21 Temmuz 2015 Salı

Ahmed Şahin - Siz de tatili böyle mi anlıyorsunuz?

Ahmed Şahin - Siz de tatili böyle mi anlıyorsunuz?


Ahmed Şahin
 
 
AİLE-SAĞLIK

 

Siz de tatili böyle mi anlıyorsunuz?

   
Sizin tatil anlayışınız da, ‘hoşça fakat boşça' vakit geçirmek ise, bir düşünmek gerekiyor bu tatil anlayışımızı. Çünkü tatilde israf edip hoşça diyerek boşça geçirdiğimiz ‘vaktimiz, cebimizdeki nakdimizden' de kıymetlidir. Ha alın teriyle kazandığın nakdini boşa harcamışsın, ha vaktini! Hatta, vaktin nakitten de kıymetli olduğunu söyleyen alimler demişler ki: “Vakitle nakdi kazanabilirsiniz, ama nakitle boşa harcadığınız vaktinizi kazanamazsınız. Mesela para vererek dünkü harcadığınız vaktinizi bugün geri getiremezsiniz. Ama bugün çalışarak harcadığınız dünkü nakdinizi kazanabilir geri getirebilirsiniz.

Öyle ise nakitten de kıymetli olan vaktinizi tatillerde boşa harcamaktan kaçının, tıpkı paranızı da boşa harcamaktan kaçındığınız gibi.

Basra'nın sahabe ile sohbet eden büyük velisi Hasan Basri Hazretleri der ki: “Ben sahabeden öyle zatlara eriştim ki, onlar sizin paranızı boşa harcamaktan çekindiğiniz gibi vakitlerini boşa harcamaktan çekiniyorlar, hatta dakikalarının dahi boşa geçmesini istemiyorlardı!”

İmam-ı Şafii Hazretleri de tatili, meşguliyet değiştirme şeklinde yorumlayarak diyor ki:

-Tatil meşgul olduğun işi bırakıp yeni bir işle meşgul olmak, yani usandığın bir işten uzaklaşıp usanmadığın yeni bir işe başlamak demektir.

İmama göre, tatili fırsat bilip vakti yeni meşguliyetlerle değerlendirmeli, en azından kalbî, ruhî, fikrî mânâda kazançlar sağlamaya yönelik kitaplar okumalı, tefekkürde bulunmalı, böylece nakitten de kıymetli olan vakit asla israf edilmemeli, yeni meşguliyetlerle değerlendirilmelidir.

Selef alimlerinden Abdullah bin Âmir'e gelen bir ziyaretçi: ‘Efendi otur da şurada seninle biraz sohbet edelim.' demişti de şu karşılığı almıştı: “Tut Güneş'i gitmesin, seninle oturup vakit öldürelim.”

Adam şaşırmış: ‘Ne demek bu?' deyince Âmir:

–Çünkü demişti, güneş durmuyor gidiyor, böylece vakit harcanıyor; ya vakti durdur seninle muhabbet edelim ya da geriye çekil, akıp giden vakti değerlendirelim. Nakitten de değerli olan vakti boşa harcama vebaline girmeyelim.

Geçmiş ilim adamlarının vakit değerlendirme konusundaki titizlikleri çok farklıdır. Basralı Halil bin Ahmed'in vakit harcama konusundaki bir sözü kitaplara şöyle geçmiştir:

–Ah şu yemek saatleri. Bana en ağır gelen saat yemek saatidir. Çünkü onda mideden başka bir şeyle meşgul olamıyor insan.

Hayatı boyunca hiçbir vaktini boşa geçirmemiş olan İmam-ı Ebu Yusuf Hazretleri, vefatı anında bir ara bayılarak gözlerini yummuştu. Neden sonra gözlerini açtı, başında durana hemen bir ilmî mesele sordu. O da, ‘Şimdi mesele halletmenin zamanı değil. Biraz istirahat eyle.' deyince şöyle cevap verdi:

–Keşke ilimle meşgulken gelse bana gelecek olan. Ben de öylesine değerli bir meşguliyet içinde iken gitsem öbür tarafa! Ne büyük şeref olur benim için ilimle meşgulken gitmek.

Vakti en iyi değerlendirenlerden biri de Hammad bin Seleme idi. Ya namaz kılar, ya halka hadis rivayet eder ya da öğrencilerine ders verir, gençlerle meşgul olurdu. Yani boş vakti hiç yoktu onun. Nitekim vefatı da namaz kılarken vaki olmuş, secdede iken ruhunu Rahman'a teslim etmiştir.

Anlaşılan, bizim kıymetini pek takdir etmeden kolayca harcadığımız değerimiz, maalesef vakitlerimizdir. Hem de etek dolusu nakit harcasak da geri getiremeyeceğimiz vakitlerimiz. Onun için Efendimiz (sas) şöyle ikaz etmiştir insanları:

–İki nimet vardır ki insanlar kıymetini bilmiyorlar. Biri sıhhatleri, diğeri de boş vakitleri!

Evet hem sıhhatin hem de boş vaktin kıymetini tam olarak bildiğimiz söylenemez.

Bu konuda halk arasında vaktin değerini ifade etmek için söylenen bir misalle bağlayalım bahsimizi isterseniz.

Rivayete göre Efendimiz (sas) yolda giderken kenarda bomboş oturan bir adam görmüş fakat selam vermeden geçip gitmiş. Sonra dönüşte aynı adama bu defa selam verip geçmiş. Bunun sebebini soranlara şöyle açıklamada bulunmuş:

–Geçerken bomboş duruyor, vaktini değerlendirmiyordu. O yüzden boş durduğu için selam vermeden geçtim. Dönüşte ise hiç olmazsa eline bir çöp almış toprağı karıştırıyor, bir şeyle meşgul oluyor, vaktini değerlendiriyordu. O yüzden selam verdim.

-Fatebiru ya ülil ebsar! Düşünün ey basiret sahibi tatilciler!
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder