorum.” Adam: “Neden böyle diyorsun?” Berber: “Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu? Allah olsaydı, kimseye acı çektirmez kimseyi üzmezdi…”
Adam bir an durdu ve düşündü ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber, işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede saçı başı dağınık bir adam gördü. Bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin yanına geri döndü ve şöyle dedi: “Biliyor musun, bence berber diye bir şey yok”

 
 
Berber: “Bu ne demek şimdi? İşte ben bir berberim.” Adam: “Hayır, yok. Çünkü berber olsaydı, caddede yürüyen saçı-başı dağınık adamlar olmazdı.”
 
Berber: “İyi de, o insanlar bana gelmiyorsa ben ne yapabilirim ki?”
Adam: “Kesinlikle doğru! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa…”
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder